Ben önce, özellikle kız çocuklarının eğitimine daha çok önem veren rahmetli babamdan dinledim yıllarca sizi, sonra farklı dönemlerde mezun olmuş üç ablamdan.
Evet, İngiltere´nin Yorkshire bölgesindeki gri bulutlarla kaplı gökyüzüne 1928 yılında gözlerinizi açmış, savaş ve yoksunluk yıllarını yaşamıştınız,
Leeds Üniversitesi´nde Biyoloji alanında yüksek öğreniminizi yapmış, yetinmemiş, çok arzu ettiğiniz Sosyoloji bölümünü de başarıyla tamamlamış, mezuniyet sonrası Sosyal Hizmet Uzmanı olarak Londra´da ve Oxford Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde çalışmıştınız,
Üniversite yıllarında tanıştığınız ve aşık olup evlendiğiniz Adanalı bir gencin -rahmetle andığımız Mr. Ayas´ın- elinden tutarak sarı sıcaklara doğru yol almıştınız.
Çukurova´nın bu bereketli topraklarını yüreğinize yerleştirip, aynı gökyüzüne bakan binlerce genç kızı- ve sonrasında aramıza katılan pırıl pırıl erkekleri- aydınlık yarınlara doğacak bir güneş gibi eğitmiştiniz.
1962-63 eğitim yılında kurulan ve 1993 yılında kapanmış olmasına rağmen bugün hâlâ daha hepimiz için sıcacık bir ilim-irfan yuvası özelliğini taşıyan Ayas Koleji´ni bizlere ve şehrimize kazandırmıştınız.
Her birimizin çok değerli öğretmeni ve sevgili Mrs. Ayas´ı olmuştunuz.
Sonrasında Kraliçe Elizabeth´den berat ve onur madalyası almıştınız.
İşte ben o yeşil kapıdan içeri girerken sizi zaten tanıyor gibiydim sevgili Mrs. Ayas.
Eylül sıcağında Prep-B olarak başladığım okulumun ilk gününde, yazlık forma yerine kışlık formamızı; ceket, kravat ve kep olmak üzere tam takım giyinip, göğe uzanan palmiyelerle dolu bahçeye adım atınca yüzünüzde oluşan gülümsemeyle beni tören alanındaki balkona örnek kıyafetli öğrenci olarak çıkardığınızda ise gururlanmıştım.
Yazının devamını okumak için tıklayın