Boğanın önünde eğilen adam – Haluk Uygur

Geçmişin, yaşamımız üzerindeki öneminin büyüklüğünü Provence-Vezere Bölgesinde yaptığım gezide açıkca gördüğümü itiraf etmeliyim.

Picasso, Braque, Cezanne, Matisse, Chagal, Van Gogh, Gaugin gibi önemli ressamlar en bilinen tablolarını bu bölgede yapmışlar. Bu bir tesadüf mü acaba… Veya sadece bölgedeki ışığın gücü mü onları bir araya getirmiş?

Yoksa 38 bin yıl önce dünyanın ilk ressamlarının da , ilk resimleri burada yapmış olmalarının bir birikimi mi var?
Bence gelenek, yani bilgi birikiminin kendinden sonrakiler üzerindeki etkisi, uygarlıkların oluşmasında önemli bir rol oynuyor.
Lascoix Mağarasında gördüğüm 38 bin yıllık boğanın önünde yıkılmış erkek resmi ile Provence’in önemli şehri Nimes’de gördüğüm boynu bükük matador heykeli kavramsal olarak birbirine çok benziyor olmasını, işte bu tespitle değerlendiriyorum.

Bahsettiğim bu heykel Christian Montcouquioi Nimeno isimli bir matadora ait. Nimes kentinde bulunan bir Roma Arenası’nın önünde duruyor bu heykel. Youtube’a onunla ilgili linklere bakarsanız eğer Nimeno’nun klasik bir boğa güreşçisi olmadığını, yaptığı işi bir dansa dönüştürdüğünü hemen görebilirsiniz.

Yaptığı işi şiddetten arındırıp, bir sanat gösterisine çevirmeye çalışmış olma niyetine rağmen, Nimeno bir müddet sonra (mesleğinin zirvesindeyken) boğaların karşısındaki acizliğini ifade ederek işini terk etmiş. Bir anlamda Lascoix’deki gibi boğaya teslim olmuş. Bu yüzden heykelde büyük matador boynu bükük betimlenmiş.

Geleneğin etkisi sadece sanatta değil elbet… Şaşırtıcı biçimde Rouffignac ve Lascoix mağaralarında gördüğüm sakallı, vücudu büyük, kafa ve ayakları ona göre daha küçük at figürleri ile yörede yaşayan atlar arasındaki benzerliği de hissettim. Bu kıvrık boynuzlu öküzler için de geçerli bir tespitti benim için.

Buradan kendim için; geçmişten aldıklarımı, geleceğe aktarmanın bir görev olduğu sonucunu çıkardım.
Nimes’in güzelliklerini görmek de artı değer olarak kaldı.