Tarih : 12.01.2018
Yer : Büyükşehir Belediyesi
Şef : Cemil Can DELİORMAN
Solist : Eray İNAL “Fagot”
Program : W. A. MOZART / Figaro’nun Düğünü Uvertürü
- A. MOZART / Fagot Konçerto
- van BEETHOVEN / Senfoni No.7
Wolfgang Amadeus Mozart
Johannes Chrysostomus Wolfgangus Theophilus Mozart
Doğum: 27 Ocak 1756 Salzburg, Avusturya – Ölüm: 5 Aralık 1791 Viyana, Avusturya
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük müzik dehalarından biri olarak kabul edilen Wolfgang Amadeus Mozart, 27 Ocak 1756’da Salzburg Başpiskoposu ‘nün Yardımcı Müzik Direktörlüğü görevini yapan, kemancı ve besteci Leopold Mozart’ın oğlu olarak dünyaya geldi.
Müzikte çok erken bir gelişme göstererek 3 yaşında piyano çalmaya ve 5 yaşında beste yapmaya başladı. Ablası Maria Anna da (1751–1829) başarılı bir yorumcuydu. Leopold yetenekli çocuklarını Avrupa’ya tanıtmaya karar verdi. İlk olarak 1762’de Münih ve Viyana’ya gittiler. Mozart bu tarihte ciddi bir eğitim almamasına karşın keman çalmaya da başlamıştı. 1763’ten 1766’ya değin süren ilk uzun turnede Münih, Augsburg, Frankfurt, Cologne, Brüksel, Paris ve Londra’ya gittiler. Paris’te Versailles Sarayı’nda 15. Louis ve Londra’da III. George tarafından kabul edildiler. Mozart Londra’da Johann Christian Bach, Abel ve Giovanni Manzuoli ile çalışma imkânı buldu. Hollanda ve Avusturya ziyaretlerinin ardından, Mozart ailesi 1766’da Salzburg’a geri döndü. 1767’de ikinci kez Viyana’ya gitti. 1769’a değin “Bastien und Bastienne” ve “La Finita Semplice” adlı iki opera besteledi. 1769’da, babası Mozart’ı İtalya’ya götürdü. Artık Mozart’ın dehası herkes tarafından kabul ediliyordu. Martini, Nardini ve Jomelli ile çalışma imkânı buldu. Allegri’nin Miserere adlı eserini ilk kez dinledikten sonra eksiksiz olarak yazması İtalya’da Mozart’a olan hayranlığı daha da artırdı. Aralık 1770’te Mitiridate, “re di Ponto” operası Milano’da gösterildi ve büyük başarı kazandı.
1777’de babasının sağlığı el vermediği için, Mozart turnelerine annesi ile devam etti. Münih, Augsburg ve Mannheim’ın ardından 1778’te Paris’e geldiler. Annesi aynı yılın Temmuz ayında öldü. Paris o dönemde Puccini ile Gluck arasındaki çekişmeye odaklanmış olduğu için, Mozart’a fazla ilgi gösterilmedi.
Mannheim’da bulunduğu sırada 18 yaşındaki Aloysia Weber’e âşık oldu. Aloysia ile İtalya’ya gitmek istedi; ancak reddedildi. Morali bozuk ve sinirli bir şekilde Salzburg’a dönen Mozart artık keman çalmayacağını, sadece klavyeli enstrümanlar ve aryalar üzerinde çalışacağını söyler; ancak Sinfonia Concertante isimli keman ve viyola için konçertoyu besteler.
1781 yılında Salzburg Başpiskoposunun oyunları sonucu görevden alınır. Buna çok sinirlenen Mozart, hakarete uğradığını ve intikamını alacağını söyler; ama böyle bir durum olmaz. Viyana’ya yerleşen Mozart bu kez Weber ailesinin ortanca kızı Constanze’ ye âşık olur ve evlenir. Weber ailesi Bohem tarzı yaşamaktadır. Constanze de aynı Mozart gibi elinde para tutmayı beceremez. Yine de bu evlilik Mozart’ı babasının baskısından kurtardığı için iyi olmuştur. Evliliğinin ardından Mozart verimli bir döneme girer. Her türde şaheser eserler verir. Le Nozze di Figaro (1786), Don Giovanni(1787) ve Cosi fan tutte (1790) operalarını besteler. Bu dönemde iyi gelir elde etmesine rağmen parayı elinde tutmayı bilemez. 9 yılda 11 kez ev değiştirir. Ayrıca mason olur. Müziğinin en güzel örneklerinden biri olan “The Magic Flute” operasını besteler.
