Saplı kalsın göğsümde
Kanıma teşne hançerin,
Yaramdan damlar tekrar
Nasıl olsa bir Hüseyin
Hüseyin bir ayna değil
ki kırılsın bir Yezid’e,
kan dökülsün ister hırkası
Yezid bir bahane
Sırı aşikar bir Hüseyin
aşka verirser’ini,
tebeşir dairesinde Azrail’in
çözer zifaf düğmesini
Hüseyin kadar şivekar
kaç isim var dilinde,
kimseye ve herkese ait
bir başka menkıbe
Sanır mısın ki Hüseyin
kumların fısıltısıdır bes,
yazılan sağdan sola
iki ve üç hecelik bir nefes
Hüseyin bir cinaslı avazdır
kişiye özel bir temrin,
bengisuda boğmak gerekir
onu öldürebilmek için
Harelidir elbet Hüseyin
bir o kadar çocuk,
ateş çemberi değil ki bu çizdiğin
basbayağı bir boşluk
Hüseyin gece bir vakit
dokunmak gibidir güneşe,
eski yarasını Küfe’nin
yıldızlar basmadan önce
Bencileyin külden bir Hüseyin
ezbere bilir ihaneti,
ruhuma sapladığın hançer
şehvetle ürpertir etimi
Hüseyin bir sırma kamerdir
tasviri nafile bir şehrayin,
zaten Kerbela’ya uçar
sureti haktan her Hüseyin
(Kaşgar 36)