‘’İyi hissetmek’’denen bir duyguya meftunuz hepimiz.
Kafa yorup duruyorum bu ‘’ iyi hissetmek’’ eylemine,
Nasıl olup ta olduğuna, ya da olmadığına, geçiciliğine.
‘’İyi hissetmek’’ tamamen bize bağlı bir eylem mi,
Yoksa tamamen bizim dışımızdan gelen bir enerji mi?
Saf kimyevi bir tepkime mi, zihinsel bir sihir mi,
Bir enerji üretimi mi, yoksa ruhani bir yükseliş mi?
Nedir dostlar uğruna her kılığa girdiğimiz, deli olduğumuz,
Bu ‘’iyi hissetmek’’.
Gündelik yaşantıda anlam bulmak,
Yaşamımıza kendimizi vermek, kendimizi bilmek,
Olumlu duygu ve yapılandırmayla esenlik dolu bir yaşam.
Aman kulağa ne hoş. Ne kolay geliyor değil mi?
Sevgili dostlar, deneyimlenen esenlik diye bir kavram var.
Bilim adamları ‘’iyi hissetmeyi’’ arttırmanın en önemli yollarını,
Ruhani liderler fikir yapıcılar huzurun kaynağını, sürdürmeyi,
Ya da filozoflar mutluluk reçetesini tariflerken,
Zaman kullanımını kontrol almaktan bahsederler hep.
Yapmaktan hoşlandığın şeylere daha fazla vakit ayırmak,
Yani ihtiyaçlar hiyerarşisinde sana en uygun, en optimal yerde,
Ömür denen uzun zaman içinde gündelik denen herbir parçaya,
Hakim olmak, ve onu yönetebilmek bu esenlik denilen mucize.
Negatif zihinsel gevezeliğimizi ve ruhumuzun isini körükleyip,
‘’İyi hissetmemizi söndüren amaç ve değerleri anlamak gerek.
Bunlara ‘’ Ölümcül Mutluluk Günahları’’ diyor felsefe alemi.
Bugün mevzu derin dostlar, bakalım kerevetinde ne var…
●●●●○○○○●●●●
İlk ölümcül mutluluk günahımız, ‘’mutluluğu değersizleştirmek’’,
Yani ‘ iyi hissetmenin’’ ilk anahtarı olan’’ mutluluğa öncelik vermek,
Onu zorlamadan onun akışına eşlik etmeyi değersiz kılan herşeyden bahsediyorum.
Bir sonraki günah ‘’üstünlük peşinde koşmak’’, derin bir üstünlük ihtiyacı,
Oysa akıl peşinde koşmak, anda olmak, benlik algısı orada dururken.
Üçüncü büyük ölümcül mutluluk günahı ise ‘’ümitsiz sevgi arayışı’’
Oysa içsel kontrol kazanımı denen dümenci orada dururken.
En eza verici dördüncü mutsuzluk günahı ise güvensizlik, derin güvensizlik,
Akıllıca bir güven uygulamasıyla kolaylanacak bir yaşamın keskin sirkesi bu.
Son ve tek aptalca mutsuzluk günahı ise’’ zihin bağımlılığı’’,
Farkındalık denen sihirli değnek hemen yanımızda bizi beklerken.
Albert Camus usta kulağını tersten gösterip şöyle diyor.
‘’Bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydir’’.
Günümüz insanına ve ölümcül mutluluk günahlarına bakınca,
İyi hissetmememizi sağlayan herşey başkalarıyla ilgili gibi görünse de,
Asıl iyiliğin kaynağına yaklaşmanın tamamen bizle igili olduğu aşikar…
●●●●○○○○●●●●
‘O halde bir yol çiz, bir algoritma ver de çıkalım işin içinden’ der erenler.
Hep lambadan çıkan cine ve üç sorusuna mı kalacak işimiz Emre kardeş?
Mutluluk bilimi pozitif psikolojiden aldığı ilhamla öncelikle şunu söylüyor.
Kıyas tuzağından uzak durun.
Bugün, geçmişte ancak kral ve kraliçelere ait yaşam standartlarının,
Genele yayılması, topluca sistematik ve bilinçli yaklaşımlara maruziyet,
Başarı, özgecilik ve anlamlı üretimi teşvik eden şartların heryerde oluşması,
Mutluluk unsurlarına neden olduğu varsayılan alışkanlıkların artması ile,
Genel içinde, genele hiç bulaşmadan kişisel ‘’ iyi hissetme’’ çok zor değil.
İyi hissetme ve mutluluğun unsurlarına içten bir ilgimiz var artık.
Anca dünyayı saran mega eğitim ve bilginin her deliğe sızmasına rağmen,
İnsanlar kültürü ve aklı diğer herkes için yozlaştırmakla kalmayıp,
Bu kültürel atalet içinde kendi mutsuzluklarını körüklediklerini bilemiyorlar.
Seçici bir şekilde negatif davranışlara dikkat yönelimimiz daha fazla oluşu,
Tamamen elimizde olan ile kafi, gereksinimimizle lazım ilişkisini kuramamamızdan.
Çok iyi ilişkiler, ihtiyaçların optimuma çekilmesi, amaçlılık hissine vakıf olmaya rağmen,
Yaşama ilişkin pozitif yaklaşım ve kontrolün elinde olmasını başaramamak,
‘’İyi hissedememek’’,
Doyurucu ve mutlu bir yaşamın belirleyici unsurlarını yakalayamamak,
Bu yüzyıl için fazla bir tembellik, vurdumduymaz bir kayıtsızlık.
Lamba sizsiniz ve içinden çıkan cin de sizin öz benliğiniz dostlar.
Bugün kendinize bir sorun, sıvazladığınız eski bir lambadan bir cin çıksa,
Ondan dileyeceğiniz üç şey, sizi gerçekten mutluluğa götürecek mi?
Acaba dilediğiniz şeyler aslında mutluluğun ölümcül günahlarımı gerçekte?
Yoksa biz cinden bir tek ‘’iyi hissetmeyi’’ dileyecek kadar sadeleşsek mi?