Darbukanın ritmik sesi ve temposunu aklınıza getirin,
Sonra o sesle ritmik sallanan, danseden bedenleri,
Ve elleriyle tempo tutarak bu armoniye katılanları.
İnsanı daha çok eğlendiren, heyecan ve haz veren,
İnsanı ritmin büyüsü kadar etkileyen ne olabilir…
Hemen tüm yaşayan organizmalar, gün 24 saat,
Zamana bağlı davranış ve fizyoloji gösterirler ki,
Buna ‘Sirkadien Ritim’ diyor bilim dünyası.
Aslında farklı süreli, aylık, mevsimlik birçok ritim var.
Yaşama o denli hakimdir ki, etrafımızdaki değişiklikler,
İnsanı bu dış etkileri karşılayan bir ‘İç Saat’ ayarıyla,
Bir darbuka ritmi misali ritimle diri ve hazır tutar.
İnsanda uyku ve uyanıklık hali, bilişsel işlevler gibi,
Metabolizma, hormon düzeyleri gibi yaşamsal unsurlar,
Gece-gündüz döngüsünün etkisiyle değişiyor.
Öyle ki, üzerinde yaşadığımız güzel gezegenin,
Kendi çevresinde dönüşü ile ortaya çıkan ‘Dünya Saati’ ile
Vücudumuzun döngüsünü oluşturan biyolojik ‘İç Saat’in,
Uyumlu olması sağlığımız için çok önemli.
İşte bu ritmin uyumunu bir kaçırırsak, bizi yakalayan şey,
Hastalık dediğimiz bedenimizin o ritimsiz salınımı…
●●●●○○○○●●●●
1700’lerde Günebakan dediğimiz ayçekirdeğinin,
Işığa duyarlı biyolojik ritminin karanlık bir ortama kapatılsa da,
Aynen sürdüğünün keşfiyle başlayan biyolojik iç saat merakı,
Bugün moleküler mekanizma çalışmalarıyla dorukta artık.
Tıp ve kimya alanındaki Nobeller son yıllarda hep bu konuya.
İşte bu alandaki öncü çalışmaları nedeniyle,
Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young,
2017 Yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’ne layık görüldü.
Buluşları ise hücrelerde görevli , gece artıp gün azalan,
Period adlı genin kodladığı ‘Per’ adlı bir günlük ritim proteini.
İlk iki bilim adamı bu buluşu yaparken, üçüncü alim,
‘Timeless’ adlı bir genin kodladığı bir başka proteini keşfediyor,
‘Per’e bağlanıp hücreye taşıyan ‘Tim’ adlı bu proteini bulunca,
Biyolojik saat denen mükemmelliği oluşturan düzeneğin,
Moleküler mekanizmaları aydınlatılmış oldu.
Nobel’li Sancar’ımızın da, bilim dünyasına benzer katkısı var.
İnsanlarda biyolojik saati gün ışığına bağlı olarak düzenleyen,
‘Cryptochrome genini’ ve kodladığı proteini keşfedip, bunun,
Biyolojik saati düzenleme mekanizmasını ortaya koymuştu.
Hepimizin vücudu bir saatli maarif takvimi sevgili dostlar.
Uyanıklığın, koordinasyonun, reaksiyonun, ısımızın, tansiyonun,
Bizzat salınan hormon ve salgılarımızın periodik ritmi var.
Bedensel, duygusal, entelektüel ve ruhsal ritimlerimiz.
Üstelik artık genlerimize işlenmiş kodları olduğu bilinen.
Toplum ve insan davranışlarında, hastalıkların gidişinde,
En önemlisi kendimizdeki farklılıkları izah eden ‘Biyoritim’.
●●●●○○○○●●●●
Mükemmel bir sporcunun akıl almaz düşük performansı,
Başarılı bir öğrencinin en basit soruyu bilememesi,
Sevgi dolu bir insanın anlam veremediğiniz çıkışı,
Neşe dolu bir dostun, içine dönük yılgın hali,
Ya da bunların tam tersi bir peformans ve davranış.
İnsan hayatının, delirten inişli çıkışlı periodik temposunun,
Kısaca fizyolojik ve davranışsal bütünlüğümüzün,
En önemli anahtarı o iç saat, yani bioritmimiz.
Anne karnında annemizin kalp sesleriyle başlayan,
Bebeğin ritmik tempodaki herşeye merakıyla devam eden,
Kendimizi güvende ve sağlıklı hissettiren bir ritim tutkusu,
Yürümeye başlayan çocuktan itibaren dengeyi kavramayı,
İnsan vücut simetrisini ve çevremizdeki geometriyi anlamayı,
O ritmik tekrarların algılanmasıyla çözümleyiverir yaşamı.
Peki yaşamı kendi bioritmimize göre düzenlemek,
İlişkilerimizi, ivmemizi, yaşam enerjimizi; tümden,
Bedensel, duygusal, entelektüel ve ruhsal olarak,
Tam anlamıyla mükemmel ayara oturtmak mümkün mü?
Tabii, ki hayır.
Çünkü herkesin kendine göre bir bioritmi var, kesin bilgi.
Hemde genlerine kazınmış, çılgın proteinlerine endeksli.
Ama birazcık matematik, hayat bilgisi, dil bilgisi dağarcığıyla,
Tolerans ve empatinin ortak paydası ve kesişen kümeleriyle,
Bireysel ve toplumsal ilişkileri ritmik tempoda tutmak olası.
Hakikaten darbukanınkine benziyor biyoritmimiz, çok yalın,
Her darbe, her salınım, her ses ritmik olarak tekrarlanıyor.
Farkında olmadan bile ritmi tutturanlarda sorun yok.
Sorun; başta kendi biyoritmimizden habersizken,
Ötekinin berikinin biyoritmine farklı anlamlar yükleyip,
İncir çekirdeği boyutunda dev sorunlara gark olanlarda.