Emre Toğrul, Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir

… Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor birgün
Ayrılıktan kaçılmıyor
Hem çok zor, hem de çok kısa bir macera ömür
Ömür imtihanla geçiyor
… Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim, küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir
Bizim kuşağı o yada bu şekilde etkileyen bir şarkıdır, Sezen Aksu’nun her şarkısı,
Acı tatlı ne varsa hazinesidir bizim kuşağın,
Üstelik acıdan geçmeyen her şarkıyı eksik buluruz doğrudur,
O yüzden de kimseden gidemeyiz, gitmeyiz, orada öyle kalırız.
Her ne kadar batılı kültürden esinlenip, oraya yüzümüzü çevirsek te,
Modern dünyanın kahpe ivmesine, küstah enstrümanlarına uyum sağlasakta,
Sonuçta Şark kültürünün ızdırap ve acı şerbetinin hastasıyızdır hepimiz.
İtilerek, ezilerek ve zulmedilerek yükseldiğimizi düşündüğümüz yalnızlığı,
Zweig’ın tarifiyle bir ‘’Yedinci Nietche yalnızlığını’’ anlatan şarkılarda,
Acıdan geçen şarkılarda, mazide geçen şiirlerde, kahrolası anılarda,
Bulmaya, sürekli yaşamaya ve hiç gitmemeye, gidememeye bayılırız.
Eee, tabii sanatçı da yazar ve söyler, bilir güftenin sihiri besteye baskındır.
… Bir şiirden, bir sözden
Bir melodiden, bir filmden
Geçirip güzelleştirmeden can dayanmıyor
Yıldızların o ışıklı fırçası azıcık değmeden
Bu şahane hüzün tablosu tamamlanmıyor…
∞Ω∞
Öğrenme, büyüme, parçası olabilme isteği ile başlayan ömrümüzde,
Hertürlü varolma, olma, olabilme mücadelesiyle geçen kendi süremiz içinde,
Neler yaşayıp biriktirdiğimiz mutlak çok büyük öneme haiz dostlarım.
Hayat karşısındaki avantajları gittikçe azalan bir bedenin içinde,
Sanki duygulanım ve ruh dünyamızı da eline almış zamanın arkasında,
Bellek ve zihnimizin bize armağanı bu öz yaşamımızın öyküleri, anıları.
Bizi geçmiş yaşamımızın farklı sahnelerine bağlayan her geri dönüş,
Bir tür manevi aydınlanma gibi.
Üstelik sadece kendimize ait gibi hissettiğimiz o anı resmindeki herşey,
Bizden başka birçok insanla paylaşılan herşey, her ruhani varoluş hikayesi,
Aslında bir sentez, hayatın özlemini çektiği bir sentez.
Tek ve büyük gereksinim ise öz yaşam öykümüzden seçimimizi,
O öyküdeki değişmeyecek ama ne olursa olsun bizi biz yapan şeyi,
Dürtüyü, vurguyu, buyruğu, her ne ise onu etkin kullanabilmek.
Herkesin bir hikayesi var dostlar.
Bizim problemimiz, ruhumuzun acıdan geçmeyen hiçbir özyaşam öykümüzü,
Belleğimizin, acının insana kattığı değeri anlamayan şiiri şarkıyı pek de hatırlamaması,
Yaşamın anlamını kavuşamamanın, ayrılığın ve yoksulluğun sağrısında arayıp,
Sadece kahrolmanın, nedametin, hayalkırıklığı ve pişmanlığın derin tadında görmemiz.
Güya batılıyız, kanıtlı anlam peşindeyiz, ama Sezen Aksu hayranıyız, o da çığırır tabii;
… Bazen daha fazladır herşey
Bi eşikten atlar insan
Yüzüne bakmak istemez yaşamın
O kadar azalmıştır anlam…
∞Ω∞
Ben de haliyle o gidemeyen, gitmeyenlerdenim dostlar,
Acı tatlı ne varsa hazinemdir, bilirim sizlerde acıdan geçmeyen şarkıları sevmezsiniz.
Hüzünlü bir keman sesi, her tınısı içte patlayan bir piyano, iki kahır dolu dize ilaçtır bize,
Hemen gider radyoyu açar, bir şarkı tutar, acı dolu bir şiir okuruz, iyi gelir.
Hatta balkona çıkıp bağırabildiğimiz kadar bağırmak isteriz, terbiyemiz müsaade etmez.
Oysa zehir dışarı akmadan yüreğin yıkanmadığını biz de biliriz.
Bizim kuşağın şairi, bestecisi, güftecisi, sanatçısı çok iyi bilir bu hususiyet ve hassasiyetimizi,
Hiç affetmez ve çakıverir dizeyi, sözü ve tınıyı;
… Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem
Unutamam acı tatlı ne varsa hazinemdir
Acının insana kattığı değeri bilirim, küsemem
Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir…