İstanbul’daki Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 25 Kasım’a dek yer alan BaSE sergisi bu yıl, pandeminin etkisi ile çevrimiçi olarak da kendini gösteriyor. Küratörü Derya Yücel ile en hijyenik koşullarda büyüteç altına aldığımız etkinlik, 22 şehir, 32 üniversiteden 102 sanatçının rastlantısal bir çok seslilikle oluşturduğu yüksek sesten ötürü her türlü ilgi ve takdiri sonuna değin hak ediyor.
Sağanak, serin bir Tophane öğle sonu. Cep telefonuma kayıtlı HES kodumu ve cüzdanımdaki TC kimliğimi, çift medikal maskeli yüzüme bakıp beni tanımaya çalışan güvenlik görevlisine beyan etmeye çalışıyorum. Niyetim, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 20 Kasım’da açılan ve 25 Kasım’a değin izlenecek BaSE 2020 sergisini, tüm hijyen ve güvenlik önlemlerinin ışığında, bana münasip zaman aralığında görebilmek, algılayabilmek, hazmedebilmek…
İçeri henüz girdiğimde mekândan çıkarılmak üzere bir genç tarafından kibarca uyarılıyorum. Meğer ki, bana bir sonraki sergi turu için giriş yapılacağını tıbbi gayeler ile aktarıyor. Henüz giriş yaptığımı, basın ve AİCA kartım üzerinden davetli bulunduğumu yineliyorum. Özür diliyor ve beni serbest kılıyor.
Etkinliğin künye-panosuna bakıyorum. Tophane-i Âmire Kültür ve Sanat Merkezi’ni 2020’de BaSE’e tahsis eden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ni ve etkinliğe destek veren TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı da düşününce, aklıma ister istemez yaşadığım bu keyifli anın ardında duran ikinci, büyük, tatsız çelişki geliyor. Bu çelişkinin kaynağı olan, geçen haftaki metninde bir ara, sevgili Cem Erciyes, haklı olarak bize şunu söylüyor:
“İstanbul Resim Heykel Müzesi koleksiyonunun devletin sonsuz koridorlarında kaybolup gittiğini düşünüyoruz ama raporun tam üstüne yaşanan bir gelişme de meselenin bundan ibaret olmadığını gösteriyor. Müzenin iki güvenlik görevlisi eski hat levhaları çalmış, önce satmaya çalışmış, satamayınca bunları antikacıda bulduk diye müzeye iade etmeye kalkmışlar. Tabii olay anlaşılmış ve haklarında dava açılmış. Fındıklı’da büyük, güzel, yeni bir müze binası yapan ama nedense bir türlü açamayan Mimar Sinan Üniversitesi’nin işi gerçekten zor. En temel güvenlik meselesi bile çözülemiyor, bizzat kendi güvenlik görevlileri tarafından soyuluyor.”
Aynı kurumlar, aynı zihniyet, farklı maharetler diyerek dalgınlıkla iç geçiriyor ve sergiye mümkün mertebe odaklanıyorum. 102 sanatçının katıldığı etkinlik, beraberinde pandeminin de verdiği dijital evrime dönük biçimde, içeriği ve üretimini resmî internet sitesinden taşırıyor. Sözgelimi sergi sürecinde yapılan Zoom uygulaması temelli toplantılar , şu anki kültür sanat ve sosyal bilimler akademyasıyla boy ölçüşecek bir aktiflik ve yoğunluk arz ediyor.
Bu çevrimiçi buluşmalarda, misal Adnan Yıldız, Ali Akay, Ali Elmacı, Ari Meşulam, Aslı Sümer, Ayda Elgiz, Berat Işık, Burak Delier, Cins, Çelenk Bafra, Baha Toygar, Beral Madra, Derya Yücel, Elmas Deniz, Ergin Çavuşoğlu, Esra Aysun, Fulya Çetin, Gözde Mimiko Türkkan, Günnur Ozsoy, Huo Rf, Leman Sevda Darıcıoğlu, Melek Gençer, Melis Tapan, Melis Terzioğlu, Necla Rüzgar, Nermin Kura, Nermin Polat, Osman Erden, Selim Birsel, Serkan Özkaya, Selen Sarıoğlu Süloş, SENA, Serkan Taycan, Taner Ceylan, Tansa Mermerci Ekşioğlu, TUNCA, Vahit Tuna, Yekhan Pınarlıgil’in de olduğu, daha pek çok önemli isim yer alıyor.
22 şehir, 32 üniversiteden 102 sanatçının katılımıyla izlediğim sergide, resim, video, heykel, yerleştirme, fotoğraf, seramik, cam ve grafik tasarım gibi pek çok farklı sanat dalından 117 eser yer alıyor.
Bu zor zamanlarda, güç ve maksat birliğinin ne kadar zor olduğunu unutmak istemediğim için, BaSE’in T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi paydaşlığı ve Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi ev sahipliğinde, Kale Grubu ve TEB Özel Bankacılık eş sponsorluğunda ve Digilogue’un dijital sanat destekçiliğinde yapıldığını bir kere daha dile getirmekte bir beis görmüyorum.
Yazının devamını okumak için tıklayın