Olgunluk ve Bilgelik Hikmetiyle Yaşlanmak – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Yarım asırlık gözlemim odur ki,
Yaşlanmak denen sanatın en önemli iki bileşeni,
Doğaya en uygun davranma ve bilme hikmeti,
Yani olgunluk ve bilgelikmiş…
Öyle bir bilgelik ki, olgunluğu da içine alan bir genişlikte.
Tümüyle nesnel olan bilgi ile öznel sayılabilecek erdemin,
Kısık ateşte pişmesiyle oluşan olgunluğun üstüne oturan,
Öz varlığın bilinmesinden kaynaklanan içsel bir aydınlık.
Yaşlanmayı keyifli hale getiren işte böyle bir bilgelik.
Hani duyup gördüğünü çatıp satan çöpçatan bilgelik,
Ya da yaşayıp tecrübe ettiğinden gayrısını yok sayan,
Bencil ve sathi bir olgunluk değil sözümüzün özü.
Biz yaşlılığı panayıra çeviren bir hikmetten söz ediyoruz.
Bilgisini, tecrübesini kendisinin ve başkalarının yararına,
Bir anlamda aklının üst düzeyde bilgi edinebilme yeteneğini,
Sezgi ve duygu gibi akıl türevleriyle, toplumuna sunabilen,
Yaşlılığın en renkli hazinesidir bilgelik. Muhteşem.
Olgunluk ve bilgelik hikmetine sahip olan hakimdir artık.
Öyle ki, açıklanmasında aklın yetersiz kaldığı noktalarda,
Ruhun tekamülünün kılavuzu olan sezgi gücünü yakalamış,
Aklı aşan bir olgunluk ve bilgelikten bahsediyorum dostlar.
Ne mutlu, olgun bilgelikte yaşlanan insanlara…

●●●●○○○○●●●●

Tarihsel süreçteki, bilgi sahibi veya bilen olarak kabul kriterlerinin,
Tamamen değiştiği bir zaman diliminde yaşlanıyoruz artık.
Birtakım bilgileri, kalıcı olarak hafızaya yerleştirip kullanmaktan,
Bilgiye zaman ve mekan tanımaksızın ulaşmaya kadar herşeyi,
Tamamen dışında bırakan bir tanımlaması var yaşlılık bilgeliğinin.
Peki, bilgi çağında yaşarken bilgelikle yaşlanabilmek kolay mı?
Önümüzdeki tehlike; gereksiz ve asılsız bilgi çöplüğünün,
Bilgeliğe giden yolu bir tıkması ve buna kayıtsızlığımızdır.
Günümüzün bu sıradanlığı, yüzdüğü denizdeki suyu,
Sadece denizden çıkarıldığında anlayan balıklar misali,
Yanlış ve gereksiz bilgiyi zarar gördüğünde idrak edebilen,
Kötüden aldığı dersi dahi bilgeliğe çevirmeyen güruhlarla,
‘Olgun ve bilge yaşlanan insanlık’ umudumuzu kırılmıyor değil.
Oysa eski çağlarda isteklerin giderilip dizginlenmesiyle tanımlanan,
Mistik bir arayışla varılacağı öngörülen bilgelik yolu artık değişti.
Bugünkü tanımıyla, kişisel bilincin insanı, doğayı, toplumu,
Ve özellikle kendini tanımasına yönlendirmesi ile elde edilebilen,
Herkesin ulaşabileceği bir bilgeliğe olgunlaşma formu var.
Çağdaş dünyanın pozitif ve akla uygun bilgileriyle beslenmiş,
Akıl ilkelerini, insani erdemlerle birleştirmiş bir olgunluk haliyle,
Kendi bildiklerinin dışındaki koca ana bilgiye saygıyla,
Düşünce ve bilgisini veririken dahi alçakgönüllü bir sorguyla,
Bağımsız, özgür düşünceli, arayış dolu soylu bir çaba bilgelik.
Tek yapılması gereken bilgeliğin sadece bilgiye ulaşıp toplamak,
Bilgi biriktirmek, bilgi saklamanın ötesindeki anlamına vakıf olmak.

●●●●○○○○●●●●

Yaşlandığınızı, daha yaşlandığınızı, çok yaşlandığınızı düşünün,
Fiziksel bedeninizin, melekelerinizin ve yaşam enerjinizin yaşlandığını.
Kuşkusuz size dinginlik, huzur ve kaldıysa haz verecek şeyler;
Büyük bir akıl ve onu taçlandıran hikmet,
Asil bir arınmış ruh,
Kudretli bir gerçekleştirme kaabiliyeti,
Ve her bakımdan yüksek bir ahlaki mükemmeliyettir.
Bahsedilen bu kamil insanın olgun bilgeliği ise;
İnsanların ifade ettikleri kıymetleri doğru değerlendirmekten,
Hak ve mevkinin liyakati olana verilmesini bilmekten,
Korkudan doğan çekingenliği sevgiden kaynaklı saygıya,
Nefsin zaaflarını ölçü ve kendini yenebilmeye çevirebilmekten,
Vicdan sesiyle özgür düşünceyi harmanlayıp bilgiyi yaymaktan,
Ve illaki farkedip farkettirmekten geçiyor.
Eğer bir kimse güçlü ve zayıf noktalarının bilincine varmışsa,
Öz güven denen kılıcıyla yontmayı, önce kendine doğrultmuşsa,
Engelleri aşarken de ahlak ve etik kuralları çiğnemiyorsa,
Fizyolojik yaşlanmaya rağmen yepyeni bir yaşama doğar.
Kolomb, Pasteur, Galileo, Mimar Sinan’dan Sofokles’e,
Ghandi, Pasteur, Goetheden Schweitzer’e binlercesinin,
İnsanlığa yol gösteren eserleri, yaşlılıklarının bilgeliğindendir.
Tarif ettiğim bu olgunluk ve bilgelik dolu yaşlılık içinse,
Gençlik ve orta yaşta bir saniye bile boş geçirilecek zaman yoktur.
Çıplak ve baz bilginin bu denli kahpece maskelendiği,
Süslü sığ enformasyonun ve ekseni kaymış trendlerin algıyı esir aldığı,
Bilginin ahlak ve etikten nasbini zor aldığı yüzyılımızda,
Yol gösterici ve aktif olgun ve bilge yaşlılara gereksinim artmaktadır.
Marcus Ciceron, bundan ikibin yıl önce, yaşlılıktaki bilgeliğin tarifini ,
62 yaşında yazdığı ‘ De Secectute’ ilgili bir söylevinde enfes zikretmiş;
‘’Keşke benim yaşıma gelebilseniz de, söylediklerimin doğru olduğunu,
Kendi deneyimlerinizle anlayabilseniz’’…