Emre Toğrul – Uçurtmanın İpi

Bir uçurtmanın ipi koptuğunda ne olur diye sorsanız, kendinize,

Yükselir cevabı gelir hepimizden.

Gökyüzünün engin genişliğine doğru tırmanır, doğası budur çünkü.

Yükselmek için yapılmıştır uçurtma, biz de öyleyiz!

Özgür olmak için yaratıldık.

Bundan daha az olan herşey için tek şey söylenegelir; YETERİ DEĞİL…

Tüm kalbimizle aradığımız kalıcı tamlık ve mutluluğa ulaşmayı başarmak için,

Aslında gerekli olan herşeye şimdi ve burada sahip olduğunu anlamak özgürlük.

Bizimle sınırsız yaşam arasında duran en önemli şey olan bir yanlış anlama var;

Bizim sorunumuz, özgür olmak için mutlaka birşeyler yapmamız gerektiğine inanmamız.

Ve tüm hayatların, bunu geride bırakabilmek ve kendi doğal kutsallığına dönebilmek çabası,

Hiçbir çabaya benzemeyen meşakkat ve karmaşıklıkta.

Oysa birer uçurtmadan farksız bir mekanizma özgürlüğe yükselebilmek.

Hem yargıca hemde suçluya evsahipliği yapan şu ucube bedenlerimizde,

Bir olay yada vaka olduğunu sanan, benlik olduğunu anlamayan bedenlerde,

Korkutan şeyden güçlü olmak için önce kendine karşı sabırlı olmayı öğrenmesi gereken,

Sorumluluk ve görev bilincini kolaycı bir yancı yaşama ciro eden bedenlerde,

Kendine özgürleşmek için bir çabaya gerek olmadığını anlamak ne güç!!!

Ne dinlediğinin bilincinde olmayanın, anladığının ne olduğunu bilmemesi,

Neye baktığının bilincinde olmayanın, gördüğünün ne olduğunu anlamaması gibi,

İçinde yaşayan doğal kutsallıktan bihaberin, özgürleşmeyi yorumlayabilmesi ne güç.

Yanıbaşında ve şimdi varolan birşeyi elde edememe nafileliği içinde bir aymazlık bizimkisi,

Oysa birer uçurtma basitliğinde, rüzgar hafifliğinde çabasız bir yükseliş özgürlük…

∞Ω∞

Hiç düşündük mü acaba, akrebin peşinden soldan sağa dönen bir akan zamanın içinde,

Güneşin etrafında yine aynı yönde dönen muhteşem dünyanın herhangi bir yerinde,

Yine kalpten çıkıp aynı yönde ilerleyen kanın kuruyup, kalbin durmasına dek süren,

Aynı yaşamlarda özgürleşememek, nasıl olurda toplu bir problem olabilir?

İnsanın kendini bilmesi ve tanımasının önündeki en büyük engel, bu özgürlük çabası.

Bu çabanın nafileliğini farkeden ve kendine özgürleşebilen insanlara tepkimizin,

Onları ötekileştirip, itekleyip sahte toplu benliklere benzetme çabamızın,

Özgün kutsal ruhlarının farkındalığıyla, uçurtma hafifliğinde yükselen yaşamlara,

Tahammülsüzlüğümüzün, hizaya çekme çabamızın, bindirilmiş kıtalarla hücumumuzun nedeni,

Bedenlerimizi olay yada olgu bazında kullanıp, benlik penceresinden bakamamak.

Olduğunu düşündüğü kişi ile olmak istediği kişi arasındaki çatışmadan kaynaklan senaryoda,

Yaşam deneyimlerimizle, öğretilerle, içgüdü sağrısında gerçekleşen karmaşık ömür sürecine,

Bir de zaten kendinden menkul özgürlüğü elde etme çabası eklenince,

Uçurtmanın uçurtma olduğundan bihaber, rüzgardan bigane öylece kalması kaçınılmaz.

Oysa hepimiz biliyoruz ki, ipi bırakılan her uçurtma yükselir, doğası budur…

∞Ω∞

İpi tutan ‘’sahte ben’’ ile rüzgarı farkeden ‘’gerçek ben’’in hikayesini anlatıyorum, evet.

İlk isyan denen tüm başkaldırışların, mücadeleyi kazanmanın en büyük hamlesi olduğu,

Özgürlük çabası denen nafileliğe karşı da, bir ilk isyan gerektiği aşikar dostlar.

Mapusta yazılan bir Pazar şiiri, felçli yatakta çizilen bir resim, Venceremos gibi,

Eli ayağı bağlı Houdini’nin su dolu cam fanustan çıkıp nefes alması gibi bir ilk isyan.

‘’Kendinden bakarak düşünmek’’ yerine, kendi hakkında düşünebilme farkı o isyan.

Düşünme şeklimiz hakkında düşünebilmeyi öğrenip, kendimizi kendimizden ayırmak,

Kontrol edilemeyen ‘’kendinden bakarak düşünme’’ ve eyleme dönüştürme yanlışını,

Zaten varolan kutsal benliğimizi farkedip ‘’kendine düşünmek’’ başkaldırışıyla gidermek bu.

Endişe, korku, hüzün ve öfke ile geçen, kendi kendimize zarar veren streslere açık,

Sürekli eyleme dönüşen, ama uçurtmanın özgürlüğe yükselişine engel çabanın,

Sadece basit bir düşünme devrimiyle, başkaldırısıyla terkedilmesi zor görünse de,

Bunu gerçekleştirebilen kimliklerin bizlere nasıl örnek oldukları aşikar.

Olay yada olgu bazında algıladığımız bedende, sahte benin gardiyanlığındaki bu çaba,

Ne yaşadığımızla kim olduğumuz arasında bağlantıyı yadsımamızı sağladığı içindir ki,

Ruhu bile düşündürebilen kutsal özgürlüğün zaten mevcut olduğunu algılayamıyoruz.

Bilirsiniz uçurtmanın ipi bırakıldığında nasıl göğe yükselir.

Bırakılan ip, bir uçurtma, harika bir rüzgar, bir avuç gökyüzü dostlar, tüm hikaye,

Hangisi eksik ki, birer uçurtmayız hepimiz zaten…