Oya Baydar yeni romanı ‘Yolun Sonundaki Ev’de Türkiye’nin yüz yıllık yaralarını bir apartmanın tanıklığında anlatıyor. Mor salkımlı evin kaderiyle Türkiye’nin kaderini birleştirerek okura çarpıcı bir acılar tarihi sunuyor.
Coğrafya kaderdir… Hele ki Türkiye gibi bir coğrafyada yaşıyorsan kaderinden kaçman çok zordur. Yolun başındaki umudun yolun sonuna kadar sürmez, süremez. Eğer Türkiye gibi bir coğrafyadaysa kaderin, acıdan kaçamazsın, göçten kaçamazsın, ayrılıktan, gözyaşından kaçamazsın… Herkesin hikâyesinde vardır coğrafyanın açtığı ve kapatamadığı bir yara. ‘Yolun Sonundaki Ev’ işte bu yaraların kitabı. Türkiye’nin yüz yıllık tarihindeki açılan yaraların, göçlerin, ayrılıkların, kanın, gözyaşının… Ancak hemen belirtelim, bir yandan da umudun, dostluğun, birlikteliğin ve en önemlisi birbirini sevmenin, kollamanın, acısına ortak, gözyaşına derman olmanın kitabı. Oya Baydar’ın kaleminden yüzyıllık yaşanmışlığa derlitoplu, kimi zaman neşeli ama çokça hüzünlü bir bakış. Baydar, iki yıl önce ‘Surönü Diyalogları’ adlı kitabında Sur’da yaşananları farklı bir bakış açısıyla anlatmıştı, bu kitapta da önemli rollerden birini o coğrafyaya veriyor.
Yazının devamını okumak için tıklayın