Mehmet Saygın ,Karnavalı yazdı,çizdi

https://www.instagram.com/mehmet_saygin/

Karnaval kortejinde önde yürüyen, saçında kağıttan, kocaman bir süs olan genç bir kızımız, 3500 yıl önce baharın gelişini kutlayan Hitit kortejinin en önündeki akranından farklı duygular
taşımıyor muhtemelen. İki sıra arkada, heyecanla yürürken utanarak bu kızımızı izleyen mahcup delikanlının ona benzer bir akranı da Lidya kortejinde olsa gerek.
Vakti olanlar için Karnaval Gazetesine uzun uzun yazdım 🙂
🍊🍊🍊
̲𝙱̲̲𝚊̲şı̲𝚖̲ı̲𝚣̲̲𝚊̲ ̲𝙶̲̲𝚎̲̲𝚕̲̲𝚎̲̲𝚗̲ ̲𝙱̲̲𝚊̲̲𝚑̲̲𝚊̲̲𝚛̲
Belgesellerde görmüşsünüzdür, kelebekler yılın belirli zamanlarında bir araya gelir, göç yolları boyunca belirli noktalarda toplanır; bazen bir ormanın içinde, bazen bir vadide, binlercesi bir araya gelip kanat çırparak büyüleyici bir sahne oluştururlar. Her
yıl yineledikleri bir döngüdür bu.
Nisan başında Adana sokakları portakal çiçeği kokulu bir masala dönüşüp karnavalımız başlayınca benim aklıma kelebeklerin bu buluşması gelir her seferinde.
Saçları süsleyen kocaman turuncu tokalar, yanlarında minik portakallar olan şapkalar, özellikle de saç bantlarına tutturulmuş o kocaman kağıt süsler birer kelebek gibi kalabalığın hemen üzerinde uçuşup dururlar sanki.
Karnaval başlar başlamaz, turuncu bir akış başlar; yürüyenlerin, onları izleyenlerin, kaldırımlarda gülüşenlerin, sohbet edenlerin, heyecanla sağa sola koşuşturanların başlarındaki süsler dalgalanır. Sanki binlerce turuncu kelebek kanat çırparak
gökyüzüne karışmaya hazırlanıyormuş gibi devinirler. Şehir, baharın enerjisini taşıyan bir sanat eserine dönüşür.
Mis gibi kokan portakal çiçekleri bir yana, benim için karnavalın bir diğer sembolü de herkesin büyük bir keyifle benimsediği işte bu saç süsleridir.
🍊🍊🍊
İlk yıl bir kaç tezgahta satılmaya başlanan bu süsler neden bu kadar sevildi,benimsendi ve herkesin kafasında bu kelebekler uçuşmaya başladı diye düşünüyorum. Tabi ki karnavalın portakal çiçeği karnavalı olması turuncu rengini ön plana çıkarıyor.
Turuncu, enerji, sıcaklık ve neşe çağrıştıran bir renk. Festivalin coşkulu, baharı müjdeleyen atmosferiyle mükemmel uyum sağlıyor.
Saç süslerinin büyük ve gösterişli olmaları, festival katılımcılarını görsel olarak birleştiriyor ve ortak bir kimlik, kolektif katılım duygusu yaratıyor, bireysel bir aksesuar olmaktan çıkıp topluluk ruhunu temsil ediyor.
Bu süsler kolayca üretilebiliyor ve ekonomik. Herkesin satın alıp karnavalın bir parçası olmasını sağlıyor, bu yüzden hızla benimseniyor.
Hafif olmaları da avantaj. Sokaklarda uzun süre dolaşırken rahatsızlık vermiyor.
Sosyal medya çağında, Instagrama tek bir fotoğraf atmak için kilometrelerce yol gidilen zamanlardayız. Bu süsler büyük ve dikkat çekici oldukları için fotoğraflarda harika görünüyorlar.
Karnavala katılan herkesin “turuncuya bürünmesi”, karnavalı görsel olarak daha bütünlüklü hale getiriyor.
Kadınların saçlarını çiçeklerle süslemesi, taç ve çember takması binlerce yıllık bir gelenek. Bu süsler, geçmişte kullanılan doğal çelenklerin modern bir yansıması gibi görünüyor bana.
Anadolu’daki düğün, bayram ve kutlamalarda kadınların baş süsleri kullanması gibi festivalin ritüelistik havasına da katkı sağlıyor.
🍊🍊🍊
Dedik ya; kadınların saç süsleme geleneği, insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Antik toplumlarda, saç süsleri sadece estetik ve pratik sebeplerle değil, statü, dini inanış ve toplumsal hiyerarşinin bir göstergesi olarak da kullanılmıştır. Bizim Anadolu’da da
kadınların saçlarını süsleme biçimleri zaman içinde değişse de, her dönemde kendine özgü anlamlar taşımıştır.
Antik dünyada saç süsleri, sosyal statü ve dini inançları yansıtıyordu. Antik Mısır’da firavun eşleri, altın taçlar ve lapis lazuli taşlarla süslü saç bantları takarak yüksek statülerini gösterirlermiş. Mezopotamya’da ise Sümer kadınları altın
şeritler ve lapis lazuli tokalar kullanır, sosyal hiyerarşiyi vurgularlarmış. Asur dönemine ait tabletlerde, evlilik törenlerinde kadınların çiçekli taçlar taktığına dair kayıtlar bulunmuştur.
Antik Yunan’da, genç kızlar düğünlerde defne çelenkleriyle masumiyetlerini ifade ederken, rahibeler tanrıçalarına bağlılıklarını saçlarını zeytin dallarıyla süsleyerek gösterirmiş. Roma’da ise seçkin ailelerden kadınlar, altın taçlar ve inci saç ağlarıyla
asaletlerini sergilermiş.
