Ali Raşit Karakılıç ”Figür Atak” – Salime Kaman

Salime Kaman

İnsanoğlu, var olduğundan beri fiziksel veya ruhsal deneyimlerini dışarı aktarmak için farklı yöntemler araştırmıştır. Hayat tecrübelerini yansıtmakla başlayan bu dışavurum serüveni günümüz sanatına ulaşana kadar birçok farklı dönemler geçirmiştir. Farklılaşan bilinç düzeyi ve beraberinde oluşan ideolojiler, yeni sanat akımlarının doğmasına neden olmuştur. Bu ideoloji sanatçıyı özgür kılmış ve yirminci yüzyıl sanat akımı olarak kabul görmüş olan ekspresyonizmin (dışavurumculuğun)ilk basamaklarını oluşturmuştur. Ekspresyonist sanatın amacı, sanatçının duyguları ve iç dünyasını renk, çizgi, düzlem ve kütle aracılığıyla dışavurumasındır. Bu duyguları daha iyi yansıtabilmek için sanatçı öznel duygularına dayanarak geleneksel kuralların dışına çıkar ve gerçeğin biçimini bozma yöntemini kullanır.

Soyut Dışavurumcu sanatçı kullandığı malzemenin yapısını kendi duygu ve düşüncelerini yansıtmakta bir araç olarak kullanır. Başka bir deyişle, eserlerindeki kontrolü, bir biçimde madde ile paylaşmaktadır. Sanatçı, bu süreçte madde, malzeme ve duygu üçlemesi içinde deneysel bir tecrübe yaşamaktadır. Sanatçı, kendini özgür hissetmektedir. İşte, özgür bir sanatçımız, Ali Raşit Karakılıç. Bildiklerinin kaynağı kendisidir, deneyimleridir, yaşadıklarıdır. Sanatçımız, var olan düzeni kendi zihin durumu içinde eleştirmektedir ve kendi yenisini yaratmak eğilimdedir. Çalışmalarıyla izleyicisinin algısını ve anlayışını genişletmeyi çok iyi başarmıştır.

Sanatçımız Ali Raşit Karakılıç, atık maddelerle ‘hurdalıklarda bulduğu, klima radyatörleri’ile yaratıcı bir sanatçının elinde nasıl mükemmel bir estetik çözüm üretebileceğini ‘Siz Hangi Portrede Saklı Kaldınız’ dediği çalışmalarında, hareket ve figür algısı üzerinde, heykellerine belli bir kavramsal süreci yaklaştırması, izleyicisiyle anlamsal boyutta ilişkiye yönelmesi sanatçının yenilikçi- çağdaş yapısına işaret etmektedir.

Levhaları kıvırıyor, eğip büküyor ve bir simyager gibi madde, yaşam ve bilinç arasında çok sağlam üçlü bağlantı/bağlantılar kuruyor. Kendi yarattığı bir doku oluşturuyor. Bu doku tıpkı ‘var oluştan, yok oluşa’ kadar geçen zamanın oluşturduğu dokuların tekrarıyla betimliyor. Oluşturulan bu doku, adeta’eskinin yenilenmesi, yok oluşun ret edilişinin’ öyküsüdir.

Bir diğer taraftan da sanatla-hayat arasındaki bağa işaret ediyor. Aslında tarih boyunca sanat ve yaşam birçok kez iç içe geçmiştir. Sanatçı, işlerinin temel malzemesi olan klima radyatörleri üzerinde fiziksel eskime, zaman olgusunun ruhsal sorgulamasıyla başlayan araştırmaları, alışıla gelmiş güzellik anlayışına karşı çıkan yeni bir estetik olgusunun zarif, ritmik, bir dansı andıran etkisini eserlerine yansıtıyor. Resimlerdeki kurgusal boyutta o denli rahattır.

Artık insanlar da tek başına modernist hegemonyalardan değil, tiyatral şekillerden etkileniyorlar. Yeniyi getirmek, bir coşkuyla icatta bulunmak önemli sayılmaktadır. Sanatçımızın eserlerinde farklı bir yüzey değerlendirmesinden yana olduğunu görüyoruz. Soyut ve somut gerçeklikler bir arada kullanılarak yeni figüre doğru gidilmiştir. Sanatçı Ali Raşit Karakılıç, hem ışık-gölge hem de kompozisyonun tanımlamasını yaparken gizemli bir postmodern tavır sergilemiştir. Figüre kattığı deformasyon dili ile nostaljik de olsa bir öne çıkış yapmaktadır. İzleyici olarak beni de oran ve orantısızlık olgularına bakışıyla şaşırtmaktadır. Ele aldığı figürlerin üzerinde geliştirdiği düşüncelerini, tutarlı zeminlere oturtabilmiştir. Sanatçımızın, gerçekten kendine dönük yapısalcı bir tavrı vardır.

