İstanbul’da Boğaziçi’nde kederler içinde bir garip Orhan Veli’ değilim, ama kendi halinde bir Merih’im. Boğaziçi’nde martılarla konuştum bugün uzun uzun, onlarla bütünleşip tepeden baktım güzel İstanbul’a, derin düşüncelere daldım.
Öylesine ihtişamlı bir görünümleri var ki, tanesi hariç diğerleri gökyüzünde süzülüyor, ben onları hayranlıkla seyrederken, onlar boğazın sularını meraklı bakışlarla tarıyor ve arada pike yapıp tekrar göğe yükseliyor, o biri ise süzülüyor , ters dönüyor sanki mutluluktan uçuyor gibi dans ediyor bulutlarla. Onu görünce,
yıllarca önce okuduğum Martı kitabını hatırlamaya çalışıyorum. Bach’ın kitabını okuyanlarınız mutlaka vardır, birden başımın üstünde bana gösteri yapan martıyı kitaptaki Jonathan Livingston’a benzetiyorum. Kanatlarını açmış süzülürken hayat çok güzel, haydi durma, sen de uç benim gibi dercesine başımın üstünde uçarak dansediyor.
Aynı Jonathan gibi o da uçmak ve yeni keşifler yapmak istiyor, diğer martılar ise sadece yemek bulmak için uçuyor, sürü psikolojisi ve genlerden gelen içgüdüsel davranışların dışına çıkamıyorlar.
Jonathan farklı olduğu için diğerleriyle birlikte uçmuyor, dolayısıyla dışlanıyor. Ama öğrenme sevdası hiç bitmediği için sonuçta bilgeliğe ulaşıyor, sıradanlıktan mükemmelliğe giden yolu keşfetmekle geçiyor ömrü, tam hatırlayamıyorum kitabı, ama güzel bir masal olduğunu hatırlıyorum. Zaten öyleymiş bir tek ben değilmişim okuduğu kitabı hatırlayamayan, çoğunluk böyleymiş ama önemli olan da unutmamak değil okurken hissettiğimiz duygularmış. Belki de vazgeçmemeyi, çabalamayı, yeni birşeyler öğrenme isteğini, yaşam oburu olmayı, tutkularımın peşinden gitmeyi, önemli olanın hedef değil yol olduğunu bana gençlik yıllarımda okuduğum martı öğretmiştir kimbilir.
Martı ve uçmak denince Frida Kahlo’yu anmadan geçemeyeceğim. Yaşamının büyük bir bölümünü yatarak geçirmek zorunda kalan Frida, NEDEN YÜRÜMEK İÇİN AYAKLARIM OLSUN Kİ; UÇMAK İÇİN KANATLARIM VAR demiş, hayallerinin ve tutkularının peşinden gitmiş, ve dünya çapında bir ressam olmuş….
Hepimizin kanatları var, hadi hep birlikte, kendimizden ve tutkularımızdan vazgeçmeden uçalım. Ayrı yönlere uçsak da, günün birinde yolumuz mutlaka kesişecek, çünkü bizim yolumuz sevgiden geçiyor…
Yazımı çok sevdiğim bir sözle bitirmek istiyorum;
İnsan denizin olmadığı yerde, umut adına martı olmalı…..
Sevgiyle kalın..