Bir kedi düşünün, kendi kuyruğuna bakıyor,
Kuyruğu oynadıkça merak ediyor, neden?
25 gram kadar beyin, ama hür içgüdü kardeş,
Biz de insan aklımızla hemen yapıştırıyoz lafı:
‘’Merak kediyi öldürür’’. Vay be ne laf!
Keşke kedi kadar meraklı olsak insan kardeş,
Keşke etrafımızda olanı biteni onun gibi merakla,
Ama özgür içgüdüsel bir merakla incelesek,
Sorgulasak, anlamaya anlam çıkarmaya çalışsak.
Anlamadığına ‘on farklı miyav’ diyen kedi misali,
Anlamadığımıza ‘ niye, neden, ne için’ diyebilsek,
Bilinmezi, palavrayı hemen korkup kabul etmesek,
Hakikatmiş gibi anlatmasak ve dahi boşa, hurafeye,
Kendi yalanımıza, bizzat kendimiz inanmasak,
Kedi kadar meraklı olsak yeter ha…
●●●●○○○○●●●●
Bir Kangal düşünün, sahibine bakıcısına saldırmıyor,
Bebeyi ısırmıyor, yaşlıya sokuluyor, koruyor,
Hırsızı arsızı kovalayıp, uğursuzu ısırıyor,
Herşey için, herkese ayrı sesle havlıyor, inliyor,
Cevizden büyükçe beyin ama, sevgi içgüdüsü doğal,
Ben insanım, biliyorum ya herşeyi, hemen diyorum ki;
‘Havlayan köpek ısırmaz’. Vay, müthiş bir saptama!
Keşke havlayan köpeğin iyiyi kötüyü ayırdığı kadar,
Vefalıyı, seveni, iyi niyetliyi tanıdığı kadar,
Tanıyabilsek, sevsek ve saygı gösterebilsek,
Kirlenmiş insan aklımızla, önden yargılı içgüdümüzle,
Çorbaya çevirdiğimiz sevgi, nefret ve algımızı,
Onlar kadar doğal ve doğru ayırd edebilip,
Düşmanlıktan, garezden, hasetten kurtulsak.
Hem düşünüp konuşabilip, hem de öldürmesek,
Köpek kadar sadakatle sevebilsek yeter ha…
●●●●○○○○●●●●
Bir kuş düşünün, su birikintisinde yıkanarak ötüyor,
Dalda keyifle ötüyor, uçuyor konuyor, ötüyor.
Bülbül de, kanarya da, serçe de aynı dilde söylüyor,
Beyni nohut kadar ama o ne ses bre, büyülüyor.
Bizde çok akıllıyız, illaki biz de ötecez ya, diyoruz ki:
‘’ Kuş kadar aklımız yok’’, ne saptama be, bravo!
Keşke kuş kadar aklımız olmasa da insan kardeş,
Mutluluktan kuşlar gibi uçabilsek, konabilsek.
Zehirimizi akıtmak için karga gibi ötmesek te,
Dut yemiş bülbül gibi duyarsızca sessiz kalmayıp,
Kuşlar gibi mutlu, coşkulu hep beraber uçabilsek.
Kardeşlik türkülerini ve dostluğu, avazımız çıktığınca,
Bağırabilsek, çığırabilsek, onlar gibi ötebilsek,
Kuş kadar akıl bize yeter o zaman ha…
●●●●○○○○●●●●
Bir hayvan düşünün ki, ihtiyacı yetecek kadar avlıyor,
Bir böcek düşünün ki, besin zinciri için yem oluyor,
Diğeri, her yıl içgüdünün peşinde ordan oraya göçüyor,
Sürüneni, uçanı, yüzeni, kaçanı, kovalayanı ahenkli,
Hepsi görev bilinci içinde, hiçbiri arsızca ertelemiyor,
Çabucak öğreniyor, verilen görevi yapıyor, çekiliyor,
Bizim kitaplarımızda yazan tüm erdemleri eksiksiz.
Biz çok akıllıyız, büyük beyinliyiz ya, buyuruyoruz;
‘’ Sinsi yılan, lan çakal, b..k böceği, inatçı keçi…’’
O vasıfların adresi, o benzetmenin sonu hep insan,
O davranışları, doğanın onlara verdiği görev ödev gereği,
Problem bizde; erdemleri, yükümleri, görevleri karıştıran,
Erteleyen, yapmayıp yaptıran, olmadığını olan biziz.
Sürüm sürüm sürünüyor insanlık, bu akıl zenginliği içinde,
Keşke sürüngen olsak ta, olmadan bu kadar sürünmesek…
●●●●○○○○●●●●
Bu Pazar, insanlığın çok da lüzumu yok, arınalım,
Kedi kadar keyifli uyuyup, güneşlenip, gerinelim,
Kangal gibi vefalı bir sevginin kucağında, huzurla,
Bir kuş kadar özgür ve mutlu bir gün geçirelim.
Onlar gibi, birlikte, ihtiyaç kadar, paylaşarak, önyargısız,
Yüce aklımızı tatile çıkarıp, doğanın sesine teslim olalım,
Bu Pazar insanlığımız gölge etmesin, azıcık dinlenelim…