 Deneysel sanat, modernitenin kişisel ideojisinin ekspresyonist biçime yansıtılmasıdır. Deneysel sanatçı ise maddeyi, duygu ve düşüncelerini yansıtan bir araç olarak kullanmakta ama aynı zamanda maddenin kendi doğasını göstermesine de izin vermektedir. Tıpkı sanatçımız Ali Raşit Karakılıç gibi.

Sanatçı eserlerinin ana malzemesini, yani klima radyatörlerinin doğasına özgü etkileşimlerini de bir seviyeye kadar izletirken, estetik olarak doyurucu boyuta geldiğine inandığı figürleri ile de ‘atak’ yapıyor.  Sınır tanımayan şaşırtıcı yapıtları ile bizleri büyülüyor. Bir anlamda, ‘serbest bilinç akışı’ izleyeni kuşatıyor. Temeli düşünsellik olan bir kuşatma. Malzeme çeşitliliği de izleyiciyi heyecanlı tutuyor. Kullanılan maddelerin değişkenliği, birbiri ile olan etkileşimleri her adımda daha da çok merak uyandırırken, bir nevi vaz geçilemeyen bir bilinç aynası halini alıyor. Sanatçı, sanatsal birikimini, estetik kaygılarıyla oluşuma müdahale de bulunurken, kullanılan madde ise kimyasal oluşumu, eserin yapılışındaki koşullar ve zamanın madde üzerindeki değişim etkisiyle, sanatçının deneysel çalışmasına katkıda bulunuyor. Kısaca, Ali Raşit Karakılıç, sınırsız bir düşünsellik içince, kendince oluşturduğu detayı dekupe ediyor.

Tüm bu açıklamalar ve amaçlar doğrultusunda, uygulama çalışmalarında rastlantı ve deneysellik sanatçının içsel sürecinin ve duyarlılığının yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Teknolojinin olanaklarına izin verilerek yapılan bu çalışmalar, deneyselliğin, bilinçdışı sürecine birer gösterge niteliğindedir.

Kurallardan kurtulma istediğini, bir şekilde kendi yarattığı desenlerini, içini simgeleyen bir şekilde yansıtmıştır. Bu yansıma, tüm hareketlerinin veya fikirlerinin, insana olan geri dönüş hikayesidir. Sanatçı ve maddenin yarı kontrollü yaşanan ilişkisinin sonucunda oluşan estetik çözümlemedir.

Ali Raşit Karakılıç, yok edilmesi üzerine kurulan bir endüstrisi bulunan, uzak durulan, hatta çirkin kabul edilen bir maddenin içgüdü ve gözle kurduğu ilişkinin estetik bir çözüme ulaştığı ve görülemeyen zamanı aktaran bir sanat eseri olabileceği yönünde çalışmalarını gerçekleştirmiştir. 

Zaman olgusunun ruhsal sorgulamasıyla başlayan araştırmaları, alışılmış güzellik anlayışına karşı çıkan yeni bir estetik oluşumuyla çalışmalarını sürdüren Ali Raşit Karakılıç bir şimyacı gibi, kendi yarattığı sanatıyla, hurda levhaları, kendi zaferine dönüştürüyor. Simya, bir dönüşüm sanatı ise eğer, madde, yaşam ve bilinç arasında çok sağlam bir bağlantı olduğunu bilen ve her işi de bir içsel uyanmayı temsil eden Ali Raşit Karakılıç da bir ‘simyager’dir diyebilirim.

Malzeme seçimi ve kullanımı sınırsız anlatım olanakları sağlarken, metal malzemeleri kullanmak sanatçıya özgün sanat deneyimleri de yaratmıştır. Hatta kullandığı malzemelerin resimlere renk ve doku vermesinin yanı sıra, zamanla oluşan/oluşacak ‘pas’ eserlerine dördüncü boyut katmıştır/katacaktır.

Sonuç olarak, figürler ne kadar ön plana geliyor gibi davransa da daha çok uzamda bir eleman olarak işgal ettikleri alanlarla dikkati çekmektedirler.

Kutlarım sizi Ali Raşit Karakılıç.

SALİME KAMAN / Ressam-Sanat Eleştirmeni