Yeni Davranış Kalıbı Olarak Yüksek Teknolojili Hazcılık – Emre Toğrul

İleri teknolojili yüzyılımızın yaman tuzağı:
‘’Bir şey iyi hissettiriyorsa iyidir’’anlayışı.
Ya da günümüzün hedonistik deyişiyle,
‘’Sürekli iyi hissetmekten güzel şey var mı?’’
Özellikle batı medeniyetinin moral anlayışı,
Tüm etik, ahlak, felsefik ve teolojik yapısıyla,
Bu konuda oldukça cüretkar bir açılım içindedir.
Batı yaşamını hep övecek değiliz tabii ki,
Gelişmişlik, insani anlamda tekamülle ters düşerse,
Eleştirmek boynumuzun borcudur.
Bir anlamda batılı yaşam dinamiklerinin yarattığı,
Bugün zirveye ulaşan teknolojili hazcılık noktasını,
Dünyada diğer yaşayan ya da yaşamayan varlıkları,
Hiç düşünmeden, ihtiyaç bile duymadan yaşatabilen,
Bilişim ve erişim teknolojisinin akıllara zarar hazcılığını,
Ucundan yırtıp, içine bakmak gerek.
Ramazan ayını yarıladığımız şu günlerde,
Dünya yüzündeki en takdire şayan erdemlerden biri,
Nefsimizin terbiyesi ile geçen bu zaman diliminde,
Bu konuyu irdelemek daha da verimli olacaktır.

≈∞≈

Her fikirden bir öz kapmak, ayıklayıp ders almak,
Hakikati anlamanın en etkin yollarından biridir.
Soren Kierkegaard, hep ilham aldığım biri olarak,
Uzun yaşamın anlamını kavramayı harika özetler.
‘’Hayat estetik, etik ve inanç olarak üç dönemdir’’.
‘’Bu dönemleri karıştırmadan yaşayamayan birey,
Hakikati değil kavramak, sorgulayamaz bile’’, der.
‘Soren Kierkegaard estetik dönemine takıntılıdır.
Tıpkı bugün teknoloji nedeniyle bizim takıldığımız gibi.
‘’Çocukluk ve gençlikte insan hazlarının esiridir’’ der,
İyiyi ve kötüyü, hoşuna giden ve gitmeyen olarak ayırır.
Sonra akıl bırakmaz insanı, mantık ve fizik olgunlaşmayla,
Sadece hazzın yetmediğini anlayan insan arayışa gider,
Varoluşunu ve yolculuğunu aklı ve mantığıyla arar.
Hazların kontrolünden aklın kontrolüne geçiş,
Estetikten etiğe geçiş, insanoğlunun en büyük adımıdır.
Derken estetik hazza, mantıksal akla sığmayan,
Yaşamın gerisi ve ötesini anlayabilmek için gerekli,
Birde üçüncü ‘’inanç dönemi’’ ihtiyacı ortaya çıkar.
Hazların ve aklın bir türlü erişemediği gerçeği bulmak,
Varoluşun nedenine odaklı, kavramsal ve ruhi,
Bir tür idrak ışığı yanar, inanma ihtiyacı ile birlikte.
Yaşamın anlamı dedik ya, işte onu tam kavrayan insan,
Gereğince yaşanan estetik çağdan beslenebilmiş,
Akıl eşiğini sağlıklı geçmiş, inancı özümsemiş insandır.
Burada denge o kadar önemli ki;
Ne estetik dönemi yaşayamayıp akıl ve etiğe ulaşamayanın,
Ne de hayatın iki dönemin hiçe sayıp estetik hazza takılanın,
Gerçek yaşam erdemlerine vakfı imkansız…

≈∞≈

İşte bugün, mevzumuza bahis olan o hazcılığın,
‘Ne iyi hissettiriyorsa iyidir’in, beğenme tutkusunun,
İnsanlığın topyekün ‘ estetik döneme’ geri dönüşünün,
En önemli sebebi, yüksek teknolojinin sınırsız faydacılığı.
Anlık iyi hissetmelerin dayanılmaz hafifliğinde,
Devasa bilgi ağının yalancı, altyapısız ulemalığıyla,
Kendine dönük, sürekli kendi sırtını sıvazlatan edevatıyla,
Kolay erişim, hızlı bilişim, kullan at değişim içinde,
Artık sürekli estetik dönemi yaşayan yeni insanlık.
Aklın daha üst ve yapay akıllara emanet olduğu,
Beğenmek ve seçmenin inanmanın önüne geçtiği,
Yepyeni gıcır gıcır, egosentrik estetik insanlık.
Dedim ya, uygarlık insanlık sınırında biter bizim için.
Bugünün hazcı yüksek teknolojisinin en kesif panzehirleri,
Yine insani yaşam pratiklerimizde saklı görünüyor.
Örneğin oruç gibi, diğer insanları düşünmek gibi,
Açlığı, yoksulluğu, erişememeyi anlamak gibi,
Nefsine hakim olup aklını ve inancını koruyabilmeyi,
Hazcı estetik kaygının doyumsuz tuzağına düşmemeyi,
İnsani olgunluğu sağlayan pratikler.
İstismar etmeden, güzelliğine vakıf olarak yorumlar ve,
Bilimsel ve içsel yararı açısından bakarsak Ramazan ayına,
Deneysel psikologların ‘’ mutluluk ayar noktamız’ dediği,
Mutluluk ve esenlik hissimizi belirleyen düzeyin,
Ulaşılabilir ve kararlı seviyeye çekilmesini sağlayan,
Pratiklerle dolu bir değerli zaman dilimi olduğu aşikar.
Hele de, yüksek teknolojili doyumsuz hazcılığın,
Yaşamın her noktasında bizleri esir aldığı şu zamanda…