‘3 Derdim Var’, salgın zamanlarında ortaya çıkan dertlere pansuman gibi. Müziğe sığınacaksak -ki bu şart- şahane bir kaçış noktası. Gelin, dinleyelim, çoğalalım ve bu şarkılara, türkülere eşlik edeceğimiz şahane bir Serap Yağız konserinin hayalini birlikte kuralım.
21 Mart Pazar 2021 Saat: 00:01
Pandemi birinci yılını doldurdu. Uzun süredir evdeyiz. Dışarıda hayat bir şekilde akarken, birileri buna “yeni normal” derken eve kapananlar ya da kapanmak durumunda kalanların bir kısmı yeni işlere imza atıyor. Moğollar’ın bas gitaristi olarak tanıdığımız ama aslında on parmağında on marifet olan, yaptığı solo albümlerle aklımızı çelen, kalbimizi fetheden ve fikirleriyle, yorumlarıyla önümüze şahane ufuklar açan ya da daha doğru bir deyişle ufkumuzu geliştiren/genişleten Taner Öngür, yine yeni bir albüme imza attı. Bu kez yalnız değil üstelik: Yanına, yakın dönemin özel isimlerinden birini, Serap Yağız’ı alarak yaptı bunu. Düzenlemelerini bizzat yaptığı, arkadaşlarıyla evde kaydettiği şarkılar, Yağız’ın güzel sesi ve yorumuyla dinleyiciye ulaştı. Dün dijital platformlara yüklenen “3 Derdim Var” başlıklı albüm, Çek Cumhuriyeti”nde bastırılan (ve çoğu şimdiden tükenen) 250 plak aracılığıyla şanslı evlere de girdi, giriyor.
Bir yandan yepyeni bir albüm bu, diğer yandan geçmişe selam çakan, onun güzelliklerini bugüne taşıyan bir çalışma. Şarkıların ya da türkülerin hiçbiri yeni değil ama hepsi yepyeni. Düzenlemelerin kimi geçmişteki yorumlara selam çakarak bugüne uyarlanmış. Öngür, bunu yaparken, içinde olduğu topluluklardan feyz almış, onların sesini ve soluğunu bugüne taşımış, O dönemde de düzenlemeleri (grup elemanlarıyla birlikte) bizzat yaptığı için kendi düzenlemelerini bir anlamda temize çekmiş ya da yenileştirmiş. Yinelememiş ama. Güzelliği burada.
Albümün açılışını yapan “Bir Ayrılık Bir Yoksulluk Bir Ölüm”, 1974 yılında Taner Öngür’ün de içinde bulunduğu Ersen ve Dadaşlar tarafından yorumlanmıştı. Topluluk kadrosunda bulunan Fehiman Uğurdemir’in bu bestesi, dönemine selam çakan bir düzenlemeyle açılışa yerleşmiş, pek güzel olmuş. Bu, albümün sonrasına dair bir fikir veriyor -ki hemen ardından gelen “İşçi Marşı”, onu doğruluyor. Cem Karaca ve Dervişan döneminden kalan, ilk kez 1977 yılında “Yoksulluk Kader Olamaz” albümü aracılığıyla dinleyiciye ulaşan bu şarkı, bütün azametiyle burada da yerini almış. Müzikal anlamda biraz yumuşamış belki ama Can Yücel’in şiirindeki öfke ve coşku, “İşçi Marşı”nı her zamanki dinamikliğiyle bugüne getirmiş. Serap Yağız’ın vokali bu şarkıda zayıf kalmış ama önümüzde Cem Karaca yorumu varken kim söylese eksik kalacaktı. Düzenleme derseniz, eskiyi aratmayacak kadar güzel. Yağız, şarkının girişinde bir karambole kurban gitmiş gibi görünüyor ama sonrasında toparlıyor. Arada “avara kasnak” derken dil kayıyor ama bu da onun söyleyişiyle alakalı bir durum.
Ardından gelen şarkılarda da kimi yerlerde yadırgatıcı telaffuzlara rastlıyoruz. “Mapusun İçinde”de bizzat “mapusun” kelimesi, “Yeniliğe Doğru”da “hapisteler” söyleyişi ya da “Obur Dünya”da “mübarek Mevlana” derken karşımıza çıkan aksama, Yağız’ın yorumu olarak hafızamıza kazıdığımızda sonraki dinleyişlerde batmıyor. Bunlar dışında yorumu bir hayli temiz. Serap Yağız’ı başından beri güzel ve özel kılan da bu zaten. Bilhassa “Urganda Gerdan İniler”e getirdiği yoruma şapka çıkartıyor, onu diğerlerinden ayırarak kenara koyuyorum.
Yazının devamı linkte
https://www.gazeteduvar.com.tr/salgina-serap-yagiz-taner-ongur-pansumani-3-derdim-var-makale-1516697