Mozart ömrünün son dönemlerinde yine sıkıntılı günler geçiriyordu. Requiem üzerinde çalıştığı sıralarda böbrek yetmezliğinden 5 Aralık 1791’de öldü. Mezarının üzerine herhangi bir yazı yazılmadığı için tam olarak nereye gömülü olduğu bilinmemektedir.
Requiem ise, öğrencisi Franz Xaver Sussmayr tarafından tamamlandı.
Mozart çok küçük yaşlardan itibaren saraylarda konserler vermiş, normal bir çocukluk yaşayamamıştır. Müzikte çok erken olgunluğa ulaşmasına karşın diğer konular göz önüne alındığında çocuk kalmıştır. Bunda yeteneklerini sömüren babasının da büyük payı vardır. Herkesten daha yetenekli olduğu için, diğer müzisyenler tarafından pek sevilmemiş, ömrünün büyük bölümünü iyi maaşlı bir iş arayarak geçirmiştir. Disiplinden uzak bir şekilde büyüyen Mozart’ın elindeki para da su gibi akıp gitmiştir.
Mozart’ın müziğinde mükemmel bir denge, berraklık ve duygusal yoğunluk vardır. Özellikle sonatlarında başka hiçbir bestecinin eserlerinde bulunmayan düzeyde tema bolluğu görülür.
Mozart eşsiz yeteneğiyle bütün müzik formlarında eserler verdi. 41 senfonisi, 27 piyano, 5 keman, 2 flüt, 4 korno, 1 klarnet konçertosu, 20 piyano sonatı vardır. Buna karşın Mozart’ın en başarılı eserleri operalarıdır. Canlı opera kişileri oluşturmakta başarısını ise ondan sonra yalnızca Verdi yakalayabilmiştir.
Figaro’nun Düğünü Uvertürü
Wolfgang Amadeus Mozart‘ın sayıları yirmiyi bulan operalarının uvertürleri, bağımsız birer eser sayılsalar yeridir. Çünkü besteci bu uvertürlerde, operalarda geçen temaları yinelemeye kalkışmaz, daha çok, operanın havasını, olaylarının kişilerini senfonik bir kadro içinde çizer. Bu uvertürlerde, Mozart sanatının o kendine özgü, çekici, ustaca yalın, soylu yanlarını tanırız.
Figaro’nun Düğünü, Fransız komedi yazarı Beaumarchais’nin Almaviva Üçlüsü olarak anılan üç oyununun ikinci bölümüdür (Birinci, Rossini’nin bestelediği Sevil Berberi). Burada olaylar, Sevil Berberi’nde kaldığı yerden başlar. Opera olarak, Viyana’nın Burgtheater’ında, 1786 yılı Mayıs ayında temsil edildi. Libretto, Mozart operalarının birkaçının da librettistti olan, Lorenzo da Ponte’dir.
Uvertür, Re majör tonunda yazılmıştır. Gelişme kesimi olmayan bir sonat bölümü kalıbındadır. İlk tema, sekiz notadan oluşan, hızlı tempoda bir pasaj içinde sunulur. Bir yardımcı temanın şöylece duyulmasından sonra, La majör tonundaki ikinci temayı kemanlardan dinleriz. Eser, bir parça uzun tutulmuş bir koda ile son bulur.
Fagot Konçertosu Si Bemol Majör (K191)
Mozart’ın çok yalın ve kolay gibi görünen ancak teknik ve müzikal açıdan tecrübe gerektiren melodileri, kendi bakış açısının ve yaşadığı dönemin karakteristik özelliklerinin göz önünde bulundurulmasını ve bu bilgiler ışığında yorumlanmasını gerektirir. Bu nedenle, eserin belli bir bilgi birikimine sahip olarak yorumlanmasının önemi tartışılmazdır.
Eser üç bölümden oluşmaktadır:
- Allegro
- Andante ma Adagio
- Rondo: Tempo di Menuetto
Eserin orkestra ile başlayan giriş kısmı Mozart’ın kısmen Johann Christian Bach’tan etkilendiği izlenimini vermektedir.
