Derya Aydoğan
Devlet Tiyatrosu devlet bütçesinden her yıl milyonlarca lira harcıyor ancak repertuvarı hayal kırıklığı yaşatıyor. Herkes artık çarpıcı ve ilginç oyunları seyretmek için özel tiyatroları seçiyor. Devlet ise pırlantadan almadığı vergiyi özel tiyatrodan alarak, özel tiyatroların ayakta durmasını zorlaştırıyor.
Devlet Tiyatrosu devlet bütçesinden her yıl milyonlarca lira harcıyor ancak repertuvarları son yıllarda hayal kırıklığı yaşatıyor. Önemli sanatçı kadroları, milyonlarca bütçe ile yapılan oyunlar ne yazık ki, beğenilmiyor. Herkes artık çarpıcı ve ilginç oyunları seyretmek için özel tiyatroları seçiyor. Özel tiyatroya giden seyircinin şikayeti ise bilet fiyatları oluyor. Özel tiyatroların biletleri Devlet Tiyatroları bilet fiyatı ile kıyaslandığında, arada haksız bir rekabet oluşuyor. Haksız bir rekabet çünkü, 2012 yılında bir seyircinin Devlet Tiyatrosu’na maliyeti 120 lira idi; o günkü kurdan hesaplarsak (66 dolar) bugün muhtemelen bir seyircinin maliyeti 370 Lira civarında. 1 seyirci 370 TL’ye mal oluyor ancak karşılığında seyirciden 15 lira alınıyor. Biz de doğal olarak zannediyoruz ki,15 lira tiyatro bileti için ideal bir fiyat. Halbuki, gerçek göründüğü gibi değil. Devlet Tiyatrosu devlet bütçesinden her yıl milyonlarca lira harcıyor. Harcamasında da sorun yok ama oluşan repertuvar kimi ne kadar mutlu ediyor? Toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya ne kadar yönelik?
Bu yıl 5.yılını kutlayan Moda Sahnesi’nin kurucularından Kemal Aydoğan’a “Özel tiyatroların biletleri çok pahalı diye çok eleştiri geliyor. Ne düşünüyorsunuz?” diye sormuştum ve Aydoğan da şöyle söylemişti; “Ben de pahalı buluyorum. Temelde bir yanlış var, onu açıklamak isterim. Tabii ki ilk tepki “bilet fiyatı pahalı” oluyor. Benim için de pahalı. Mandalina pahalı, bebek bezi pahalı, et pahalı, su pahalı. Bir yerden bir yere gidebilmek pahalı. Yani her şey çok pahalı. Burada bir haksızlık var. Özel tiyatroların ‘pahalı’ gibi görünmesi konusunu aydınlatmak isterim. Bu durum gerçek mi? Yoksa özel tiyatrolar yok pahasına bir iş mi yapıyorlar? Devlet Tiyatrosu’nda durum şöyle; 2012 yılında Devlet Tiyatrosu’nun 200 milyon bütçesi vardı. Ve bir seyirciye 120 lira para harcayabiliyordu. Peki siz bu parayı nereye harcıyorsunuz? Bunun sorgulanması lazım. Parayı nereye harcadığından, repertuvarını niye böyle seçtiğine kadar sorulacak bir sürü soru var ve yanıt vermek zorundalar. Devlet ya da Şehir Tiyatroları bu kaynakları kullanıyorsa, sorumluluğu üstleniyor demektir ve bana hesap vermek zorundadır. Seyirciye hesap vermek zorunda. Ya da biz bu hesabı sormak zorundayız. Bizim sormamız lazım, geçen yıl kaç para harcadın? Hangi oyunları çıkardın? Repertuvar anlayışın ne? Neden bu oyunu seçtin? Her birini açıklamak zorundalar. Eleştirel aklımızı geliştiren, ezberlerden, şablonlardan kurtaran bir bilgiyi bizimle paylaşan bu problemler hakkında bilgi veren, denklemler üreten ya da çözmemiz için bize alıştırmalar yaptırır aslında tiyatro. Dolayısıyla bunun peşinde olmalıyız. Repertuvar anlayışlarının da böyle kuruluyor olması lazım. Yoksa bir özel tiyatronun oynayabileceği oyunu Devlet Tiyatrosu ya da Şehir Tiyatrosu’nun oynuyor olması o parayı çarçur ettiği anlamına gelir. Siz seyirciye iyi gelen şey yapamazsınız. Sevimli gelecek şey yapamazsınız. Herkes bize ödenekli tiyatroların bilet fiyatlarını örnek gösteriyor. Sanki biz tiyatroyu para kazanmak için yapıyormuşuz gibi. Bu yargıdan kurtulamıyorsunuz çünkü “Bunlar kime tiyatro yapıyor?” 45 liraya tiyatro yapıyorsak, biz zenginlere, parası olanlara tiyatro yapıyoruzdur. Oysa tiyatro pahalı bir iş ve yaptığımız iş de devlet tiyatrosunun üçte biri fiyatına… Seyircinin payına düşen şu, bu fiyatları gerçekten inceleyip, gerçekten bu bilgileri talep edip demesi lazım ki, “Bir dakika burada özel tiyatrolar adına yapılan bir haksızlık var. Siz gerçek üretim maliyetlerinizi bize hiçbir zaman açıklamıyorsunuz” ve en önemlisi “Her şeyiniz varken, bu fiyatlara bu repertuvarları, çapsız işleri karşımıza çıkarıyorsunuz.”
Yazının devamını okumak için tıklayın