Bizim buralarda da işler farklı değilmiş tabi ki.
Hititler döneminde kadınlar, saçlarını bronz tokalar ve altın telkari taçlarla süslerlermiş, spiral saç halkalarının bereketi çağırdığına inanılırmış. Frigler ise, Kibele kültürünün etkisiyle doğa temalı altın taçlar ve nar motifli tokalar kullanırlarmış. Bu motifler doğurganlık ve bereketin simgesi olarak görülürmüş.
Lidyalılar günlük hayatta fildişi taraklar ve dekoratif tokalar kullanır, özel günlerde ise daha ihtişamlı süslemeler tercih ederlermiş, kraliçeler ve aristokrat kadınlar, mücevherli taçlar ve spiral altın halkalarla saçlarını süslerlermiş.
Bizans İmparatorluğu döneminde, iktidarın ve ilahi lütfun sembolü olarak imparatoriçeler incili taçlar ve mine işlemeli tokalarla saçlarını süslerken, halk arasında ise daha sade bakır taraklar ve keten kurdeleler yaygın olarak kullanılırmış.
Ayasofya mozaiklerinde, saçlarını üç örgü halinde bağlamış kadın figürleri görülmektedir.
Osmanlı döneminde de saç süsleri, saray ve halk arasında belirgin farklılıklar gösteriyordu. Haremde kadınların, özellikle padişah eşleri ve sultanların kullandığı, taşlarla bezeli ya da incilerle örülmüş tepelikler, uzun saçların üzerinden bele doğru
salınan enselikler ile alın üzerine ya da yüzün iki yanına sarkıtılan mücevher zülüflükler, Osmanlı saray kadınının baş süslerindendi. Hürrem Sultan’ın portrelerinde görülen altın telli başlıklar, Osmanlı sarayının ihtişamını yansıtan önemli bir unsurdu.
Halk arasında ise, özellikle Anadolu’da düğünlerde boncuklu çemberler, gümüş tokalar ve renkli kurdeleler geleneksel bir kimlik unsuru olarak kabul ediliyordu.
Cumhuriyet’in ilanı ve 1925 Şapka Kanunu ile birlikte saç süslerinde büyük değişimler yaşandı. Geleneksel saç aksesuarlarının yerini Batı tarzı şapkalar ve saç bantları almaya başladı. Ancak Anadolu’da geleneksel saç süsleri, özellikle düğünlerde ve özel günlerde varlığını sürdürdü.
🍊🍊🍊
̲𝙽̲̲𝚒̲̲𝚜̲̲𝚊̲̲𝚗̲’̲𝚍̲̲𝚊̲ ̲𝙰̲̲𝚍̲̲𝚊̲̲𝚗̲̲𝚊̲’̲𝚍̲̲𝚊̲ ̲𝙿̲̲𝚘̲̲𝚛̲̲𝚝̲̲𝚊̲̲𝚔̲̲𝚊̲̲𝚕̲ Ç̲𝚒̲ç̲𝚎̲ğ̲𝚒̲ ̲𝙺̲̲𝚊̲̲𝚛̲̲𝚗̲̲𝚊̲̲𝚟̲̲𝚊̲̲𝚕̲ı
Binlerce yıllık yolculuğumuzu bugüne getirdik ama durum değişmedi.
Bugün de, saç süsleme kültürü yalnızca bireysel bir ifade biçimi değil, aynı zamanda kolektif bir gösteri.
Nisan’da Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı’nda taktığımız turuncu süsler, geleneksel saç aksesuarlarının modern bir yorumu aslında. İnsanlar başlarına taktıkları bu süslerle karnavalın enerjisini artırırken, aynı zamanda binlerce yıldır süregelen bir geleneğin de farkında olmadan devamını sağlamış oluyorlar.
Karnaval bu mirası modern bir bağlamda yaşatıp, gelenek ile çağdaş kültür arasındaki köprüyü yeniden kuruyor, geçmişin renklerini geleceğe taşıyan bir kültürel şölen
olarak varlığını sürdürüyor.
Turunçgil çiçeklerinin açması, sadece güzel kokularının sokaklarımıza yayılması anlamına gelmiyor. Endüstri Çağı’ndan Bilişim Çağı’na girmiş gibi göründüğümüz bu zamanlarda, halen Çukurova’da yaşamayı sürdüren tarım toplumuna doğanın
bereketini ve baharın gelişini müjdelemeye de devam ediyor.
Karnaval kortejinde önde yürüyen, saçında kağıttan, kocaman bir süs olan genç bir kızımız, 3500 yıl önce baharın gelişini kutlayan Hitit kortejinin en önündeki akranından farklı duygular
taşımıyor muhtemelen. İki sıra arkada, heyecanla yürürken utanarak bu kızımızı izleyen mahcup delikanlının ona benzer bir akranı da Lidya kortejinde olsa gerek.
Bahar geliyor, nasıl ki doğada binlerce kelebek bir araya gelip o büyülü atmosferi yine oluşturacaksa ilk açan portakal çiçekleriyle beraber biz de Adana sokaklarını dolduracağız, coşkuyu paylaşacağız ve kültürel kimliğimizi yenden inşa edeceğiz.
Karnaval ardından yine o kelebekler gibi dağılacağız ama kültürel varlığımızı dünyaya göstermiş, kanatlarımızda da unutulmaz anılar biriktirmiş olacağız.
2025 karnavalının neşe içinde geçmesini ve turuncu kelebeklerin daha yüz yıllar boyunca Adanalıların saçlarında uçuşmasını dilerim.
Mehmet Saygın
Instagram: mehmet_saygin