”Yüksek Yüksek Tepelere” türküsünün hüzünlü hikayesi – Sema Soykan

“Yüksek Yüksek Tepelere” türküsünü ne zaman duysam ağlamaklı olurum.
Tek başına ağlamamak için hikayesine sizi de ortak etmek istiyorum.
Bu türkü, Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde 16 sında gelin olan Zeynep’in hazin öyküsünü anlatır. (Ben de ilk, Malkara’ya gittiğimde öğrenmiştim. Yakın zamanda kınaya katılınca düştü aklıma.)


Bir düğünde güzel Zeynep’i gören Ali köyüne döner dönmez görücü gönderir.
Zeynep’in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası atla üç gün üç gece mesafede olduğu için, özlese de gidemez, tam 7 yıl boyunca annesini, babasını, kardeşlerini göremez.
Özlemi büyüdükçe büyür, köyün büyük tepesinde bulunan evinin bahçesinden köyüne doğru kendi yaktığı bu türküyle dile gelir.
Karısının yakarışlarına aldırış etmeyen koca zamanla, eski neşesi, güzelliği kalmayan Zeynep’i hor görmeye, eziyet etmeye başlayınca hastalanıp yataklara düşer Zeynep.
.
Çaresiz kalan Ali karısının ailesine haber yollar.
Kızları için telaşlanan aile 6 günde varır köye.
Annesini başucunda gören Zenep, başlar bu türküyü söylemeye.
Zeynep söyler, anne hıçkıra hıçkıra ağlar… Anne ağlar, köyün kızları kadınları ağlar.
Ancak Zeynep’in zayıf bedeni hastalığa ve acıya daha fazla dayanamaz.
.
İşte o gün bu gündür bu türkü, ayrılığın türküsü olarak anılır.
Ailesine, evine veda eden gelin kızların kına gecelerinde söylediği türkü olur. .

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler. Annesinin bir tanesini hor görmesinler.
Uçan da kuşlara malum olsun, ben annemi özledim.
Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim
Babamın bir atı olsa, binse de gelse. Annemin yelkeni olsa, uçsa da gelse.
Kardeşlerim yolları bilse de gelse.
.
Bu gün ki paylaşım hasret çekenlere gelsin. Bu türküyü duyduğunda burnunun direkleri sızlayanlara gelsin.