Hani şu bilindik gelişmelerin devamında… Ne kadar uzak durmaya çalışıyor olsa da birimiz diğerimizden, bir o kadar da yakınlaşıyoruz gibi geliyor bana.
Birbirimize bedenen dokunup zarar vermemek adına bazı ipleri kesmemize rağmen, aslında, insanlığımızın kavuştuğu pek çok yere düğümler atıp kocaman kocaman bağlar kuruyoruz aramızda. Görünüşte dünya dönermiş gibi yaparken ıssızlık tarafına, gönüllerimiz sevgiyle yol alıp karışıyor kalabalıklara… İçinden çıkamadıklarımızın yolunuysa şiirsel ışıklarla keşfediyoruz. Yani yine sanatla dokunuyor, sarılıyoruz hayatımıza. Ve bu defa, virüs kapmış düşüncelerden sıyrılmaya çalışırken umutlarımız, Edip Cansever’in kadrajında resimlenen bir şiir, “O Mavilik Derdi” diyerek yerleşiyor yürek konağımıza:
“Beni uykudan uyandırır uyandırmaz
Dünyanın bütün huyları yüzünde
Ben bunlardan birini seviyorum en çok
Sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa
Tutsam tanelerini
Sevincin gözyaşları derdim buna.
Bir süre bakışıyoruz karşılıklı
Ben uykudan uyanır uyanmaz
Benimle şiir gibidir bu
Tam karşımda ama yazılmamış
Durmadan bileniyor aklımda.
Seni unutarak baktığımda bile
Dünyanın her yerlerinden geçiyorsun
Yayılıyorsun kalabalıklara
Yalnız yayılmak mı
Aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna.
Özlenirsin, alabildiğine varsın da
Daha da var oluyorsun gün günden
Olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla
Bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin
Bir kuş olsa mavilik derdi buna.”
***
Ne zaman New York’a dair bir söz duysam, bir yazı okusam, bir fotoğraf görsem güler yüzleri, coşku dolu konuşmalarıyla o iki kardeş düşer aklıma… Kimlerden mi bahsediyorum?.. Elbette ki, ülkemiz sanatını küresel düzeyde temsil eden ressamlarımız Süleyman ve Hulis Mavruk’tan.
SANAT HER YERDE YAŞIYOR, YAŞATIYOR
O virüs sağa sola daha fazlaca sıçramasın diye, hepimizin hayatında değişiklikler oldu… Dünyanın çeşitli topraklarını, denizlerini mekân edinmiş birbirlerinden farklı kültürlere sahip sanat dostlarımızın hayat akışlarındaki zorunlu değişikleri dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum… Bu haftaki yazımın ilk konuğu Ressam Süleyman Mavruk, her yılın yarısını memleketi Adana ve Karataş’ta, diğer yarısını da Amerika’nın New York şehrinde değerlendirir. Sonlarına yaklaştığımız bahar mevsiminde Adana’ya gelmesini beklediğimiz Mavruk, dünya çapındaki sosyal kısıtlamalar nedeniyle bu seyahatini ertelemek durumunda kaldı. Zaman zaman WhatsApp aracılığıyla görüntülü iletişim kurduğum Süleyman Abi, konuyla ilgili üzüntülerini şu sözlerle dillendirdi:
“Şu an memleketimde, Akdeniz sahillerini izliyor olmam gerekirken ne yazık ki buradaki ikametimi uzatmak zorunda kaldım… Yanı sıra, geçtiğimiz nisan ayında katılmayı planladığım sanatsal etkinlikleri de iptal ettim. Gerçi, bu doğrultudaki bütün sosyal etkinlikler iptal edildi. Hatta, New York’un caddelerinde, sokaklarında bile gezinemiyoruz. Bu konuda ciddi yasaklar var. Neyse ki, ailemle birlikte yaşadığım ev oldukça geniş ve bahçesiyle birlikte çok havadar bir konumda. Ben de, ne zaman biteceğini bilemediğimiz bu sıkıntılı günlerimizi verimli hale getirmek için, kent merkezinde bulunan atölyemdeki resim malzemelerimi evimize getirttim. Şimdi resim çalışmalarımı evde sürdürüyor, gelecekte bizleri bekleyen güzel günlere olan inancımı sanatla yaşatıyorum.”
ZOR GÜNLERDE YENİ ARAYIŞLAR
Bugünkü yazımızın diğer kahramanı Ressam Hulis Mavruk, her yıl olmasa da, fırsat buldukça Adana’ya gelip memleket hasretini dindirmeye çalışan bir yürekle yaşar… New York’un en ünlü sanat galerilerinden birini kuran ve Amerikan halkıyla çok sıkı bağlar oluşturmayı başaran ressamımız, son iki aydır içinde bulundukları durumu şu sözlerle özetledi:
“New York, bildiğiniz gibi koronavirüsün en etkili olduğu yerleşim birimlerinden biri haline geldi. Bizim avantajımız, merkeze uzakta ikamet ediyor olmamız… Virüsten dolayı, marketler hariç, işyerlerinin çoğu kapalı. Biz de, sağlık kurallarına uyup kendimizi mümkün olduğu kadar koruyoruz. Galerim eve çok yakın olduğu için her gün sabah iki üç saat resim çalışma imkânı buluyorum. Bana da, resimde yenilik yapmam için bir fırsat oluştu. Bu doğrultuda, hep yeniliklere açık olduğum için, hiç kimsenin yapmadığı özgün teknikler deniyorum.
Bu sene katılacağımız bütün fuarlar iptal edildi… Yapılsa bile, burada insanlar kendilerinin ve başkalarının sağlığını düşündüklerinden kalabalık yere girmezler. Markete gittiğimizde, sırada beklerken, diğer insanlarla aramıza en az iki metre mesafe koyuyoruz. Ellerimizde eldiven, yüzümüzde maske olmasına dikkat ediyoruz.” Sağlıkçılarımızın olağanüstü gayretlerini içtenlikle alkışladığımız bu süreçte, tepemizdeki külrengi bulutların rengârenk olmasını sağlayan sanat dostlarından da sevgi ve selamlarımızı esirgemiyoruz.