Irmak Özer
Contemporary Istanbul, 2021’de pek de kuvvetli olmayan bir dijital altyapıyla seyirci önüne çıktıktan sonra, “olduğu kadar” bir fuarla, yılın ilk rahatlamasında şak diye önümüze çıktı Haziran 2020’de.
Buralarda fikir belirtmenin, sergi izlemenin dışında uzun yıllar kurumsalda dirsek çürütüyorum. Pandemiyle beraber kurduğumuz, bildiğimiz, işlettiğimiz, hareket alanımızın geniş olduğu düzenin kaybolması, iş dünyasında bizi bir (artık o dünyada ne kadar oluyorsa o kadar) yaratıcılık paniğine sürükledi. Bu paniğin ana konularından biri, bu zamana kadar yüz yüze yaptığımız, yaptıkça her birinde yeni bir fikir, pazarlama marifeti ortaya koyarak renklileştirdiğimiz organizasyonların pandemi şartları altında nasıl olacağıydı.
Örneğin hiçbirimiz, şartlar gerçekten doğru bir noktaya gelmedikçe (hasta sayısının risk yaratmayacak düzeyde düşmesi, hastalık bulaş riskinin azaldığının kanıtlanması, aşılanma gerçekleşmesi gibi durumlar) fiziksel bir organizasyon yapmayı düşünmedik. Contemporary Istanbul’un (CI) aksine… Çok hızlı bir şekilde oldukça interaktif (ve tabii ki maliyetli) dijital altyapılar geliştirildi; bu maliyetlere katlanamayanlar da repütasyon korumak açısından sessiz kalmayı seçti birçok sektörde.
Aldığım duyumlara, okuduklarıma göre her kısmi rahatlamada “Acaba yapsak mı?” tartışmalarının yapıldığı CI, 2021’de pek de kuvvetli olmayan bir dijital altyapıyla seyirci önüne çıktıktan sonra, sanırım Eylül 2021’de planlanan yeni fuarı da hesaba katarak “olduğu kadar” bir fuarla, yılın ilk rahatlamasında şak diye önümüze çıktı Haziran 2021’de. Neredeyse restoranlarla beraber, acele bir şekilde fuar da açıldı . Uluslararası olması gereken bir fuar, seyahat yasakları esnemeden açıldığı için biz bize bir organizasyona dönüştüğü gibi, Türkiye’den bazı iddialı galerilerin de katılımını sağlayamadı.
Yazının devamını okumak için tıklayın