Selçuk Erez’in kurgusu, dili, anlatımı ve konuları ile dikkat çeken kısa öykülerinden oluşan kitabı Benimle Çıkar mısın? üzerine bir deneme.
Selçuk Erez’in yeni çıkan öykü kitabı Benimle Çıkar mısın? Oğlak Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Erez’in okuduğum ilk kitabı İstanköyaltı Bodrum‘du. Bir şehir, inceleme, şehir tarihiydi bu kitabı. Bodrum’u sevdiren, orada yaşayanlarıyla hayat bulan sahil kentini, hem tarihi hem de coğrafyasıyla tanıtan bir kitaptı. Devamında öykü ve romanları geldi. En bilinenleri Garo Dayı, Makriköy’e Dönüş, Dünyanın Sonu Gelmeyecek adlı romanları ve öykü kitaplarıdır. İlgi çeken bir diğer çalışması da Tokat Seramikleri üzerine A. Marcelli ile ortaklaşa yazdıkları sanat kitabıdır. Seramiklere ilgi duyanların, özellikle bölgesel, yöresel seramikler üzerine çalışanlar bu değerli çalışmayı baş ucu kitabı olarak saklayacaklardır.
Erez’in gazete yazıları ve kitaplarını takip edenler bilirler, ince bir alay örtük olarak hep vardır. Bu humor, düşündüren, yönlendiren bir üslup olarak evrilir onun yazın hayatında. Hayatla, insanla, insanın o yapıp etmeleriyle, insanın o “arada olmaklığı”yla ve bu “arada olmaklığı”ndan sıyrılamamasıyla derin bir dalga geçer. Yazar, okuyucuya “hayat nedir ki” der gibi soru sormakta ve sorusunun yanıtını kendi düşünceleriyle de vermektedir. Hayatı çok ciddiye alırsan, sürekli hüzünleri yaşamın önünde taşırsan bir yere varılmayacağını söyler gibidir. Biraz zevk ve neşe insanın sonlu yazgısıyla dalga geçmesi gibi durur. Ve tabii “özne” olabilme eylemleri, hem düşünme hem de eyleme…
Benimle Çıkar mısın? kitabı, kısa öyküler olarak nitelendirebileceğimiz yazın tarzını içeriyor. Erez bu öykü kitabıyla, belki de tekrar insan-insan, insan-hayat, insan-diğer canlılar üzerine düşünmemizi sağlamak istiyor. Eş, aldatma, yalan, başarı, ölüm, ilişkiler gibi kavramları önümüze koyarak bu kavramlarla yüz yüze kalmamızı ve bu kavramları nasıl alt edebileceğimizin ip uçlarını sıralıyor.
Önsözün ardından yirmi öyküden oluşuyor kitap. Selçuk Erez kısaca önsözde edebiyatın estetik bir kurguyla sunuluşundan bahseder. “Türü, tarzı, tipi ne olursa olsun, edebiyat insanı alıp götüren, bazen de uçuran bir müzik parçası gibi olmalı, mesela Bach’ın 1 Numaralı keman konçertosu gibi, Dava Bruberck’in Take 101 gibi etkilemelidir bizi” diyerek düşüncelerini belirtir. İşte! Bu etkidir edebiyatı ve/veya sanatı sanat yapan. Yoksa uçar gider söz de yazı da…
Yazının devamını okumak için tıklayın