Ömür Gedik
Doğduğu köyde sinema bile yoktu ama o çok istediği oyunculuğa öyle bir baş koydu ve çabaladı ki, rol aldığı iki filmle Oscar’a gitti. Bunlardan biri “The Palace” adlı kısa film, ikincisi ise Fransa’nın Oscar aday adayı olan “Mustang”. Erol Afşin yabancı dizi dünyasında da “Homeland”deki rolüyle adından söz ettirdi. İşte Erol’un Adana’dan Oscar’a ve “Homeland'”e uzanan azimli yolculuğu.
◊ Hikayenin başına dönelim, Adana’ya… Çocukluğun nasıl geçti?
– Ben Adana Karataş yolunda, Solaklı diye bir köyde doğdum, büyüdüm. Liseyi Adana’da okudum. Sinema-tiyatro ile hiçbir ilgimiz yoktu.
◊ İlk kez sinemaya kaç yaşında gittin?
– Çok küçükken bayramda topladığım harçlıklarla Adana’ya kaçarak gitmiştim. Bir sinemanın önünden geçiyordum. Oranın sinema olduğunun farkında değildim. “Eşkıya”nın o zamanki posteri asılıydı. Ben de içeri girdim. “Şener Şen buraya mı gelecek” diye düşündüm. İçeri girince bilet satan kadın anlatmıştı oranın sinema olduğunu. Orada “Eşkıya”yı izledim ve çok etkilendim.
◊ En çok nesi etkiledi?
– Filmden çıktıktan sonra insanlar film üzerine konuşuyordu. Bambaşka bir dünya olduğunun farkına vardım.
AİLEDE OKUYAN TEK KİŞİ BENİM
◊ Kaç kardeşsiniz?
– Üç erkek kardeşiz.
◊ Anne baba ne iş yapıyor?
– Babam arazi ve petrol ile uğraşıyor. Kardeşlerim de onun yanında. Ailede okuyan tek kişi ben olduğum için benim avukat, savcı gibi bir şey olmalı istiyorlardı.
◊ Kardeşlerin neden okumadı?
– İstemediler. Şimdi ikisi de Adana’da çiftçilikle uğraşıyor.
◊ İstemediler mi oyuncu olmanı?
– Önce istemediler. “Düzgün bir meslek sahibi ol” dediler. Bizde baba “yok” dedi mi yoktur. Karşı çıkamazsın. Ben de İstanbul’a gelmek için burada bir üniversite yazayım dedim. Bölüm önemli değildi, önemli olan İstanbul’a gelmekti. Çünkü bu sektörün kalbi İstanbul. Özel bir üniversitede burslu olarak turizm bölümünü tutturunca İstanbul’a geldim.
ADANA’DAN İSTANBUL’A GELİNCE KÜLTÜR FARKI YAŞADIM
◊ İstanbul’daki hayatın nasıldı?
– Ben zaten sürekli gidip geliyordum İstanbul’a. Amcamlar ve babaannem İstanbul’da olduğu için biliyordum İstanbul’u. Ama özel üniversite okuyunca sınıf farkı oluştu.
◊ Nasıl hissettiriyordu sana bu durum?
– Ben ayak uyduruyordum ama yine de kendimi bazı zamanlarda oraya ait hissetmiyordum. Ben fakir bir aileden gelmiyorum ama ona rağmen, kültür farkı yaşadım. Ben bambaşka bir Türkçe konuşuyordum o zamanlar, Doğu şivesi vardı.
◊ Şu an hiç öyle hissedilmiyor ama, konuşmanda aksan yok gibi.
– Ben bir dönem Almanya’da okurken Erasmus’la Türkiye’ye geldim, sırf Türkçe’yi düzeltmek için. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda bir dönem okudum. Afife Jale ödüllü Aslı Yılmaz hoca ile çalıştım. Çünkü Almanya’da kaldığım sürece oynayacağım roller belli, biliyordum. Kendimi oyunculuk anlamında tatmin edebilmem için Türkiye’de ikinci sınıf olmamam lazımdı.
◊ Hep böyle planlı programlı mısındır?
– Plan program yapmadım, sadece istedim. İstediğim şeyi yapmak için de emek vermem gerektiğine inanıyorum. Olmayacaksa bile en azından “ben elimden geleni yaptım, olmadıysa olmadı” derim.
◊ Hep adım adım gitmişsin aslında.
– Evet. Oyunculuk için İstanbul’a gelmem lazımdı, geldim. Olmadı. Almanya’ya gittim.
◊ Neden olmadı?
– Ailemden dolayı. Amacımın ne olduğunun farkındalardı. Oyunculuktan vazgeçmemi istediler.
◊ Ama sen bırak vazgeçmeyi Almanya’ya gittin? Hem de hiçbir planın olmadan!
– “Mandıra Filozofu”nda da oynayan Müfit Can Saçıntı bana “çok istiyor musun oyuncu olmayı” dedi, “çok istiyorum” dedim. Ama bir yeteneğim olup olmadığını da bilmiyorum, çünkü hayatımda sahneye çıkmamışım. Tecrübem yok ama inanıyorum. “Yurtdışına çıkabilir misin” dedi, “çıkarım” dedim. “O zaman yurtdışına git, ileride sana müthiş katkısı olur” dedi. Ben de babamı aradım izin almak için.
OKULA GİTMEK İÇİN AĞLIYORMUŞUM
◊ Üniversitedesin, 18 yaşını geçmişsin. Neden izin alıyorsun ki?
– Ben 16 yaşında üniversiteye girdim. Dört yaşında ilkokula başladım. Ağlıyormuşum sürekli, “beni okula gönderin” diye. Babam da gitmiş, okul müdürüyle konuşmuş. Millet okula gitmemek için ağlarmış ben gitmek için.
◊ Sonra Almanya’ya nasıl gittin?
– Babama “ileride bana yabancı dil lazım olacak alanım açısından” dedim. Yurtdışında dayım vardı. Üç ay gidip geri döneceğimi düşündüler. 2006’nın sonlarında gittim, 2008’de döndüm, dayanamadım.
◊ Neden?
– Dil bilmiyordum. Dil bilmeyince hiçbir şey bilmiyormuşsun gibi bir algı oluyor. Geri döndükten 7, 8 ay İstanbul’da abimlerle beraber kaldım, Kadıköy’de market açtık. Anlaşmamız şöyleydi; bu marketleri belirli bir düzeye getirdikten sonra oyunculuk yapacaktım. Ama anlaşmamıza abim uymadı ve karşı çıktı. Bu sefer yine bir günde karar aldım ve tekrar Almanya’ya gittim. Ama orada gittiğim tiyatro okulundaki sınavların başarılı geçmedi. Sınav iki hafta sürüyor ve altı turdan oluşuyor. İlk turda elendim.
Yazının devamı için linke tıklayınız:
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/omur-gedik_119/adanadan-oscara_40176236