Birinci Bölüm: Allegro
Eser, orkestranın ana temayı keman ve kornoların ritmik ve kararlı bir biçimde sergilemesiyle başlar. Solo, orkestradan sonra ana temayı tekrar sergileyerek dinamik bir etki yaratır. Solodaki virtiöziteye dayalı pasajlar her ne kadar teknik beceriyi gerektirse de, aslında tema dengesinin bazı notalar üzerine kurulu olduğu fark edilir. Eserin 4. ölçüsünde yine keman ve kornoların tonalitenin 2. ve 4. derecesindeki ön vuruşları güzelleştirmek için yaptıkları triller göze çarpar. 6 – 8. ölçüler arasında viyola – kontrbasların ölçülerin başlarına ve viyolonsellerin ölçülerin ortalarına doğru yön çizmeleri dinamik bir vurgu yaratır.
Eserin coşku dolu havasının yaratılmasında keman ve kornolara eşlik eden viyola, viyolonsel ve kontrbasların dinamik yapısı fark edilir. Kadans, yorumcunun eseri özümsemesine göre şekillenir ve ilk bölüm kadansın ardından kararlı bir ifade ile son bulur.
Solo partisi Mozart’ın alışılagelmiş virtüözce yazı biçimine bir örnektir. Besteci bölümün gelişim teması üzerinde titiz bir çalışma gerçekleştirdiğini kanıtlamakla birlikte geliştirdiği düşüncelerin büyük bölümünü birinci temadan kurgulamaktadır.
İkinci Bölüm: Andante ma Adagio
Eserin ikinci bölümü tek bir tema üzerine yazılmış lirik ve şiirsel bir karakterde olup lied formundadır. Eser, ilk bölümün yansıttığı kararlı etkiyi devam ettirir. Bu bölümde sükûnet ve barış dolu melodiler göze çarpar. Solo, orkestranın ana temayı sergilemesinden sonra başlar ve lirik melodilerle yaylı çalgıların ritmik yapısı üzerinde dramatik bir etki yaratır.
Mozart’ın ağaç üflemeli çalgılar için yazdığı diğer eserlerinde olduğu gibi, bu bölümde de yorumcunun bireysel müzik anlayışı ve çalgı hâkimiyeti ön plandadır. Bölümün dramatik ve gösterişli melodileri, yorumcunun çalgıyı esnek kullanma becerisine göre şekillenir. Solo, orkestranın ana temayı sergilemesinden sonra başlar ve yaylı çalgıların ritmik yapısı ile dramatik bir etki yaratır.
Kadans bölümü, birinci bölümün kadansında olduğu gibi yorumcunun eseri özümlemesine göre şekillenir ve bölümün armonik yapısı göz önünde bulundurularak dengeli ve eserin özünü yansıtacak şekilde yorumlanır, kadansın ardından orkestra ile biter.
Üçüncü Bölüm: Rondo: Tempo di Menuetto
Eser, rondo formunda ve tam gelişmemiş üç bölümlü lied formundadır. İlk iki bölüme zıt temalar üzerine kuruludur. Eserin final bölümü, ilk iki bölümün yarattığı etkiye zıt bir karakterdedir.
Bölüm, orkestranın ritmik ve coşkulu etkisi ile son bulur.
Ludwig van BEETHOVEN
Alman Besteci, Piyanist, Müzisyen
Doğum : 17 Aralık 1770 Bonn – Almanya
Ölüm : 26 Mart 1827 Viyana – Avusturya
Alkole karşı olan zaafıyla bilinen Beethoven’in babası Johann da saray müzisyeniydi. İlk piyano derslerini henüz dört yaşındayken babasından aldı. Katı bir insan olan babası çocuğunu çok zorluyor, henüz dört-beş yaşında olan ve parmakları piyanoya yetişemeyen çocuk bazen bu çalışmalar sırasında gözyaşı döküyordu…
İlk müzik eğitimini babasından aldıktan sonra, 1779’da Christian Gottlob Neefe ile çalışmaya başladı. 1783’te ilk bestesi olan Dressler’in Marşı Üzerine Çeşitlemeler Neefe’ nin yardımıyla yayımlandı. 1786’da Viyana’ya yaptığı ziyaretin ardından, annesinin ölümü üzerine Bonn’a geri döndü ve Kont Walstein’ın hizmetine girdi. 4 yıl boyunca kontun orkestrasında viyola çaldı.
Annesinin ölümünden sonra Beethoven Viyana’ya geri döndü ve hayatının sonuna dek orada yaşadı.1794’e dek Viyana aristokrasisi içindeki müzik âşıklarına saraylarda ve özel toplantılarda çaldı. 1795 yılına kadar halka açılmamıştı. Başlangıçta bir besteci olarak değil, bir piyanist ve öğretmen olarak adını duyurdu ve kısa zamanda üne kavuştu.
