Şair Hüseyin Ferhad’ın kitap tavsiyeleri ‘Balthus’ün Anıları’ Çeviri Orhan Suda

Hüseyin Ferhad

7 mayıs 2014

1974 yılıydı. Sosyalizm bir soru işaretiydi kafamda, öğrenmek istiyordum. Gaziantep’te -yanılmıyorsam Keyvanbey Pasajının zemin katında- bir kitapçı vardı. Ona gittim. Heyecanlandı, Lenin’in “İki Taktik”inin Orhan Suda çevirisini verdi. Kusursuz bir çeviri, dedi. Aldım, birkaç kez okudum. Nafile! Sonra Abdullah Nefes’le tanıştık, Ankara’da. Öğrenme isteğimi ona da açtım. Neler okudun, diye sordu. “İki Taktik”le başladım, dedim. Güldü, koltuğuma “Sosyalizmin Alfabesi”yle “Felsefenin Temel İlkeleri”ni sıkıştırdı… Kayıp haberleri birden o yıllara götürdü beni. Birçok Orhan Suda çevirisi okumuşumdur ama “Balthus Anılar” (daha sonra “Balthus’ün Anıları”) tek kelimeyle bir şah kitaptır. Teşekkürler üstad Orhan Suda…

Doğanın, yaşamın uyanışı, olayların doğuşudur beni ilgilendiren. Çocukluğun bu gizlerini resmedebilmek beni her zaman uğraştırmıştır. Giacometti’yi bunun için o kadar seviyordum. Nesnelerin ölçüsünü veriyor, müziği ileten, yüzlere ve manzaralara ezgiler söyleten doğru sesi veriyordu bana. Ben de bu biricik arayış içindeyim, tek işim bu. Ve bu zanaatkâr çalışmasının özel bir pırıltısı yoktur. Karanlık, uzun ve sessiz bir yoldur. Bunun için nefret ediyorum sanatçı diye nitelenmekten. Bu sözcüğü bir küfür kabul eden ve bu yüzden daha çok küfreden sevgili Kaptan Haddock gibiyim!
Sadece fırçalar, bu önlük ve bu tuval var. Bunlardır tüm yaşamımı geçerli kılan. Ne para, ne ün, bunlar hiçbir zaman etkilemedi beni.
Ressam, imgeleri karşıya geçiren alçakgönüllü kayıkçı, sabırla aşılmış basamaklarda onları tutmayı bilen uysal bir zanaatkârdır yalnızca.
Budur onun görevi. Ulaşacağı son nokta budur.
Sayfa Sayısı: 184 Baskı Yılı: 2012 Dili: Türkçe
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları İlk Baskı Yılı : 2012 Sayfa Sayısı : 184

Orhan SUDA bir Ömrün Kıyısında 

Hapislik, çocukluğum ve gençliğim içiçe geçiyor ve bizi kıskıvrak yakalamış bugünkü Zaman‘a, insansız, donuk, kaskatı Zaman‘a hiç benzemeyen bambaşka bir Zaman‘da kolan vurmaya başlıyorum: Anacığım şarkı söylüyor Yma Sumac‘I aratmayan sesiyle. Teyzeler, halalar, yeğenler arasında sevinçlerle sarmalanmış o tasasız, o mutlu çocuğu, o güleç delikanlıyı, o Orhan Suda‘yı görüyorum. Genç Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara‘nın çeşitli semtlerinde mutlu ve huzurlu yaşanan bir çocukluk.Taşmektep, Halkevi, Dikmen Bağları, tangolar, fokstrotlar, valsler… Sokakları şenlendiren eskiciler, seyyar satıcılar.Yahudi mahallesinin Marikaları, Yasefleri, Aronları, kapı önlerinde ayçekirdeği çitleyerek pörsük bedenlerini, incelmiş kemiklerini güneşe seren ihtiyarcıklar… Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu okul olacaktır gencecik Orhan Suda‘ya. Sabahattin Eyüboğlu, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli, Oktay Rifat, Nusret Hızır, Azra Erhat da eğitmenleri. Zamanla binlerce aşina yüz kaplayacaktır bu tabloyu. Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünde okurken, Klasik diller bölümünde Latince öğrenirken, karanlık sokaklardaki hücre toplantılarında kimseler duymasın diye usul usul konuşurken, Sansaryan hanında sorgulama başlarken, Harbiye Askeri Cezaevi‘nde günleri sayarken belleğinde yeretmiş bu görüntüler hiç yalnız bırakmayacaktır onu. Reşat Fuat Baraner, Arhavili Mustafa, Cazım Aktimur, Ruhi Su, Faik Şekeroğlu, Halim Spatar, Şükran Kurdakul, Mihri Belli ile birlikte yatar, birlikte göğüslerler mahpusluğu. “Bir Ömrün Kıyılarında” yayıncı, yazar ve çevirmen Orhan Suda‘nın çocukluğundan mahpusluğuna, Suda Yayınları‘na, uzun yol arkadaşı, eşi Sevgi Suda‘yla Fransa ve İngiltere‘de devam eden yaşantılarına uzanan anıları. Mücadele gücü, yaşama ve özgürlüğe tutkusu, insane sevgisi ve inancı tükenmeyen bir aydının, bir dil işçisinin, gerçek bir vatanseverin, bir müzik tutkununun, doğa âşığının yaşam serüveni.Yakınlarına, dostlarına yazdıkları ve onlardan gelen mektuplarla zenginleşen kitapta yabancı bir ülkede yaşamanın güçlükleri, özlemleri anlatılırken o yıllardaki Türkiye‘nin de portresi çiziliyor. -NemikaTuğcu-