Blaise Pascal; atmosfer basıncındaki,
Barometrik değişiklikleri bulan alim,
‘Intuitionist’; yani sezgici olarak anılır.
Bir filozof, rasyonalist bir matematikçi,
Ama aynı zamanda inançlı bir insan.
1623’den 1662’ye kısacık yaşam,
İnsanlık yararına bir dolu buluş.
Aklı kılavuz ederken bir sezgici,
İmanına yönelirken vefakar bir kul,
‘Pensees’ ( Düşünceler) kitabında diyor ki;
‘’Öncesinde ezelde, sonrasında ebedde,
Yutulmuş kısa ömrümü,
Kapladığım küçücük yeri düşündüğüm,
Hatta hakkında hiçbirşey bilmediğim,
Ve beni asla bilmeyecek,
O uzayların, sonsuz enginliği içinde,
Kaybolduğumu gördüğüm zaman korkuyorum,
Başka yerde değil de burada olduğuma,
Buraya aitliğime, sebepsizce hayret ediyorum.
Bakın; bu bir hayal gücü sıçramasıdır.
Yani Pascal diyor ki;
Biz insanları, yaşamın bitiş fikri,
Ebedde bir hiç olmak, dehşete düşürür de,
Varoluştan önceki ezeldeki hiçliğimizi,
Ezeli ıskalamış olmamızı, asla takmayız.
Nasıl zaman ve uzay ile oynayan,
Fantastik bir düşünce deneyi, değil mi?.
∞Ω∞
Ondokuzunda mekanik hesap makinesini,
Yirmiüçünde atmosfer değişikliklerini,
Sıvıların denge halini, havanın ağırlığını,
Akabinde olasılık teorisini, Pascal üçgenini,
Binom açılım katsayılarını, Sikloid eğrisini,
Daha 1600’lü yıllarda düşünüp bulan,
Ve 39 yaşında ölen bir aklın,
Gerçekçilikte uzandığı hayal sıçraması bu.
Etrafınıza bakın dostlar,
Kırk yaşında olup hala gerçeklikten uzak,
Üstelik kendi hayaline inanmaktan geri,
Ne kadar çok 21. yüzyıl insanı var.
İçinde bulunduğumuz akıl tutulmasının,
Biçare ve en büyük nedeni bu.
Gerçekliğin basit bilgilerinden uzak,
Analitik düşünmeyi zul sayan,
Öte yandan da hayal etmekten korkan,
Yaratıcılığı insan eliyle köreltilmiş,
En iyi taklitçinin yetenekli sayıldığı,
Kula kul, zalime köle, katiline aşık,
Ucube toplumlar geliştiriliyor.
Kolay kandırılabilir, hemen inanan,
Sorgu-sualsiz aldatılmanın kucağında,
Üstelik bunu pişkince sindirebilen,
Ya deli hayran, ya da azılı düşman,
Ya kör aşık, ya da nefretle karışık,
Hem ölesiye seven, hem döven,
Kullan at, sil ve kaldır, yeni nesiller…
∞Ω∞
Haşa, herkes Blaise Pascal olsun,
Mutlak onu örnek alın değil niyetimiz.
Pascal’da aynı bizim gibi bir insandı,
Etten kemikten, ne eksik ne fazla,
O kadar, o kadar amma bir farkla:
Gerçekçi akıl, özgür hayal gücü farkıyla.
Muhasebeci babasına olan sevgisi ile,
Onun hesaplar içinde kayıp zamanını,
İş nedeniyle ona hasretini sorgulayıp,
Aklın içinden buna çözüm yaratıyor;
‘Pascaline’ ilk mekanik hesap makinesi.
Babasına, bana vakit ayır diye yakınmadan,
Kendini hazların, şansın akışına bırakmadan,
Yaşamın kendine biçtiği engelleri,
Akl-u hikmetle yeteneğine ulaşarak,
Genç yaşta kendini bilerek, tanıyarak aşıyor.
Ve kısacık hayatının büyük bir bölümünde,
Hastalıklarla boğuşurken eserlerini veriyor.
Doğadan sezgilediği doneleri ıskalamadan,
Yükseldikçe atmosfer basıncın düştüğünü buluyor,
Günümüzde Pascal (Pa) hala basınç ölçüsü.
Geometri, fizik ve bilgisayar bilimlerinde,
Bugün gelinen birçok aşamanın nüvesini,
Pascal ve benzerlerinin düşünce yapısı,
Gerçekçi akıl ve özgür hayal şekillendirmiş.
Bilginin temellerini sindirmiş,
İlimin mürşitliğine itimat eden,
Aklı insanlık yararına kullanan,
Kendini tanıyabilecek kadar vicdanlı,
Ve çalışkan ve çalışkan ve çalışkan,
İnsanlar ivmelendirmiş uygarlığı.
Hem de o karanlık çağlarda.
Peki bugün bu aydınlık ve bilgi çağında,
Bu iletişim ve teknoloji çağında durum ne?
Şüphesiz dünya yeni ‘Pascal’larla dolu.
Ortaya çıkabilmeleri ise bir kararın ardında;
Size her saat bir karar verme fırsatı sunan,
Kendi benliğinizi, içsel özgürlüğünüzü ,
Sürekli çalma tehdidi içindeki güçlere,
Boyun eğmemenizi sağlayan bir karar.
Akıl onuru ve hayal özgürlüğünden vazgeçip,
Onu tipik bir güncel mahkuma dönüştürerek,
Şartların oyuncağı etmeyecek bir karar.
Lütfen, ‘Pascal’ların çıkabileceğini toplumların,
Hangisi olabileceğini de siz söyleyiverin…