Salime Kaman Kitap İnceleme

OĞLAK  DÖNENCESİ

Henry Miller’in çağdaş edebiyat klasikleri arasında yer alan ‘Oğlak Dönencesi’ ‘Tropic of Capricorn’ kitabı,  Avi Pardo’nun çevirisiyle  Siren Yayınevi tarafından 2014 yılında basılmıştır. Kitap 344 sayfadır.

Amerikalı yazar, Henry Valentine Miller (1891 New York/ ABD –1980 Los Angeles/CA) Alman göçmeni bir ailenin çocuğu. Gençliğinde çeşitli işlerde çalışmış ve bir sömestir New York Şehir Üniversitesi’nde okumuştur.

Yaşadığı dönemdeki edebiyat formlarının dışına çıkarak romanotobiyografifelsefe ve mistizmi karıştırarak kendi tarzını yaratmıştır. Hayatından aldığı gerçekleri yeniden kurgulayarak kitaplarına aktarmıştır. Edebiyat çalışmalarının yanında aynı zamanda bir ressam ve müzik adamıdır. Amatör bir piyanisttir.

Kitap, 1939 yılında Fransa’da yayımlandıktan hemen sonra ABD de müstehcen olduğu gerekcesiyle yasaklanır. 1961 yılı sonlarında, 22 yıllık mahkeme sürecinin ardından ‘sakıncalı kitap’ statüsünden çıkarılarak çağdaş edebiyatın temel taşları  arasında yerini alır.

Can Yayınları’nca 1985 yılında Aylin Sağtür çevirisiyle basılan ‘Oğlak Dönencesi’ kitabı Türkiye’de de hemen toplatılır ve 1988 yılında basımı yasaklanır. Ancak Erdal Öz’in de katılımıyla 30 yayınevinin birlikte sergiledikleri dayanışma neticesinde buldukları yol ile tekrar basılır. Yasaklı kısımlar kitapta boş bırakılır ve girişte yer alan mahkeme iddianeme ve raporları sayesinde yasaklı kısımların okunması sağlanır. 

 ‘Oğlak Dönencesi’ kitabıyla, yazar Henry  Valentine Miller kendi geçmişine uzanır ve kendi doğrularının, kendi gerçeğinin peşinden gider. Gerçek Amerikanın iç yapısını anlatır. 

Amerika’nın kof yapı taşlarını yerinden oynatır. Herkesin Amerikan rüyası dediği şeylere karşı, hiç çekinmeden doğru belletilenlerle yaşama fikrine sırtını dönerek sözünü sakınmaz. Amerikan ideallerini sertçe eleştirir. Bu yüzdende 22 yıl kitaba Amerikan mahkemelerinde, gerçek anlatımları göz ardı edilerek, müstehcen olduğu gerekçesiyle savaş açılır. 

Yazar, Amerikan toplumuna, ahlaki yapısına, cinsel tabulara, toplumun koyduğu ahlaki olarak kabul edilen herşeye saldırmaktadır. Bireysel ahlakın çöküş yaşandığı Amerika toplumu içinde yaşamını sürdürürken etkilenmelerini, yaşadığı çevreye ayak uyduran hayatının merkezine cinselliği alan mutsuz, yoksul, uyumsuz kendini arayan genç bir karakterdir.

Çağdaş edebiyat klasiği olan ‘Oğlak Dönencesi’ kitabı anlamlı, düşündürücü felsefe ağırlıklı kitaptır. Amerika gerçeklerini kendi iç yolculuğu içinde, bazan bir iç monolog, bazan da dış monolog şeklinde anlatılmaktadır. İç monologla çağrışım ve izlenimlerini göz önünde bulundurularak okuyucuya çok etkili bir şekilde aktarmaktadır. Düşünce ve akıl akışını içsel unsurlara değinerek aktardığından dolayı iç monolog kitapta daha fazladır ve çok etkilidir. 

Kitap müstehcen olduğu için uzun yıllar yasaklansa da aslında kitabın ‘ana konusu’ cinsellik değildir. Cinsellik ara konu olarak kitapta, bireysel olarak bir durum karşısındaki duyguları sansürlenmeden sözcüklerle aktarılmıştır. Bu da bir çeşit dış monologtur diyebilirim.

Ana konusu aşağıda alıntılar bölümünde okuyacağınız gibi, medeniyetin aslında savaş, silah ve beton üreten düzen olduğu, insanı yok etmek pahasına köleleştiren sistemine karşı bi başkadırısıdır. Anne rahmine düşmesinden, aşka yuvarlanmasına, sürüye katılmasından kendi yazgısını ele geçirmesine ve dünyanın başlangıcıdan geleceğine varışı, müzikle var olmanın önemli bir öyküsüdür. Yazar, var olmak müziktir derken, eylemin eylemden yoksun olan tezahürünün müzik olduğunu, bilinç okyanusunda yüzen yüzücünün sessiz sesi ve insanın kendine sunabileceği en iyi armağan olduğunu gel gitlerle ifade etmektedir.

