GENÇLİĞE HİTABE / Mine Söğüt

Ey Türk gençliği! 

Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek değil, mevkiini suiistimal edenlerden, mafya ile yola düşenlerden, dini siyasete alet edenlerden ve ülkenin kasasını boşaltıp üstüne üstlük bir de sağı solu tehdit edenlerden kaçıp kendi canını kurtarmaktır. 

Bundan sonra yaşayacağın hayatta, burada ya da başka yerde, demokrasiden ödün verenlere artık göz yummamaktır.

Laikliğe burun kıvırmanın ne anlama geldiğini anlamaktır.

Çağdaşlığın ve evrenselliğin değerini bilmektir.

Hukukun ne anlama geldiğini asla unutmamaktır. 

Rasyonel düşüncenin ve değerlerin peşine düşmektir.

Dogmatik ölçülerin belirlemeye çalıştığı yaşam tarzını ve siyasi anlayışı reddetmektir.

Senin vazifen, senden öncekilerin göz göre göre yaptıkları ölümcül hataları yapmamak ve kendi yolunu çizerken hangi sorumlulukları taşıdığını doğru anlamaktır.

VAZİFE KİME DÜŞER?

Senin içine doğduğun bu sıkışmışlığın ve en baştan karartılmış istikbalinin temelini atanlar; kendilerine yüz yıl önce yapılan o kıymetli uyarılara kulak tıkayan, yakın tarihi doğru okuyamayan ve gelmekte olan tehlikenin farkına ısrarla varmayan dedenlerle ninenler ve babanlarla annenlerdir.

Onlar hatalı tercihleriyle, “Bana ne”cilikleriyle, “Bir de bunu deneyelim”cilikleriyle, “Bir kereden bir şey olmaz”cılıklarıyla, şu anda iktidarda olan zihniyetin yolunu açtılar ve senin yolunu tıkadılar.

Bugün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyeti o yüzden senin sorumluluğunda olan bir şey değil.

Ne yapacaklarsa onlar yapacaklar ve sana ya yeniden ve bu sefer düşmandan değil, kendi kendisinden kurtarılmış bir ülke bırakacaklar… 

Ya da beceriksizlikleri yüzünden çökmüş bir cumhuriyetin enkazının altında kalarak arkandan el sallayacaklar. 

Sen şu noktada, bu ülke için değil, sadece kendin için hayatta kalmak ve gözünü para ve iktidar hırsı bürümüş siyasilerin korkunç emellerine gençliği kurban veren senden öncekilerin gafletini tarihe kazımakla yükümlüsün.

Senin bugün bu durumda olmana neden olanlar, 70 yıldır, geleceği değil sadece o anki vaziyetin imkân ve şeraitini düşündüler.

Vazifeye atılmaya üşendiler, vazifeye atılmaya önem vermediler, vazifeyi üstlerine alınmadılar.

Dediler ki “İmkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür ediyor”.

Dediler ki “İstiklal ve cumhuriyetimize kasteden düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessililer.”

Dediler ki “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edildi.”

Dediler ki “Bütün tersanelerine girildi.”

Dediler ki “Bütün orduları dağıtıldı.”

Dediler ki “Memleketin her köşesi bilfiil işgal edildi”.

Dediler ki “Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulundular.”

Dediler ki “Bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit ettiler.”

Dediler ki “Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap.”

Ve dediler ki “E, hal böyleyken ben ne yapabilirim ki!”

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET…

Hukukçuların çoğu hukuktan vazgeçtiler, gazetecilerin çoğu gazetecilikten vazgeçtiler, doktorların çoğu doktorluktan vazgeçtiler, öğretmenlerin çoğu öğretmenlikten vazgeçtiler, işçilerin çoğu sendikalardan vazgeçtiler, siyasilerin çoğu siyasetten vazgeçtiler, bilim insanlarının çoğu bilimden vazgeçtiler, askerlerin çoğu ülkeden vazgeçtiler…

Ve halkın çoğu sizden vazgeçti.

Bu ülke gençlerinden vazgeçti.

Ey Türk istikbalinin evladı! 

İşte, bu ahval ve şerait içinde tek vazifen nasıl bir dünyaya doğduğunun bilincinde olmak ve sana dayatılan değerleri, ahlakı, hedefleri akıllıca sorgulamaktır.

Dünle bugün arasında doğru bağları kurmaktır. Geçmişin hatalarını tekrarlamamaktır.

Fırsat eşitliğini, ücretsiz eğitimi ve sağlık haklarını, insan haklarını, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunmayan iktidarlara dönüp bakmamaktır.

Özgürlüğün ve bağımsızlığın kıymetini bilmektir.

Devletten, otoritelerden, diktatörlerden, reislerden değil…

Diğer insanlara, canlılara ve doğaya zarar vermekten korkmaktır. 

Muhtaç olduğun kudret, bir tuşla ulaşabildiğin o sonsuz evrende ve senden öncekilere benzememe becerindedir. 

Kaynak: www.cumhuriyet.com.tr