DİJİTAL ÇAĞLA DÖNÜŞEN KİTAPLAR VE YAYINCILIK SEKTÖRÜ: BİLGİNİN SÜREKLİLİĞİ…

Aren Şenorkyan

Kitaplar, yazarlar, kitapçılar… Nasıl içselleştiriyoruz değil mi? Haşır haşır sayfalarını karıştırmak, kitap kokusunu içimize çekmek, kalem kağıtla not almak, upuzun raflar, bir de sahaflar… Ve, her şey çok hızlı değişiyor. Kim bilir belki yakın bir zamanda bilginin yazıya ve baskıya dökülmüş hali de değişir. Olabilir, çünkü kalıcı olan “bilginin sürekliliğidir.” Değişen şey, bilgiyi bize ulaştıran aracılar… Yazarlar bilginin kendisi; kitap ve kitapçılar ise aracısıdır.

Kitap satış yerleri de değişiyor mesela. Biliyorsunuz karantina dönemlerinde yepyeni hobi arayışlarına giriyoruz ve ihtiyaçlarımız için dijital alışverişe yöneliyoruz. Bunun bir olumlu sonucuysa bizi daha çok okuyan ve araştıran bir ülke olmaya doğru evirmesi… Ülkemizde internet üzerinden ve e-ticaret sitelerinden yapılan alışverişlerde kitap satışındaki artışlar dikkat çekici oldu. Öyle ki ülkemizin okuma oranında en gözle görülebilir artışı Covid_19 döneminde gerçekleşiyor.

Türkiye Yayıncılar Birliği’nin verilerine göre kitap satışlarının karantina döneminin ilk haftasında yüzde 32 arttığı görülüyor. 2020 yılının son 6 ayının üretim rakamlarına baktığımızda bir önceki yıla göre yüzde 21’lik bir büyüme var. Baskılı kitapların yanında sesli kitap okuma oranı da yüzde 14 artmış durumda.

Bu hafta, 1927’de kuruluşundan bu yana 100 yıldır bilgiyi aktaran gerçek bir hafıza olmuş, geçtiği tüm çağlarda sürekliliği ve devinimi başarmış İnkılap Yayınevi’ni, Genel Müdürü Aren Şenorkyan’dan dinleyeceğiz. İçten, dinamik ve profesyonel bir vizyona sahip Aren Bey’e gelecek sizin gözünüzden nedir diye sorunca muazzam bir cevap verdi: “Gelecek hem geçmişin güncellenmiş hali hem de kurulan hayallerin sonucudur…”

Aren Şenorkyan’ı sizden tanıyalım…

İstanbul’da doğdum. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünden mezun olsam da aslında hayalim fotoğrafçı olup, bir yandan da yaptığım model gemileri satıp hayatımı kazanmaktı.

Ne güzel hayaller… Ya ne oldu sonra?

Haliyle olaylar böyle gelişmedi… Üniversite dönemine kadar olan çalışma hayatımda pek çalışkan bir öğrenci olduğum söylenemezdi. Derken sınava tam bir yıl kala, yaz tatiline yeni girdiğimiz sırada Kınalıada’da arkadaşlarımla oturup vakit geçiriyordum. Bir anda telefonum çaldı… Arayan babamdı… Bana pek de yumuşak olmayan bir tonda: “Yarından itibaren okul açılana kadar işe geleceksin!” dedi ve telefonu kapattı… Tabii beni bir korku kapladı… Bir yandan da yaz tatilimi heba etmek istemiyorum. Bunun da kattığı sinirle eve gidip anneme babamı şikayet etmeye başladım.

Anneler… Yardımcı meleklerimiz… İşe yaradı mı?

Maalesef nafileydi, karar verilmişti… Ertesi gün en erken vapurla bizim ilk kurulan, hala da Cağaloğlu’nda olan, geleneksel mağazamıza gittim. 50 yıla yakın hayatını yayıncılığa adamış rahmetli babam Onnik Şenorkyan (namı değer Orhan Bey) bıyık altından gülümseyerek: “Gel evlat tedrisata başlayalım bakalım…” dedi. O anda anlamamıştım, ancak babam sert mizaçlı biri olduğundan da biraz endişelenmiştim… Beni o yaz boyunca, dükkânın içinde ve dışında el arabasıyla kilometrelerce mal taşıtarak çalıştırdı…

Yazının devamını okumak iin tıklayın