1798 yılında Beethoven işitme problemleri yaşamaya başladı. Bu tarihten itibaren 21 yıl boyunca hiç kimseyle iletişim kurmadı. Ancak 1819 yılına gelindiğinde yazarak insanlarla diyalog kurmaya başladı. 21 yıl boyunca çekilen yalnızlık çok derin acılar yaşamasına neden oldu. Beethoven bütün senfonilerini işitme problemi yaşamaya başladıktan sonra bestelemesi de dikkate değer bir olaydır.
Beethoven ömrü boyunca birkaç kadını sevmesine rağmen hiç evlenmemiştir. Bunlar içinde evlenmeye en çok yaklaştığı ve en çok sevdiği Ölümsüz Âşık’tır. Kim olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte bu kadının, Frankfurtlu bir tüccarın karısı olan Antonie Brentano olduğu sanılmaktadır. Sevdiği kişiye kendini bütünüyle veren Beethoven, Diabelli Varyasyonları’nı Ölümsüz Aşkı’na adamıştır.
1826’da kardeşi Karl ile Gneixendorf’ta yaptığı tatilin ardından Viyana’ya dönüşünde, siroz hastalığı iyice ilerlemiş, yataktan kalkamaz olmuştu. 26 Mart 1827’de hava iyice bozmuş, durmadan yağmur yağıyordu. O sırada akan büyük bir şimşekle Beethoven’in odası aydınlandı. Aynı anda, yumruğunu havaya kaldıran Beethoven’in gözleri birkaç saniyeliğine hayata meydan okurcasına açıldı ve ardından bir daha açılmamak üzere kapandı. Doktorlar bunun Beethoven’in anlamlı bir hareketi değil, sadece ışığa karşı bir tür refleks olduğunu söylemektedirler. Beethoven yaklaşık 30.000 kişinin katıldığı bir cenaze töreninin ardından Wahring mezarlığına defnedildi. 1888’de ise naaşı Viyana Merkez Mezarlığı’na Schubert’in mezarının yanına aktarıldı.
Senfoni No: 7 La Majör Op.92
Beethoven’in eserleri arasında Yedinci Senfoni’den daha neşeli ve iyimser başka bir çalışma yoktur. Belirgin bir kalp sızısı ve tatlı bir teselli arasında sezgisel biçimde hareket eden ikinci bölüm (allegretto) dışında. 1811 yılında Teplitz kaplıcalarında yakın dostlarıyla geçirdiği mutlu günlerde ve sonraki aylarda Beethoven’in 7. ve 8. Senfoni’leriyle Arşidük Üçlüsü doğdu. Besteci, taslaklarını daha 1809’da hazırladığı, 13 Mayıs 1812’de partisyonunu yazmaya başladığı, 19 Mayıs’ta tamamladığını belirttiği ve Kont Moritz von Friess’e (1777-1826) ithaf ettiği 7. Senfoni’yi en sevdiği eseri olarak tanımlar.
Kemancı Spohr anılarında, Beethoven’in senfoniyi ilk kez 8 Aralık 1813’te Viyana’da yönettiğini, ancak sağırlığı yüzünden acıklı durumlara düştüğünü anlatır. Napolyon’a karşı savaşmış ve sakatlanmış askerlerin yararına verilen konserde Beethoven’in bu nedenle bestelediği Wellington’un Zaferi ve birçok marş da yer almıştı. Bu karışık konser düzeninde bile (eleştirmenlere karşın) beğenilen 7. Senfoni’yi Wagner “Dansın tanrısallaştırılması”, “ilahi bir dans şiiri” olarak tanımlamış ve başucu senfonisi yapmıştır.
Berlioz “Çağdaş müziğin harikası” olarak tanımlamış, daha sonra da, dansın şiirleştiği bu esere ünlü bale ustaları ilgi göstermiştir.
Carl Maria von Weber’ in hiç beğenmeyip “tımarhane için oldukça olgun bir eser” olduğuna karar vermesi ya da Wagner’in, Liszt piyanoda eşlik ederken, bu senfoniyle dans etmesi bir yana, senfoninin özellikle ikinci bölümünde insan, baskı altındaki duygularının hüzünlü yoğunluğunu kalbinde hissedebilir.
7 senfoni ancak 1816 yılı Kasım ayında Viyana’da Steiner tarafından yayımlandı.
Üfleme çalgılar dokuzlusu, yaylılar dörtlüsü, piyanolu üçlü düzenlemeleri de yapılan 7. Senfoni’nin iki piyano uyarlaması da “Majeste İmparatoriçe Elizabeth Aleksieva – tüm Rusların Çariçesi ’ne” ithafıyla yayımlandı.
