Adana’dan New York’a uzanan bavul…

Duygu Sedefoğlu

Bu haftaki röportaj konuğum Aslı Filinta… 1979 Adana doğumlu… Ankara Bilkent Ekonomi mezunu… Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası stajları derken annesinin ona hediye ettiği yırtık fermuarlı valiz ile hayatı bambaşka yöne kayıyor…

O hayat bambaşka alana gitmeden önceki kısa zamanı anlatıyor “Annem istiyor diye bir iş görüşmesini yaptım, ertesi gün işe başlayacağım, gazeteyi bir açtım sabah, koca yüz yıllık şirket batmış” diyor…

Türkiye’deki ilk defilesini de geçtiğimiz hafta Adana Rotary Meslek Hizmetleri Ödülü’nü alırken Adana’da yaptı.

 

Yanlış bilmiyorsam Adana’da yaptığın defile Türkiye’deki ilk defile öyle mi?

Aynen öyle… Yurtdışında defileleri, sunumları yapıyoruz.

Peki, Rotary gecesinde yaptığınız defile Adana’ya özel tasarımlar mıydı?

Aynen Adana’daki defile için özel tasarlandı. Tabi astarsız bir şekilde burada kıyafetler sunuldu, gerçekte onların içinde aslında astarlar var. (Gülüyor)

Kızlar da, tasarımlar da nefisti!

Teşekkürler.

Kendince yavaş yavaş tasarımlar yapmışsın… Meslek edinme gibi bir düşüncen yokken nasıl oluyor da iş Vakko’dan başlıyor, New York’a uzanıyor? O süreçte neler oldu?

Adana’da bizim evin karşısında Vakko vardı, yazları orada çalışıyorum. O dönemde de bir sürü takılar yapıyorum, arkadaşlarıma hediye ediyorum. Düşün kendim bile takmıyorum. Hiç unutmuyorum annemin bir valizi var, bana hediye etmiş fermuarı da bozuk. Takıları da içine koydum, bir yere götüreceğim, Vakko’ya uğradım, çantayı da yanıma koydum. Sohbet ediyoruz, bir kadın girdi. Çantanın fermuarı da bozuk olduğu için takılar görünüyor. “Onlar ne?” dedi, “Onları bir yere götürüyorum” dedim. “Yok yok, dök onları ben bi bakayım” dedik

Yıl?

2001

Hürriyet

Yani bozuk fermuar mı kariyerini yönlendirmiş oluyor?

Aynen! Çantanın hala fermuarı bozuk!!!!! Yaptırmadım hala (Gülüyor) içindekileri görünce sipariş yazdılar, o zamanlar Vakko etiketleriyle satıldı, oradan itibaren başlayan bir serüven

Çok klişe olacak ama çocukken ne olmak isterdin?

Çok tuhaf gelecek ama… Babam bir yurtdışı seyahatinde Manav sepeti getirmişti, “Manav olacağım” derdim, o renkler çok güzel gelirdi gözüme. Yoksa öyle Barbie giydirmişliğim filan yoktur.

Çok enteresan genelde kız çocukları hep bir kıyafetle uğraşır ne bileyim bir şeyler yapar?

Hayır hayır hiç olmadı. Sadece anneanneme kazak örmesi için bir şeyler tarif ettiğimi hatırlıyorum.

Anneannenin de zaten tasarımlarında etkisi varmış. Mesela bir gün aramışsın “Anneanne ne tasarlayayım” dediğinde, “Sincap çiz, kafasına da fes koy” doğru mu?

(Gülüyor) Atölyedeyim, anneannem Adana’da… Ben de Japonya’ya ihracata başlamışım. “Anneanne ne diyorsun, ne yapayım” anneannem de “Sincap çiz, kafalarına da fes giydir” diyor. Galiba o dönemde anneannem yayladaydı.

Birinci ilham kaynağı anneanne… Tasarımlarında Türk Kültürünün de etkisi büyükmüş, neden?

Birincisi kendi merakım, lisede, Üniversitede Türklüğü, Türk Kültürünü incelemeyi çok seviyordum. Bir de şu var birçok insan batıdan etkileniyor, batıya ait tasarımlar yapıyor. E şimdi bizim kültürümüzdeki gibi geniş, özel bir tarih hiçbir yerde yok, bunu bu kadar araştıran da yok o yüzden bu hikâyeler bana kalıyor. BBC’nin beni arayıp röportaj yapmak istemesi de bundan.

Nasıl yani?

Yazının devamı için tıklayınız:

http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/duygu-sedefoglu_548/adanadan-new-yorka-uzanan-bavul_40097811