Yazın hız kesmeden süren sanatsal etkinliklere dar gelirli yurttaşlarımızın erişmesi pek mümkün olmadığına göre, sanatı toplumun farklı kesimleriyle buluşturmak işi yerel yönetimlere kalıyor.
Ekonomik krizin giderek derinleştiği, içinde yaşadığımız siyasal ortamın iyice çekilmez hâle şu günlerde sanattan konuşmak ‘lüks mü kaçıyor? Bu kaygıyı her zamankinden daha yoğun hissediyorum son günlerde. Yine de, sığınacak başka limanımız yok. İyi ki sanat var… İyi ki sanatsal üretimini sürdürmekte inat eden sanatçılarımız var… İnat diyorum, çünkü gerçekten de sanatçı olmanın bedeli çok ağır ülkemizde.
Müzikle, edebiyatla, tiyatroyla kendilerini zenginleştirebilmiş yurttaşlarımız için yaz aylarında da sanatsal etkinliklerden uzak kalmamak önemli. Elbette, bu ihtiyacı hisseden insanlarımızın sayısı toplumumuzun yüzde kaçıdır diye sorabilirsiniz. Doğrudur, yüksek bir oran oluşturmaz bu toplum kesimi. Aralarında yüksek gelir grubundan yurttaşlar olduğu gibi, emekçi -dolayısıyla yoksul- kesimden insanlar da vardır. Sanatla buluşma şansına erişmiş bu yurttaşlarımız sanatsal etkinliklere katılmayı istemez mi?
Bu akşam Harbiye Açıkhava tiyatrosunda ilk kez aynı sahneyi paylaşan Fuat Saka’yı, Musa Eroğlu’nu, Güler Duman’ı dinlemek istemez mi sanatsever İstanbul halkı? Elbette ister. Aylık gelirinden tasarruf edip, boğazından kesip, konsere, tiyatroya giden gençlerimiz olduğunu biliyorum, bu akşam da Açıkhava’yı onlar dolduracak. Bu gençlerin sayısının daha fazla olmasını ister gönlümüz elbette, ama dertlenmeyin, dünyanın dört bir köşesinde aynı sorun var. Sözünü ettiğimiz oran biraz daha yüksek yalnızca… Bu oranın artışı da istikrarlı bir çaba gerektirir. Merkezi yönetimin ve yerel yönetimlerin eğitim ve kültür politikasından, görsel ve yazılı medyada sanata verilen öneme uzanan bir dizi etmenin bir araya gelmesi gerekir bunun sağlanması için.
***
Sanatçılarımız, bütün bu koşulların sağlanmadığı, tam tersine engellenmeye çalışıldığı bir ortamda, kendini yetiştirebilmiş bir toplum kesimine sesleniyor günümüzde. Ama ne yazık ki, onların büyük kısmı da ekonomik açıdan sıkıntılar içinde. Bu durumda yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor. Bir yanda, izleyici ve okur yetiştirmek, öte yanda sanatçılara yaşam ve üretim olanakları yaratmak. Festivaller, film gösterimleri, halk konserleri, sanat kursları ve elbette bunların gerçekleştirileceği mekanlar yapmak… Bütün bunlar için yörenin sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yapmak bir belediyenin işlevlerinin başında gelir. Ne yazık ki, çok az belediyemiz bunun farkında.
Bunun kanıtını merak ediyorsanız, medyadaki duyurulara, haberlere bakmanız yeterli. Kaç belediyemiz sanata bütçesinden bir pay ayırıyor? İzmir ve İstanbul Büyükşehir (ve Kadıköy) belediyeleri dışında yalnızca birkaç yerel yönetimin bu alanda ciddi işler yaptığını göreceksiniz. Eskişehir Büyükşehir (ve iki ilçesi, Tepebaşı ve Odunpazarı), Bursa (Nilüfer Belediyesi), Antalya ilk göze çarpanlar. Turizm potansiyeli yüksek başka kentlerimizde de, özellikle yaz aylarında -çoğunluğunu özel girişimlerin gerçekleştirdiği- çok sayıda etkinlik var. Balıkesir’in Ayvalık, Edremit ilçeleri, Muğla’nın Bodrum, Kuşadası ve Marmaris ilçelerinde tatilcilerin talepleri doğrultusunda -çoğunluğu popüler müzik alanından- çok sayıda etkinlik gerçekleştiriliyor. Dar gelirli yurttaşların bütçesi bunları izlemeye yetmiyor elbette. Ama, hiç olmamasından iyidir. En azından sanatın varlığından haberdar oluyor geniş kitleler.