Konumuz insan – Emre Toğrul

Okyanusun tuzlu sularında erimiş hidrokarbonduk belki,

Sonra amino asitlerle bezeli proteinlere devşirildik, ezeli,

İki milyon yıl evvel yoktuk, 14 milyar yıl önce olmayan evren gibi,

Ve kesinlikle var olmayacağız, şüphesiz daha erken belli ki…

İnsanlık tarihini altmış dakikaya indirsek baksak gerisin gerisi,

Yedi dakika hayvandan farksız yaşamışız, o denli zor eskisi,

25. dakikada ateşi bulmuş, 55 te ilk ölüsünü gömmüşleriz,

59. Dakikadan sonraki gelişmedendir, şu anki kaosun nedeni…

Yaşam serüveni uzun, kabul etsek te, etmesek te bu kaderi,

Ruhçular ve maddeciler olarak ayrıştık bir kere, laf ötesi gerisi,

Asıl en büyük imtihanımızdayız, spekülatif bir savaş şimdiki,

Yaratımcılığa soyunduk topyekün, sonumuzu hayır etsin yukarıdaki.

Tam ve kusursuz bir eser yaratmak isteriz kendimizden bir nevi,

Güzel görünümlü, yüksek akıllı, oldukça kuvvetli,

Fakat gel gör ki, gömütler ağzına kadar kusursuz taş yazılarıyla bezeli,

Acep salt laf-ı güzaf mı bu illüzyon, bu yaşadığımız komedi…

Karanlık bir odadan yine karanlığa yolculuk içindeyken bu bedevi,

İdeasını arayıp duran mahlukatlar olmuş, mantık ve metafizik içerikli,

Hiç yeni doğmuş bebek bilir mi ideadaki kökeni,

Ölende karanlığa götüremeyecek belli ki yetisine inşa edilen o realiteyi…

O halde salt duyu tecrübesinden mi gelir bilemedim bu idea meselesi,

Kuşlar, çiçekler, imgeler midir sadece hafızamıza kazındığıyla berisi,

Yoksa anlama yetisinde inşa edilen ulvi bir yapıya mı yürüyoruz,

Pi sayısı kadarcık mı mütekabiliyetimize atfedilen insanlık kasidesi…

Bugün olmuşuz hep başka yerlerden dayatılan ideaların mütemadi esiri,

Unutmuşuz asıl ideayı yansıtmaya kadir, mutlak hakikatteki mevcudiyeti,

Biliniz ki temaşa edip asla tesir edilemeyecek bir ahenkte sürmektedir,

En müstahkem ontolojiden zikredersek, tam kusursuz ve mutlak idea düzeni…

Benim de yaptığım, trafik ışığından farksız bir nedensellik, bir dışa vurma işlevi,

Konumuz insan; ve ne maddeyi nede ruhu inkar edemeyeceğimiz gerçeği,

O halde bu denli belli ve apaçık ortadayken vücutları oluşturan içkin madde,

Nedir bu dünyanın içine düştüğü herşeyi herkesi bir farklı gösterme isteği…

İnsan demişken, düşüncesinin ardındaki refleksivitesinde yatar tüm espirisi,

Hiç şüphesiz bizden bağımsız varolsa da, ideamız olmadan var olamaz düşüncesi,

Hangisi önce gelir özne mi, yoksa bilinecek nesne mi?

Mağaradan çıkmaz isek, bize ancak korku ve endişedir bu hayatın gölgesi…

En büyük amaç insan ideasıyla dünya realitesi arasında bir köprü kurma işlevi,

Yani Eflatunun var olanı ad, kavram, imgeyle düşünceleştirme bilimi,

Ya Varlık bir oluş mudur, ideamıdır, yoksa maddemidir sorusuyla derinleşir,

Ya da varlığa ve yokluğa takılı kalır, zalimleşir, ezaya döner yaşam hadisesi…

Hülasa kelam sevgili dostlar, kuvveden fiile geçme pratiğidir benimkisi,

Kadim felsefi diyalektiğin görünürde bağdaşmayan mefhumlarına bir tepki,

Bilirim tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan tartışması bitmeyecek,

Herkes kendine imtiyazlı gelen yolun peşinde, böyle sürüp gidecek ebedi…