Altıncı yok oluş – Emre Toğrul

Dünyanın altıncı yok oluşu,
Yani bildiğimiz, tüm canlıların yok oluşu,
Çok uzak değil derler, bilim adamları,
Bilim adamları, gerçek bilim adamları,
Bilmem bu terim size ne ifade eder,
Beni çok etkiler, inanır ve takip ederim,
Onlar altıncı yok oluşa doğru gidiyoruz der,
Önceki beş tanesini de yine onlar izah etmiş,
Bu bilim adamları önce düşünmeyi, aklı öğrenir,
Sonra düşünceyi kullanmayı ve zekayı geliştirir,
Ve yaşamın her ayrıntısının nedenine kafayı takar,
Bir ömürlerini, hiç aklımıza gelmeyen bütünün,
Hiç göremediğimiz bileşenlerine adarlar.
Deney, irdeleme, hipotez, tez, kanıt, kaynak…
Gerçeğin tüm enstrümanları onların edevatıdır,
Ve sonunda aksi ispat edilene dek denen toleransla,
Altıncı yok oluşu açıklarlar, herkes için, herkese eşit
Dünyanın altıncı yokoluşu…
∞Ω∞
Biz hayret eder, kinlenir, üzüm üzüm üzülürken,
Biz kınar, vefa bekler, kıskanır, garezim garez derken,
Biz ‘’dün sen bana bunu yaptın, alacağın olsun,
‘’Hele bugün bir geçsin, yarın sen görürsün’’ derken.
Onlar bu gezegenin tarihi boyunca beş büyük TÜKENİŞ,
Kocaman YOK OLUŞ yaşadığını ve altıncının kapıda olduğunu,
Biyolojik çeşitlilikte derin kayıplar olacağını,
Gezegenin en dayanıklı canlıları amfibilerin,
Örneğin kurbağaların bile son 30 yılda azaldığını,
Okyanus asitlenmesini, ekolojik dengeyi söylerler.
Hayıflanırken biz, yaz mevsiminde dolu yağışına,
Mercanların yok edilişinin küresel iklime etkisi derler,
‘’Birader, tee neredeki; ne zıkkımsa, ne alaka deriz.’’
Aşırı avlanmanın resifleri yok eden algleri arttırması,
Tarımsal atıkların okyanustaki bu algleri değiştirmesi,
Orman kaybı ve dinamitle avlanmanın sulara etkisi,
Bilim adamlarını yeni bilinçlendirmeye yönlendirirken,
Biz kuraklığa, çoraklığa, susuzluğa, verimsizliğe bakar,
İklimsel değişimlerin globalitesini aklımıza bile getirmeyiz.
‘’ Hadi lan ordan, kutup ısınsa noolur, ısınmasa gavat’…
∞Ω∞
Mercan resiflerinin, tatlı su yumuşakçalarının,
Vatoz ve köpekbalıklarının, tüm memelilerin üçte biri,
Tüm sürüngen ve kuşların beşte biri yok oluyor.
Dünya yüzünden türlerin yok oluşuna duyarsızız.
‘ Yahu bana ne kuştan, ben kendi işime bakarım’,
Oysa bundan önceki beş yok oluşta yıkımcı doğa,
Ordovisyen dönemi sonunda BUZUL ÇAĞI,
Permiyen ve Triyas sonu, ısınmayla SULARIN İSTİLASI,
Kretase sonundaysa bir ASTEROİD ÇARPIŞMASI,
Şimdiyse ana yıkımcı insan, bizzat insan eli ve aklı.
Sanayi devriminden beri dünyayı yok ediyoruz,
Üç yüz altmış beş milyar ton karbonu atmosfere attık,
Yüz seksen milyar ton orman kestik,
Dünyanın buzla yada suyla kaplı olmayan kısmındaki,
130 milyon m.kare toprağın 70’ini dönüştürdük,
Tarla, şehir, AVM, maden ve taş ocağı, baraj vs,
Çöl, yüksek dağ ve tundraları çıkar, nefes alacak yer yok.
Bilim adamları hayatını bu farkındalığa adasa da biz;
‘’ Gardaşım bu alimlere kalsa, yellenmek yasak’’ diyoruz…
∞Ω∞
İnişleriyle çıkışları ile tarih ve kadim bilim adamları,
‘Yaşam dirençlidir ama sonsuza dek bunu koruyamaz’ der.
Amerika Doğa tarihi müzesinde BEŞ BÜYÜK YOKOLUŞ,
Yere sabit bir tabelada resmedilir ve altında şu yazar:
Altıncı yok oluş = insanlığın ekolojik dönüştürmesi.
Ve istesek te istemesek te bunun yatırım ortağıyız.
Yağmur ormanı, okyanus suyu, atmosfer gazı denince,
Kendiyle ilgili bağlantı kuramayan aklın, dönüşüm ortağı.
BİLİM ADAMLARI, dünya yüzündeki diğer türlerin yok oluşuna,
Kendi sonunu hazırlayarak sebep olan insanı uyarsa da;
‘’ Babacığım, ben görmediğim kara deliğe inanmam’’ diyoruz.
Stratosfere sülfat serpme ya da Pasifiğe su damlası fırlatmayla,
Bulutları parlaklaştırıp, küresel ısınmaya çare aramaya,
Hayatını adayan BİLİM ADAMINI, ciddiye almak zorundayız.
Yoksa hayatta en hakiki Mürşit’in söylediği yok oluş,
‘’ Ekolojik dengeni yerim senin’’ diyen Hurşit’in elinden olacak.