Durma kapının ağzında.
Çekinme, gir içeri.
Yaşanmış güzel bir hayat bekliyor seni içerde.
Girdin mi?
Şimdi kapat gözlerini ve hayal et.
Avluda koşuşturan çocukların neşeli, mutfaktan gelen annenin müşfik, nenenin sevgi dolu ve babanın hafif sertçe seslerini duyuyor musun?
Bütün bu seslerin üstüne ses vermez dede.
Bir köşede sessizce izler onları.
Peki mutfaktan avluya yayılan mahluta çorbasının kokusu geldi mi burnuna ve kahvenin hüzünlü kokusu?
Nene ve nice savaşlar görmüş, yüreği acılarla yoğrulmuş dede sofadaki kerevete oturup, hiç konuşmadan bitlis tütünüyle sarılmış cıgaralarını tüttürürken, mangal ateşinda köpüklenmiş kahvelerini yudumlamayı pek severler.
Şimdi aç gözlerini ve sofaya bak.
Nenenin ve dedenin mutlulukla avludaki dut ağacına baktıklarını göreceksin.
Onların yüzünde çizgiler oluşurken bu ağaçta dallanıp budaklandı.
Evlendiklerinde dedenin babası bereket olsun diyerek toprağa gömmüştü tohumu.
İşte böyle…
Çıkarken kapıyı açık bırak.
Başkaları da gelip bu hayatı görmek ister belki.
———————————————————————–
Adana / Tepebağ / Aralık 2016