ALTMIŞ BEŞ – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Düşünceli insan diye bir tabiri vardı rahmetli anamın.
Kast ettiği şuydu bu sihirli tabirde;
Bir konuyu, her yönüyle düşünüp tartan, dengeli,
Ama önce tüm ilgililer ve etkilenenlere eşit mesafede,
İrdeleyip konuşan ya da hareket eden insan.
O altmışbeş yaş üstü diye tabir edilen kesim, bahse mevzumuz.
Bugünün dünyasında yavaş yavaş elden kayan, giden,
İnsanı-ı kamili insan yapan hasleti yakalamış son nesil.
Bilmişlik ile bilgelik arasındaki diş minesi kalınlıklı çizgiyi,
Ve o çizginin, ötesini berisini kavrama hasletine nail insanlar.
Bugün, bilgiye ulaştıkça, ya da uzmanlaşıp eksperleştikçe,
Tüm dünyayı bildiği şeyin içine sığdırmaya çalışan,
Dünyayı görmek, anlamak için taktıkları sanal merceklerden,
Sadece ‘’post-truth’’ dediğimiz istediklerine vakıf olan,
Bütünün sadece kendilerini ilgilendirenine atfen yaşayanlara inat,
Herzaman bir bütünü tamamlayan parçası olmanın peşindeki ,
Sağ görü ve muhakemeli mantıktan demlenen bir kuşak.
Altmış beş yaş üstü.
Hemen hepsi, ilgilendikleri ya da önlerine gelen konuda,
Ölçülülük esasına dayalı bir farkındalık ve algı geliştirmiş,
Kendine hakim bir irdeleme ile herşeyi özüyle ilişkilendirip,
Bilginin yönlendirmesinden çok farklı bir tarzda kılavuzluk eden,
Belki de son güzel insanların yaş gurubundan bahsediyorum.
Altmış beş yaş üstü, son dönemin moda ötekileştirmesiyle…

●●●●○○○○●●●●

Bugünün farklı isimlerle tanımlanan yeni kuşaklarını irdeleyip,
Onların veriyi, sayıyı, orantıyı, yeniliği, kısaca genel anlamda bilgiyi,
Kullanma ve hayata entegre etme yöntemlerine baktığımızda,
Tarafsızlık ilkesinin rafa kalktığı, tecrübeden ders almanın unutulduğu,
Olumsuzluk katkısına yüz çevrildiği, muhakeme etmenin es geçildiği
Kolaycı, kullan atçı, tamamlayıcı olmayan bir düşünce yapısı hakim.
Ben bu yazımda, altmışbeş yaş üstü bilgeliğini,
Bu son Mohikanların, dünyanın son güzel insanlarının yüksek şuurunu,
Asla bu yeni jenerasyonların, bilmişlik zırtapozluğuyla kıyaslamıyorum.
Mesleki pratiğimde, çok sık sağıltımlarını üstlendiğim bu nesli,
Onlarla konuşup anlatmaya, anlamaya ve anlaşmaya çalışırken,
Zaman zaman içinde kaybolduğum ferasetlerinden,
Düşünceyi, aklı, görmeyi, konuşmayı tevazu bazlı kullanma biçimlerinden,
İllaki geçiciliği kavramış olgunluklarından tanıdığım için,
Herkesin kulağına küpe olacak bir saptama yapmaya çalışıyorum.
Dünya iyi, güzel ve doğru insanlarla mutlu bir gezegen olacaksa,
Gerçek insan olan bu son kuşağı yeni kuşaklara tanıtmak gerek.
Yeni tanımlama, belki altmış beş üstü olarak sınırlandırılıyor, ancak,
Altındaki yaş guruplarınında sürelerini içeren zamansız bir gurup onlar.

●●●●○○○○●●●●

Dünya zor zamanlardan geçiyor dostlar.
Bunca tekamüle, gelişmişliğe rağmen, veriye bilinene rağmen,
Bilinmezlik halen en büyük veri olarak kapkaranlık karşımızda.
Bildiğimiz yanıldığımıza yetmiyor, göle maya bildiğimiz, görüyorsunuz.
Bilinmezliğe karşı en sağlam ve mantıklı insani tepkileri verenin,
Duracağı, söyleyeceği, dinleyeceği yeri bilenin,
Tartışılmaz olgunluğu rütbesine erişmiş son insan neslini,
Altmış beş yaş üstü fizikselliğine bağladıklarımızı düşünün.
Anamın ‘’ düşünceli insan’’ kalıbında anlatmaya çalıştığı,
Bilinmeze içsel saygıyla, bilinire ölçülü şuurla yaklaşan,
Herşeyi, parçası olduğu bütüne ulaştıracak gayrete adanmış hayatlarıyla,
Hala dünyanın güzel bir yer olacağına inanan son nesil.
Akıllı ol, altmış beş yaş altı.
Akıllı ol, uzun bir ömür yaşamak macerasına giren erişkin,
Akıllı ol, 90 yıllık ömrü sürpriz olmayacak çocuk.
‘’ Düşünceli insan’’ denilen akıl modelinin bilgiciliğe,
Ölçülülük ve dengenin, sınırsızlık dediğin özgürlüğe,
Kendini bilme olgunluğunun, asla aşamayacağın boyutuna,
Ve en önemlisi bütünü kavrayabilen bir bilgeliğin,
Ne kadar güncel olursa olsun veri bilmişliğine üstünlüğünü gör.
Benim mesleğimin şansıyla, çok sık karşılaşıp sohbet fırsatı bulduğum,
Bu son kamil insan kuşağının,
Gerçek anlamda, son güzel insan modelinin,
Altmış beş yaş üstü diye sınırlandırılmasını, yanlış anlamamak gerek.
Yeni yaşamlara kaynak olmuş, beslemiş, büyütmüş, eğitmiş, yol vermiş.
Çok iyi anlamak gerek, onların tecrübeden çıkardıkları düşünce yapılarını.
Sınırlandırılan onlar değil, ‘’düşünceli insanlar’’ hiç değil.