Uçmak bir kuş misali – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Simurgu Kaf dağının ardında arayan otuz Zümrüdü Anka misali,
Ya da mitolojiden altın sarısı tüyleriyle Kukumav gibi,
Hepimizi getirdiği ile kandırıldığımız, uzun bacaklı leylek,
Kırlangıç, karga, sığırcık yada kartal gibi,
Kanat çırpmak, havalanmak, süzülmek, uçmak…
Her uçağa binişimi takiben hissettiğim o akışa katılış,
O andan ayrılamadan, anda kalma hissinin en güzel örneği,
Uçağın kalkış anında, başka hiç birşeye benzemeyen o yükseliş…
Yağmuru, sisi, rüzgarı, fırtınayı, sıcak dalgasını aynı kuşlar gibi hissettiren,
Hava şartları, doğanın dili ters oldumu ağacın dibine saklanan kuş misali,
Uçağın koltuğuna insanı mıhlayan, donuk gözlerle pencerden baktıran his.
Beklenmeyen heyecanlar ve öngörülmeyen olaylar bakımından,
Bir çeşitlilik zenginliğine rağmen yaşamı olduğu gibi karşılayamamız,
Doğayla yeniden iritibat kurma defektimizden mi naşidir dostlar.
Adaşım, oğlum Emre ve has arkadaşı Ayşenur ile kısa bir tatile uçarken,
Uçağın küçük penceresine yapışmış ikisi de, anı öyle bir yaşıyorlar ki!
Bir kuş misali…

∞Ω∞

Masallarda ve efsanelerde kuşların genelde eğitici, öncü,
Mesaj taşıyan enteresan bir rolü vardır, bilirsiniz.
21. yüzyılda, kuşlar bize hâlâ hangi dersleri verebilir dostlar?
Bu düşünme ustası canlıları Azıcık gözlemleme zahmetine girdiğimizde
Kuşlar; evrimin tepesinde olduğunu atfen “dünyanın efendisi” ilan ettiğimiz bizi!
Kendimiz üzerine düşünmeye sevk eder.
Çok eski çağlardan beri duvar yazıları, edebiyat ve mitolojide,
Cisimleştirdikleri sembollerin eleğinden geçtikten sonra, acaba,
Kuşlar ‘’Homo sapiens’in’’ tavizsiz bir aynası olarak sunulamazlar mı?
Yaşamın sağduyulu ustaları olan kuşların, doğallıkları ve hahiflikleriyle,
Bizlere söyleyecek çok şeyler var, yeterki görebilelim…
Tıpkı bir uçağın kalkış anındaki hissedilen anı yaşama hissi gibi,
Aynı küçük ölümlerden ve kendi tüylerinden yeniden doğmaları gibi,
Kırılgan olduğunu bilip, sabırlı ve ölçülü davranmaya ayarlı olmaları gibi,
İllaki doğanın ritmini takip ettiklerinden, en gelişmiş navigasyona sahiplikleri,
İyi düzenlenmiş yaşam döngülerindeki ritüele mutlak sadakatleri gibi…
O sabah, uçağın penceresinde, bir kuş misali yaşıyor iki çocuk…

∞Ω∞

Kuşların yaşamından ve onlar gibi uçabildiğim uçağın penceresinden bakınca,
Yaşam; doğanın dengesini kabul erdemleriyle bezeli bir alışkanlıklar sanatı,
Ve doğanın ritüellerine yüksek sadakat gerektiren bir döngüsel itaat.
Kuşlar hava şartları uygun olmadığında, fırtına, sağnak ve kavrulmuşlukta uçmuyor,
Sinip bir ağacın dibine, bir sazlığa, doğanın kendilerine işaret vermesini bekliyor.
Oysa biz doğaya inatla uçmaya çalışıyor, her anı istediğimiz an yapmak için,
Anı kaçırıyor, uçamadığına, yetişemediğine kızıyor, sonrayı da heba ediyoruz.
Kıyı çamurçulluğunun Alaska Yeni Zellanda arası onbinbeşyüz kilometreyi,
Beyninin yarısını uyutarak hiç durmadan basitçe uçmasını düşündüğümde,
Modern dünyanın bize sunduğu uçuşun havaalanı, bilet, yerleşme, bavuldan,
Kalkış iniş, kapılar, alanlara kadar nasıl bir çile olduğunu idrak ettiğimde,
Kendimizde ‘’ kuş beyinli’’ benzetmesini yapma cüretini nasıl buluyoruz diyorum.
Çocuklar gökyüzünden dünyayı seyrediyor, çok mutlular, anda yaşıyorlar
Tanrının, uçan kuşlar dinlensin diye yarattığı dünyaya, gökyüzünden bakıyorlar.
Tüm dünyayı insanbiçimsel görmeye alıştığımızdan, kuşlar gibi bakınca çocuklar,
Çamurda eşinen serçe, dalda öten sığırcık misali ‘’ carpe diem’’e dalıyorlar.

∞Ω∞

Muhteşem tüyleri, olağanüstü havada süzülüşleri, hoş ses ve zevkli yuvalarıyla,
‘’Acaba ben insan olsam’’ diye içinden geçiren kuş var mıdır diye soruyorum.
Salt insanbiçimci ve başka hiçbir canlının gözünden göremediğimiz dünyaya,
Gökyüzünden, bulutların üstünden bakan çocukların sevinçlerine ortağım o gün.
Asya bilgeleri felsefelerini döngüler üzerine temellendirir, tıpkı kuşlar gibi,
Batı ise tıpkı uçtuğumuz uçak, seyir planları, iniş ve kalkış benzeri çizgisel ve biçimci.
Uçak kalkarken sevinçle bağrışan ve yeryüzüne bakan iki çocuk,
Belki de ölmeyi öğrenmenin elzem olmadığını,
Aksine yaşamayı öğrenmenin yeterli olduğunu gösteriyor, o gün bize.
Tıpkı belki dünyada dinazorların tek kalan akrabası olan,
Ve onbin akraba türünün %25’ini 21. Yy sonunda kaybedecek olan,
Enfes tüyleri, eşsiz sesleri, muhteşem kanatları ile dünyayı durak yapan,
Bir çift kuş misali…