Emre Toğrul Kökenine İnmek

Sorumluluğu, suyun derinliklerinden yüzeyine yükselerek gelen,
Bir dizi baloncuk gibi düşünelim.
Yüzeye en yakın büyük baloncuklar, daha derin bir nedenden kaynaklanır,
Ama gerçek nedenini görmek oldukça zor, üstelik zahmetlidir.
Yüzeye yakın olanları görüp baloncukların nedenini merak etsekte,
Derindeki kaynk ve belki onun baloncuk çıkarmasındki hikmeti es geçeriz.
Genelde, çoğumuz da günlük yaşamımızda, sorunun kökenine inmeden,
Sadece yüzeydeki sorunlar ve sorumluluklarımızla uğraştığımız için
Ya bu baloncukların patlayışına, ya renk ve sayısına, yada ahenk veya kaosuna ortak oluruz.
Bir bakıma yarı rafine bilmenin zahiri görüntü batağına saplanırız…
Gerçek ihtiyacımız olan ise; sorunun kökenine inmek, neden oluşuna odakla,
Gerçek sorumluluklarımızın ayırdına vararak kendimiz tanımak
Ve kendimizi bilerek, bireysel gelişim basamaklarını güven ve sorumluluk duygusu içinde
Sağlıklı bir şekilde ve sabırla tırmanabilmektir.
Kökenine inmek, en altta yatan baz bilgiye ve kaynağa ulaşmak, oradan destek almak,
İster bilimsel, ister ruhani eylem isterse basit günlük yaşam gailesi için olsun,
Yaşamın temel bilme kaidesinin düsturu yapılmadıkça,
Palavra, hurafe, dedikodu, kulaktan dolma, mesnetsiz atma, dogma yada posttruth,
Saltanatını bundan önce nasıl sürdürdüyse, aynen devam edecektir.
Sosyal ağlara ve paylaşımlara kusulan enformasyonla doldurulan beyin ve belleklerimiz,
Yüzeydekiyle yoğuşmuş sathi karakterlere dönüşüp, saman alevi gibi yanıp sönmeden,
Nasıl dayanaklı, pozitif, ham ve baz bilginin tekrar peşine düşecek bilmiyorum.
Ama kökenine inmeme tembelliğimiz, gerçek anlamda öğrenmeme sorumsuzluğumuz,
Bu hap bilgi kervancılığımız devam ettiği sürece,
Sorumsuz, vurdumduymaz, küstah ve cahil kavmin ürüyüşü ve yürüyüşü kaçınılmaz.
Allah sonumuzu hayır etsin…
●●●●○○○○●●●●
Sorumluluk, kökene inme sorumluluğu ve onu takip eden aklı hikmetinden sual etme,
Kişisel bütünlük yolunda atılmış, en emin ve sağlam adımdır.
O yüzden aileler, okullar, felsefi yada ruhani öğretiler hep işin temelini belletmeye çalışır.
Hermesten beri, bilginin ana temelleri üstüne inşa edilen tüm kurumlar,
İnsanı algıladığı gerçek ile sorumluluk içinde ve tutarlı bir biçimde uzlaşıp düşünmeye,
Onurlu bir yaşam için hakikatin sorumluluğunu almaya yönlendirerek,
Önce kişisel bütünlük, sonra tüm insanlar ve insanlık için topyekün iyiliğe çalışmıştır.
Bunun için önümüzde duran en önemli iki done;
Gerçeğe saygı ve algılanan gerçeğin tüm sorumluluğuna ortak olmaktır.
Salt gerçeğe saygısızlık ve sathi karakterlere yüklenmiş sorumluluktan kaçma ikliminde,
Kökeninde yatan ilke, değer yada esasları bilmeden, yüzeydeki baloncuklara bakanlarla,
Özü sözü bir ve doğru,
Değerler ve ilkelerle ahenk içinde yaşamanın getirdiği vicdan mertebesinde,
Bütüncül bir kişilikte bireyler içeren toplum yaratmak artık imkansız gibi görünüyor.
Bilinen ve sunulanın ‘’bil-menin’’ en etkin öğretisi olan köken yani kök bilginin saklandığı,
Görünen ve sunulanın usulen kabulle, esasın bir kenara attığı günümüz dünyasında,
Bilgelik sanki gereksiz zaman kaybı gibi görünse de,
Bilginin ve gerçeğin sorumluluğunu alabilmek hala en büyük kahramanlık.
Kökeni anlamanın, baz bilgiden köken almanın insana en büyük faydası,
Özgürlük ve sorumluluk duygularıdır ki, paha biçilmez bir kişisel bütünlük vasatıdır onlar.
Sorumsuzun özgürlüğü anarşi, özgürlük fikri gelişmemişin sorumluluğu esaret kokar.
Kökenden hasıl bilginin sorumluluğunu kavramış her bütüncül akıl,
Görevini üstlenme ve yaşamın anlamını kavrama konusunda merkeze hep vicdanını koyar.
O nedenle ‘’ diğer herkesin yaşamasına imkan verecek şekilde yaşar’’…