Eser 4 bölümdür.
- Poco sostenuto-vivace
- Allegretto
- Presto
- Allegro con brio
Günümüzde kulaklarımızın aşina olduğu 2. bölümüdür. 2. Bölüm, kararlılığın en coşkun şekilde dışa vurumudur. Yaşamı boyunca kadınlarla ve parasal konularla boğuşan Beethoven’in iç sıkıntısının dışa yansımasıdır. Sıkıntıyı en yoğun ve en iyi şekilde anlatan müzikal eserlerden biridir; acıya, kimi zaman hiddet dolu bir coşkunun dansıyla, kimi zaman da ağırbaşlı bir hüzünle meydan okur
Yedinci Senfoni; kıvrak, atletik, bilinçli bir şekilde yönlendirilmiş oynak bir eserdir. Ortalama bir tempoda adımlandırılmış giriş kısmı, hem dinamiklerde, hem de ses genişliğinde devasa bir hacim duygusu yaratarak niyetinin ciddiliğini ortaya koyar.
- Bölüm Poco sostenuto-vivace
4/4’lük ölçüde, La Majör tonda, ağır ve engin (Poco sostenuto) tempoda başlar; uzun girişi, dostça havasıyla bağımsız bir eser gibidir. Önce enerjik ve ciddi, sonra yumuşak ve hülyalı iki temayı da obua sunar. Bu barışçı atmosferden sonra ritmik yükselişlerle canlı (vivace) tempodaki hızlı bölmeye geçilir. Burada asıl tempoyu flüt belirler; tüm bölüme egemen olan bu tema önce yaylılar, sonra da tüm orkestra tarafından alınır. Çok canlı orkestra efektleri, ilginç tonalite değişimleri (modulation), çok güçlü (fortissimo) – çok hafif (pianissimo) arasında sert geçişlerle dinamik bir gerilim yaratılır. Dramatik bir genel susuşun ardından viyola, viyolonsel ve kontrbasların 11 kez ısrarla tekrarladıkları kromatik motif giderek bir kreşendo ile yükselerek, fanfarların (üflemeli bakır çalgıların) zafer çağrısına ulaşır.
- Bölüm Allegretto
La minör tonda başlayan 2/4’lük ölçüde pek hızlı olmayan çabukça (Allegretto) tempoda, hüzünlü ve melankolik bir matem havasındadır. Ağır ritimli basit ana tema önce bas yaylılarda viyola ve viyolonsellerde çekingen bir şekilde duyurulur. Kemanların buna katılmasıyla bu kez duygulu ve özlem dolu bir ezgi belirir, buna klarnet Majör tonda dostça yanıt verir. Ancak, basların eşliğindeki ciddi giriş teması yeniden huzursuz şekilde belirir. Serbest çeşitlemelerle ve içten bir anlatımla gelişen hüzünlü hava, bölümü sona erdirir.
- Bölüm Presto
3/4’lük ölçüde, Fa Majör tonda başlayan çok hızlı (Presto) ve ateşli bir scherzo’ dur. O çağın eleştirmenlerinin “çılgınca ve düzensiz buldukları” tempoda gelişir. Ölçünün kurallarıyla alay eder gibi sıçrayan dik kafalı ritmiyle, keskin dinamizmi ve dizginlenemeyen havasıyla dinlenir, soluk alır. Bir Güney Avusturya ezgisi olduğu söylenen ve tahta üflemeli çalgılarla sunulan Majör tondaki bu lirik motif, dans temasından sonra yeniden duyulur. Ancak tüm orkestranın güçlü akorlarıyla sona erer.
- bölüm Allegro con brio
2/4’lük ölçüde, La majör tonda hızlı ve parlak (Allegro con brio) tempoda, bitmeyen ritmik enerjisiyle fırtına gibi girer. Ölçünün alışılmamış şekilde zayıf tarafının vurgulanmasıyla beliren kavrayıcı tema ve daha sonra yan temalar çılgınca gelişir. Eser, coşkun bir Coda ile sona erer.
Müzik, yüksek bir heyecan noktasından kademeli olarak aşağı iner; gerilim ve beklentiyi daha da yoğunlaştıracak bir basamak noktası oluşturmak üzere yumuşar. Bu arada, kemanlar karşılıklı güçlenen canlı bir diyalog sürdürürler. Gerilim arttıkça, müzik zirveye ulaşmayı geciktiren basamak noktası tarafından kesintiye uğrayan bir temaya ulaşır.