‘’Hayat harekettir, harekette hayat’’ der bizim motto.
Bir anlamda, kas-iskelet sisteminin yararına bir itmedir bu.
Ben de mümkün olduğunca hareket, egzersiz ve spora zaman ayırıp,
Hastalarıma önerdiğim yaşam biçimine örnek olmaya çalışırım.
Ama Amerika’da Utah’ta yaşayan kız kardeşime bakınca,
Hareketin, tıpkı diğer canlılar dünyasındaki mutlak etkisi gibi,
İnsanların da ruhsal, düşünsel ve bedensel sağlığına katkısı kesin.
Yine bir sabah erken bir mesaj ve bir telefon, bir telefon daha.
Kızkardeşim bir buçuk yıllık Samba eğitimini tamamlayıp,
İlk büyük gösterisine çıkmış, öyle bir keyif ki sorma gitsin.
‘’İyide, ellidört yaşında ve adrenalin tutkunu bir kadını’’ diyorum,
‘’Samba yapmak ve bir gösteriye çıkmak nasıl bu kadar mutlu eder’’.
Köpeğini, kışın kayak krosla, yazın kanyon yürüyüşüyle gezdiren,
Kah buz üstü bisiklet turunda, kah ırmak yürüyüşünde yakaladığım,
İşe mutlak bisikletle giden, gördüğü her merdivene tırmanan bacımın,
Beni de işin içine çekmek için kurduğu cümleyse şu:
‘’Müzik ve dans, non-dual bir varoluş temsilcisi benim için.
Ankara Koleji yıllarında, hentbol milli takımına dek yükselen,
30 yıllık ABD macerasındaki her anını sporla değerlendiren bacım,
Utah Eyalet karmasında başladığı futbol vateranlığını sürdürürken,
Son bir yıldır yeni hastalığı samba olmuş.
Yaptığı her işin fundementaline , ıcığına cıcığına kadar indiğinden,
Sambanın da felsefesinden girmiş, tarihçesinden çıkmış,
Ve illaki işine, ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığına kadar ilişkilendirmiş.
Dansın, yaşam için en iyi geri kazanım yolu olduğunu iddia ediyor.
Rahmetli anam çok kibar kadındı, her vurguyu indirekt yapardı;
Böyle durumlarda; ‘’ Delinin doğurduğu derdi’’…
●●●●○○○○●●●●
Kızkardeşim, hayatının bu döneminde sambaya ilgisini açıklarken,
Etimolojinin Angola diline, Kimbuntu ve Obinbuntu’lara dayandığını,
Göbek deliği anlamına geldiğini ve göbekten göbeğe dans olup,
Göbeğinde aslında ‘Earth’ toprak anayı temsil ettiğini anlatınca,
‘’Ciğerim ben bir kahve alayım, belli ki mevzu uzun’’ diyorum.
‘’Emre’ diyor, ‘’Afrika ve Latin Amerika’nın girift ruhani kültürünü,
Kuzey Doğu Brezilyada, Bahai bölgesindeki kölelik tarihini bilmeden,
Bunları sana anlatabimem mümkün değil’’ diyor.
Sanki bana anlatırmış gibi, beni de alttan alttan indirgiyor Handoş.
Bel insanın ağırlık merkezi, ‘’Core’’ yani çekirdeğiymiş ve,
Samba Fogo, yaptığı dansın temelinde Afrikadan Brezilyaya gelen kölelerin,
Tarlalarda çalışırken, köle tüccarları onların eğlendiğini görmesin diye,
Bel üstünü sabit ve hareketsiz tutup, kalça ve bel altını ritmik olarak oynatarak,
Üstelik de bunu sadece vurmalı çalgıyla yaptıkları bir ritüel yatıyor.
Düşün diyor bana; kolonistlerin şeker kamışı tarlalarında bir Batı Afrikalısın,
Evinden yakalanıp zincirlenerek oraya getirilmiş bir kölesin,
Yani ızdırap ve acı içinde , core’a, merkezine biriken ruhani enerjiyi,
Biraz olsun rahatlatan bir meditasyon oluyor Samba.
Belden hareketin anatomik olarak zorluğu ve belin riskli yapısına bakınca,
Bu dansın çekilen acıyı temsil eden ironik bir yönü de var ki,
Dans sırasında varılan transa geçme durumu, bir tür karanlıkta yürüyüş.
Bacım lafı yine danstan alıp işi ‘’ Irkçılık ve İnsan haklarına’’ getiriyor:
‘’ Bakma bu dans sırasında, karnavallarda, sahnelerde giyilen kıyafetlere,
Her güzel şey gibi, kapitalizm bunu da kendi oyuncak maymunu etmiş,
Aslında diyor, o dansı yapan köleler neredeyse çırılçıplak.
‘’Bir danstan nerelere geldik Allahım’’ diyip, kahvemi bitiriyorum…
●●●●○○○○●●●●
O gün sabah, sevgili bacım, herşeyiyle irdeleyip anladıktan sonra,
Pratik olarak bedenine , ruhuna ve aklına uygun hale getirdiği bir eylemin,
Yaşamını nasıl değiştirdiğini anlatıyor bana.
Aydınlanma ve modernizasyon, özellikle de teknolojik kolaycılık,
Bir yığın öğreti, ilerleme ve avantajıyla geldi ama,
İnsanlığın temelindeki o içgüdüden fışkıran ruhu sömürüp,
Bizi biz yapan enerjimizi ,‘’core’’yani merkezimizde kilitledi.
Emreciğim diyor, ben bir buçuk yıldır hemen hergün dansedip,
Belki de çok zor bir hareket dizini ve ritim ahengindeki bu dansla,
Aslında gerçek olan duyguyu yakaladım, sadece essah olanı, diyor.
Hande’nin yakaladığı non dualite, farkındalığın olgunluğu işte bu.
Samba’nın, tüm acı ve ızdırabı biriktirdiğimiz bir merkezin sağıltımına,
Gereksiz bir enerjinin tahliyesine vesile olmasını keşfeden bir olgunluk bu.
Samba burada bir sembolizma, dünya yüzündeki yüzlerce farklı kavram,
Aynı aydınlatıcı, içselleştirilmiş, gerçeğe uygun yolak ile insanı yenileyebilir.
Yine gözümde rahmetli anam; ‘’ Delinin doğurdukları’’ diyor…