Kültür sanatta KDV indirimi Bakanlar Kurulu’na gidiyor

28 yıl sonra yapılan Kültür Şurası’nda tüm katılımcıların ortak paydada buluştuğu iki konu oldu: Kültür ve sanata ayrılan bütçenin artırılması ve KDV’lerin düşürülmesi. Bakanlık iki talebi de Bakanlar Kurulu’na taşıyacak.

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, “Kültür ve sanata KDV indirimi konusu III. Milli Kültür Şurası’nda tartışıldı. Şura’nın talebi KDV’nin sıfırlanması. Bakanlık olarak çalışıyoruz. Konuyu Bakanlar Kurulu’na götüreceğiz” dedi. Berlin’de ITB Fuarı’nın açılışı sonrasında açıklamalarda bulunan Bakan Nabi Avcı’nın gündemindeki en önemli konulardan bir diğeri de halen binde 55 düzeyinde olan bakanlık bütçesinin, dolayısıyla tanıtım bütçesinin artırılması…

Türkiye aleyhine yoğun kampanyaların etkisiyle turist gelişinde azalma olduğuna dikkat çeken Antalya Muratpaşa Belediye Başkanı Umit Uysal’ın “Turizm gelirinin en az yüzde 10’unun tanıtıma ayrılması gerekir” şeklindeki talebini aktardığımız Bakan Avcı, şöyle konuştu: “Bütçemizi söylersem hepimiz mahcup oluruz. Bir mukayese olsun diye kıskandığım için değil. MEB’in toplam bütçe içindeki payı yüzde 20’dir. Olağanüstü güzel bir gelişmedir. 10 senedir MEB bütçesi milli bütçenin en üstünde yer alır. Buna karşılık Kültür Turizm Bakanlığı’nın aldığı pay binde 55’tir. Geçen sene binde 49’du. Ne kadar çok pay ayırırsanız getirisi de o kadar yüksek olur. Bu yıl 112 fuara katılıyoruz. Büyüklüğüne göre sektör için önemine göre tanıtım bütçemizi paylaştırıyoruz. Seneye bütçe payını artıracağız. Milli Kültür Şurası’nın en önemli konusu ve üzerinde ittifak ettikleri konu kültür ve sanata ayrılan bütçenin artırılması ve KDV’lerin de düşürülmesidir. Şurayı da arkama alarak bu konuyu Bakanlar Kurulu’na ilk fırsatta sunacağız. Önce bir etki analizi yapacağız. Ne getirir ne götürür? Sanat eserlerinin KDV’nin yüzde 1’e düşürülmesi. Şura alınmasın diyor da Maliye Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu ne der bilmiyorum.”

Kruvaziyere de yakıt desteği düşünülüyor

Döviz kuru artışından turizmcilerin olumlu etkilendiğini, krediler nedeniyle oluşan kur yükü dolayısıyla da önlemler aldıklarını hatırlatan Bakan Avcı, “Yakıt desteğini kruvaziyer işletmecileri de istiyor. Onu değerlendiriyoruz” dedi. Avcı, otobüsler için bir çalışma olmadığını, araçların tek seferde 150 turist getirme kriterini karşılamadığını söyledi. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı “komşunu da al gel” kampanyasında Avrupa’daki çalışmaların yeni başladığını anlatan Bakan Avcı, “Almanya’da faaliyet gösteren turizmciler de kampanyalarını hazırladı. Bana getirdiler. Başlatacaklar” diye konuştu.

“Almanya ile ilişkilerin tarihi derinliği var”

Fuarda Türkiye’ye ilginin olağanüstü olduğunu belirten Bakan Nabi Avcı, şöyle konuştu: “Son zamanlarda pekala insanları birbirinden uzak tutabilecek cümlelere rağmen Alman tarafından da çok ciddi bir rağbet var. Alman turizm temsilcileriyle peş peşe görüşmeler yaptım. Onlar da siyasetteki nahoş uygulamalardan ve söylemlerden rahatsız. Samimi ifadelerdi. Alman turizmi de ciddi kayıp yaşıyor. Neticede karşılıklı. Biz iyi olursak onlar da iyi olur. Türk alman ilişkileri üç beş günde kurulmuş ilişkiler değil. Tarihi derinliği var. Ama tabi ki söylem ve eylemlerimizde özenli olmalıyız. Gelirken de ilişkilerin geleceğine çok karamsar bakmıyordum ama bu temaslardan ve fuardaki varlığımızın gördüğü rağbetten bu beklentimizin boş olmadığını gördüm. Özellikle turizm ilişkilerimizin onarılacağına işaretleri çok net aldım. Rusya pazarında çok olumlu şeyler geliyor. 2015’ten bile iyi olabilir. Alman veya Avrupa kamuoyu bazı olaylar karşısında hiç beklemediğiniz tepkiler gösteriyor. İyi bilenler diyorlar ki Trump oradan Avrupa ile ilişkilerde olumsuz ifadeler söylese ertesi gün burada marketlerde bile hissedersiniz. Dolayısıyla Türkiye hakkında yaygınlaştırılan bir takım dezenformasyonlar veya insanların zihninde soru işarete uyandıracak söylemler etkili olabiliyor. Ne yapmak gerekir? Üzerine üzerine gitmek gerekir. İşte fuarda yaptığımız da bu. Fuarın konuk ülkesi Botsvana ama dışardan bakan birisi Türkiye olduğunu sanabilir. Ama yine de temkinli olmak lazım. Beklentileri çok yüksek tutup sonra kısmi başarılarımızı bile küçümsemeye kalkıyoruz.”

