Bazen… Yazarken lüzum gördüğümüz sözlerin kıyısından bile geçemeyiz. Sanki, sığ düşünceler bütün külfetiyle ket vurur ifadelerimize. Birkaç kelimelik derinlikten öte deşilemeyen duygu çukurlarımızı kurcalayıp dururuz. Aradığımız, ulaşmak istediğimiz kaynak nedir, onu bile unuturuz belki de.
Bazen de… Çığlık çığlığa şiirler, hikâyeler, romanlar doluşur kafamızdaki boşluklara. Fakat çıtı çıkmaz satırlarımızın. Lal oluruz, bir duyumluk ses bile uğramaz dudaklarımıza… İşte o anlarda, kasvet ve hüzünler tıkar ruhumuzu bedenimize bağlayan geçidi. Yutkunur, geldiğimiz yere döner yok oluruz.
Sonra yeniden var oluruz… Norveçli Ressam Edvard Munch’ın “Çığlık”larını duymazlıktan gelirken, Hollandalı Ressam Johannes Vermeer’in “Gülen Kız”ına bakarak canlanır neşeleniriz… Ve bir daha belleriz ki, hayat sanatla yaşandıkça güzelleşir.
***
Nermin Levent… Sanat dünyamızı derleyip toplayanlar arasında değerli bir yeri vardır. Genellikle Adana’da nefes aldırır fırçasına. Burada eğitir, öğretir, üretir ve sonra Toroslar’ın ötesine geçip küresel etkinliklerini gerçekleştirir. Sanat anlayışını yerle yurtla sınırlandırmayan sanatçımızla ilgili daha önce birkaç defa bilgi ve görsel paylaşımında bulunmuştuk. Şimdi, onun durmak bilmeden devinen sanat dünyasına bir uğrayalım ve sözü sahibine bırakalım:
“Atölyemde çalışıyorum… Siyah beyaz resimler… Telefon sesi ile fırçamı yavaşça mermerin üzerine bıraktım… Karşımda eskimeyen dost Kudret Sönmez… Sanata katkısı yadsınamaz… Kısa bir selamlaşmadan sonra uzun süredir benimle ilgili köşe yazısı yazmadığını ve bu haftayı bana ayırabileceğini söylediğinde bir an durakladım… Zaman çok az… Elimde, bitirmek istediğim resimler var. Kısa bir kararsızlıktan sonra ‘İçimden geldiği gibi anlatırım, izleyicim zaten beni bilir.’ dedim ve…
Pandemi yasaklarından 1 hafta önce Korart Sanat Galerisi’nde, ‘Beni Kodlama Anne 2’ adlı enstalasyon sergisi açmıştım. Farklı ve oldukça kalabalık geçen açılışın ardından zorunlu olarak evlere kapandık. Dünya şokta, sanat şokta, insan şokta…
Aslında sanat durmuş gibi görünse de, kısa sürede bu yasakları avantaja çevirmeye başladım. Resim üreterek adeta soluk aldım. İstanbul ve Adana’da bazı karma sergilere katıldım. Kişisel sergilere daha fazla önem veriyorum. Sanırım, uygun yer ve zamanda kişisel sergilerime bir yenisini ekleyeceğim.”
YENİ MEKÂN
“Bu arada, Barış Manço Bulvarı’nda sessiz, sakin, resimlerimi rahatlıkla çalışabileceğim bir mekâna taşındım. İlk işim, atölyeyi almamda etken olan geniş ve yüksek duvarlarına tırmanıp resim yapmam oldu. Bitmek üzere. Keyifli, çok keyifli… Bir mekânda en fazla 2 yıl kalabiliyorum. İlginçtir, resimlerimin boyutları mekâna göre farklılık gösteriyor. Geniş duvarlarda ebadı 3 – 5 ve 8 metrelik resimler, yüksek duvarlı alanlarda 2 – 3 metre yüksekliğinde resimler üretiyorum… Şimdiki atölyemde her bir parçası 20×20 cm’den oluşan, boyutuna çalışırken karar vereceğim siyah beyaz resimler üretmeye başladım. Umarım, kısa bir süre sonra uygun bir mekânda sanatseverlerle buluşurlar.
Bildiğiniz gibi, uzun süredir öğrenci yetiştirdim ve artık daha fazla yorulmak istemediğimi düşündüm. Yanılmışım… Müthiş bir boşluk içine düştüm… Sanata gönül vermiş her yaş grubu öğrencilerimle haftanın belirli saatlerinde öğretime başladım. Çok keyifli, mutluyum.”
AMERİKA GEZİSİ
“Amerika’dan yeni döndüm. Kızım New York’ta yaşadığı için zaman zaman gidiyorum… Galerileri gezme fırsatı buldum. Türkiye’den çok farklı değil aslında… Globalizmin hızla yayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Sanata ve sanat biçimlerine çok rahat ulaşabiliyorsunuz. Yerinde görmek ve yaşamak farklı olsa bile… Bu gidişimde sokak ressamlarına, subway müzisyenlerine çok rastlayamadım. Tüm dünya gibi, Amerika da pandemiden fazlasıyla etkilenmiş görünüyor. Galeriler, restoranlar boş olsa da yollar cıvıl cıvıl… New York’ta devasa heykeller ilgimi çekti. Birçoğunu fotoğrafladım.
Artechouse sanat merkezinde sanatçı Julius Horslhuis’in görsel ve işitsel enstalasyonu günümüzdeki sanatın nereye doğru gittiğinin bir göstergesi. Çok etkilendim, instagramda paylaştım. İçinde sonsuzluğu yaşadım adeta.
The National Art Clup’ta Pop Art sanat akımının en önemli temsilcilerinden Andy Warhol’un eserlerini yakından izleme olanağı buldum… Ravishinc The Rose Pashion, geçmişten günümüze kıyafet sunumuyla ‘Sanat her alanda var.’ der gibiydiler.
Sanat mı beni, ben mi sanatı takip ediyorum bilemedim. Birlikte sarmaş dolaş olmuş gidiyoruz. Sorgulamadım sorgulamıyorum.”