Kudret Sönmez, Can yangını

Can yangını
Bazen yüreğimdeki gömütten kazımak zorunda hissediyorum kelimeleri. Beni canlı tutan uzuvlarıma sinmiş her cümle sinyal gönderiyor düşüncelerime.
Duygularımda hareketlenen birliktelikli huzur arayışları, güvensizliğin yarattığı dar alanda kuşkuyla çarpışıyor. Duygusal bir suskunluk sarıveriyor her yanımı. Canımda yangın çıkıyor. Ama yine de susuyorum, susuyorum, susuyorum… Sonra susayıveriyorum yazmaya.
Canevimden bir şeyler dökülsün istiyorum. Serpilsin öteki yaşamların yangınlarına. Oralarda yeniden hayat bulsun, hayat versin. Ateş sönsün, küller yeşillensin diliyorum.
Olmuyor!
Kendi içimdeki sorgularla, yine kendi içimde devinen şu koca evren sanki sığ bir derinliğin içinde boğulmuş gibi. Aslına bakarsanız boğulan da biziz, boğan da.
Dünya kaypak söylemlerin avuçlarında dönüyor gibi. Bugün bir söz döken umutlara, yarın yalan toplatıyor. Ağızlarda dolanan tatlı dilin ardındaki uzaklıkta, riyakârlık dansediyor. İyi günlerimizin yakından yalayıcıları, kötü günlerimizin muallaktaki firarileri oluveriyorlar.
Gerçek bir dostun sinesinde huzur bulamıyorsunuz umutlarınıza. Yaşanılası hiçbir güzel an’a yer açmıyorlar. Her geleni silkeleme modunda bekliyor, bıçağındaki keskin yüze kemik arayan dayatıcılar.
Umutlarınızın elektriği kesiliyor. Karanlığı içiyorsunuz. Bardağınız kırılıyor, içindekiler dökülüp erdemsizliğe karışıyor. Yine susuyorsunuz, suskunlaşıyorsunuz.
Sonra kelimeler cirit atıyor gönlünüzde sessizce: “Hadi be yalnızlık, dünlerimde büyüdüğün yere git. Yarınlarıma yasak koydum senin için!” diyorsunuz…
Söz dinlemiyor meret! Yine geliyor, yine sahipsizliğimize sahip çıkıyor. Anlaşılıyor ki, bizdeki boşluğu çok sevmiş.
Aslına bakarsanız herkes aynı dertten muzdarip, herkes umar arayışında. Benliğimize kördüğüm atmış iyi ve kötünün, doğru buluşmalarla bir çözüme dönüşmesine izin vermiyoruz. Hastalık içimizde, ilaç da aynı yerde. Bir başka kişide de aynı hastalık ve umar var. Sadece dengeler farklı.
Kısacası, her insanın sevgiye ihtiyacı var. Kendi çapında bir süpürgeyle, yaşamakta olduğu mekânı temizleme gereksiniminde herkes. Ama yanlışların kolay elde edilir cazibesiyle, içimizdeki çöpleri biraz daha çoğaltarak başka yüreklere serpiyoruz. Ve orada gaz birikimi oluşturuyor, sonra da bir grizu patlaması şeklinde geri alıyoruz… Bumerang gibi,kendi attığımızla kendimizi vuruyoruz, hem de kendimiz gibi başkalarını da yaralayarak.
Aslında içimizdeki sevgiyi özgür bıraksak… Çöpler yokluğa, sevgiler her yana yayılacak.
Bizler iftirayla dedikodu arasındaki nüansı bilmeyen insanlarız. Attığımız çamurların “çirkefliğimiz” olduğunu dahi bilmiyoruz.
Önce kendimizi tanısak, sıcaklıkla kurutsak sevgisizliği. Ve sevginin bir adı da güneş olsa…
Yine döküldü kelimeler. İçimde duramıyorlar ki. İlla firar edecekler.
Umarım çöplükten toplamam onları. Derinden gelen bir sevginin vuslatıyla bütünleştirebilirim.
Hissedebilen her canlının ihtiyacıyla örtüşen ihtiyaçlarımı toplayabilirim.
Çıkarma işleminden bıktım artık. Çarpılmak ve bölünmekten de…
İkinin oluşması için “bir” olmaya ihtiyacım var.