“Sivil toplum kampanyası daha etkili olabiliyor”

Tanıtım kampanyalarında sivil toplum kuruluşlarının ve medyanın inisiyatif almasının önemine değinen Bakan Avcı şöyle dedi: “Bir Alman dostumuza da söyledim. Bakan olarak ben veya hükümet yetkilileri 2 kere 2 dört eder desek, dur bakalım niye böyle diye düşünür insanlar. Ama sivil toplum derse önyargısız kabul görüyor. Sosyal medyada devlet ağzıyla, hükümetle bağlantısı bilinen söylemlerin etkisi çok sınırlı olur. Sivil toplum kuruluşlarının kampanya başlatmaları ve sürdürmeleri bizim devlet olarak başlatacaklarımızdan çok daha etkili oluyor. Komşunu da al gel kampanyası komşuya yarım ağızla da olsa ‘Türkiye’ye gidiyorum gel seni de götüreyim’ denilmesi emin olun bizim duvarlara astığımız pek çok afişten etkili olur. Medyanın da yapması gerekenler var. TV’lerin Avrupa’ya dönük yayınları Türkün Türke probagandası çerçevesinde yürüyor biraz. Yabancılara kendimizi anlatma konusunda ciddi eksiğimiz var. 15 Temmuz’dan sonra bu konuda ne kadar büyük bir zafiyet ve ihtiyaç içinde olduğumuzu bütün devlet birimleri farkında.”

Avcı, Avrupa’daki Türkiye aleyhtarı kampanyada FETÖ’cülerin de etkili olduğunu, Almanya’ya Hollanda’ya kaçmış FETÖ’cülerin, yerleşik uykuda olan örgüt üyelerinin sistemli karşı faaliyetler içinde olduklarını söyledi. Avcı, FETÖ’cülerin Hollanda bürokrasisi içine sızdıklarını da bildirdi.

ŞURA’YA İLGİ AZLIĞINI ELEŞTİRDİ

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, 3 – 5 Mart tarihleri arasında gerçekleşen Milli Kültür Şurası hakkında da şunları anlattı: “İğneyi kendimize batıralım medya üzerinden de bir özeleştiri yapalım. Kültür Şurası 28 yıldır yapılmıyordu. 17 komisyon görev yaptı. 170 kültür insanı 3 gün boyunca Türkiye’nin kültür sorunlarını tartıştı. Her komisyon uzlaşı içinde raporlar hazırladı. 17 raporun özeti olan şura bildirgesini okudum. Açılışını Cumhurbaşkanımız yapmıştı. Çok üzücü bir medya ilgisizliği ile karşılaştık. Bunu AK Parti’nin “Batı medeniyetini reddiye için topladığı” eleştirileri, iftiradır, haksız, temelsiz ve önyargılı bir suçlamadır. Karaköy gümrük binasının yıkılması konusunda da bizim karar verme konumumuz yok. Karar veren koruma kuralları var. Koruma kurulu bir karar alıyor. Bunlar tartışılmalı mı? Evet tartışılmalı. Yanlışlar olabilir mi? Evet olabilir. Çok haksız suçlamalara maruz kaldığımız bir konuda da sansür. ‘Bakanlık sansürlüyor’ söylemi var… Bütün dünyada bir sinema filminin hangi hedef kitleye gösterileceği veya gösterilemeyeceğine karar veren kriterler var. Türkiye’de buna kim karar veriyor? Bizim medyaya bakarsanız Kültür Turizm Bakanlığı… Hatta Bakan karar veriyor. Hayır! Karar yetkisi üç kişilik bir komisyonda. Bir çocuk gelişim uzmanı, bir psikolog ve bir de bakanlık temsilcisi var. Sekretaryasını yapıyor. Sizin filminiz hakkındaki karara itirazı değerlendiren 9 kişilik kurul var. Bakanlıklardan 3 temsilcisi, 3 meslek birlikleri temsilcisi, 3 de psikolog ve çocuk gelişim uzmanı var. Sansür diye bir şey yok. Kurul filminizi görüyor. Ağır küfürler var. Diyebilir ki filminiz güzel de şu küfürleri çıkar genel izleyici vereyim. Çıkarmazsan çocuklara seyrettirmem. Kasıtlı olarak küfür filan yerleştirilip, kurulun çıkar talebini de sansür olarak anlatanlar, bu tür polemikler üzerinden filminin reklamını yapanlar çıkabiliyor. Bunun kokusunu hissedebiliyorsunuz.”

Kaynak: dunya.com