Evliliğinden, iş hayatından, ilişkilerinden bunalımlarını ve kendine bir çıkış yolu ararken kapıldığı ruhsal durumlarını açıkca anlatır.  Anlatımı içki, gece hayatı, çeşitli kadınlarla girdiği cinsel ilişkileri ve bunalımlarını kendisiyle ve dünya ile hesaplaşmasının iç monoloğ şeklindedir. 

Cinsellikten söz ederken diline sansür uygulamamıştır. 

Yazım dili, bilinç akışı tekniğine iyi bir örnektir. Otobiyografik bir eser de diyebiliriz.  

Yalnızlıkla beraber, insanın kendi içinde nasıl boğulduğunu, yaşamın kendisine verdiği deneyimlerini zaman karmaşası içinde anlatırken,  olayların akışında ki zaman, belli bir düzenlilik içerisinde olmasada okuyucuyu kitaptan  koparmamayı  başarmıştır.

Henry Miller’in kitabı ‘Oğlak Dönencesi’, kendi iç monoloğu, rahimden-mezara, doğumdan-zihne, kendi yazgısını ele geçirme çabalarına kadar uzanan yaşam döngüsünün, her parçasının bir varoluş çığlığıdır. 

Salime Kaman

Ressam-Sanat Yazarı

Arkansas/ Şubat-2022

Henry Miller

Alıntılar:

Sürüye katılmayı seçersen bağışıklık kazanırsın. Kabul görmek ve takdir edilmek istiyorsan kendini hiçliğe indirgemen, sürüdeki diğer koyanlardan ayırt edilmez kılman gerekir. Düş görebilirsin, ama herkesle aynı düşü’ ‘görmek koşuluyla. Farklı bir şey düşlüyorsan Amerika’da bir Amerikalı değil, Afrika’da bir Hotanto ya da bir Kalmuk, veya bir şempanzesindir. Aklından ‘farklı’ bir düşünce geçirdiğin anda Amerikalı olmaktan çıkarsın. Farklı birine dönüştüğün anda da kendini Alaska’da, Easter Adaları’nda veya İzlanda’da falan bulursun’

‘Bin yıl ya da beş bin yıl ya da on bin yıl sonra, tam şu anda benim manzarayı seyrettiğim yerde, belki küçük bir çocuk bugüne dek duyulmamış bir dilde yazılmış bir kitabı açacak ve şu anda yaşanmakta olan hayatı okuyacak; kitabı yazan adamın hiçbir zaman yaşamadığı bir hayatı; biçimi ve ahengi kesintiye uğramış, başı ve sonu olan bir hayat. Ve çocuk kitabı kapatırken kendi kendine Amerikalıların ne kadar muhteşem bir ırk olduklarını, yaşamakta olduğu kıtada bir zamanlar muhteşem bir yaşamın var olduğunu sanacak. Bizden sonra gelecek hiçbir ırk, belki kör şairlerin ırkı dışında, gelecekte tarihi oluşturacak bu kızgın karmaşayı asla hayal edemeyecek.’

‘Henry, evladım, katillerle karşı karşıyasın, yamyamlarla. İyi giyiniyorlar, tıraş oluyorlar, parfüm sürüyorlar, fakat böyleler – katil bunlar, yamyam.’

fakat iş hayatının siperlerinde, belirsiz bir düşmana karşı silahsızken karınca kadar çaresizdiler. Her şey ekmek parası meselesi etrafında dönüyordu. Ekmek parası ve kira uğruna savaşılacak tek şey buydu.’

 ‘yeniden gece; huzur, sığmak, samimiyet bulmanın mümkün olmadığı bir New York gecesi; son derece tenha, soğuk, mekanik. Milyon-ayaklı halk tabakasının muazzam, donuk yalnızlığı’, ‘mutlak bir yalnızlık içinde yüksek sesle düşünmek, büyük bir kente, dünyanın en büyük kentinde zamanın son anına ait olmak ve onun bir parçası olduğunu hissetmemek.’

‘En büyük mutluluğum, ki hayli nadirdi, geceleri tek başıma sokaklarda gezinmekti… Geceleri ortalıkta kimsecikler yokken sokaklarda gezinip benî kuşatan sessizliğe dair düşünmek.’

Gördüklerimi ve duyduklarımı derinlemesine düşünebilmek için bin yıl yalnız kalmak istiyordum ve unutmak için. Dünyanın insan yapımı olmayan bir parçasını istiyordum, kusma raddesine geldiğim insandan tamamen bağımsız bir parçasını. Bütünüyle toprağa ait, fikirden yoksun bir şey istiyordum. Kanımın damarlarımda tekrar akmaya başladığını hissetmek istiyordum, yok olma pahasına bile. Taşı ve ışığı içimden sokup atmak istiyordum. Doğanın karanlık doğurganlığını istiyordum; rahmin derin kuyusunu, sessizliği ya da ölümün karanlık sularının kıyıya vurmasını.

 ‘Küçük mikrokozmik hayatımın her günü o dış karmaşanın bir yansımasıydı.’ ‘Savaşmak kolaydı, fakat ekmek parası ve kira için savaşmak bir hayalet ordusuyla savaşmaktan farksızdı.’