Her şey; “Yurtta Barış Dünya’da Barış” için.. – Şule Kükrer/A Plus

19 Mayıs’ta, “Yurtta Barış, Dünya’da Barış”, kadınların elleriyle gerçekleşebilir diyerek, uzun zamandır planladığımız Akdeniz-Kıbrıs  seyrine başladık. Bir gün önceki akşam (18 Mayıs’da), Bodrum Milta Marina ve BAYK’ın da desteği ile yine Milta Marina’da harika bir kokteyl ile dostlarımız, yakınlarımız ve basınla buluştuk. Gösterilen ilgi ve samimiyet müthiş bir sinerji yaratmıştı. Bize yalnız olmadığımızı hissettirdiler. Bir gün sonra ise aynı ilgi eksilmeden hatta artarak devam ediyordu.

Kaptan, 19 Mayıs’da “saat 10:00’da motora basarım” dedi.

Ekip olarak, 09:00’da tekneyi netalamaya başladık ve kaptan dediğini yaptı, 10.00’da motora bastı.

“Yurtta Barış, Dünya’da Barış” mottosuyla Güney’e  doğru yola çıktık. Tutkumm teknesinde; Neşe Hasipek’in kaptanlığında Ceyda Güleçyüz, Şule Kükrer ve Ferda Volkan yer alıyoruz. Bodrum’dan başlayan yolculuğumuzda İskenderun’a kadar tüm Akdeniz  kıyılarımızı dolaşarak, Taşucu’na, 11 Haziran’da, Taşucu’ndan- Kıbrıs Karpaz’a ve Karpaz’dan 12 Haziran’da Girne’ye ulaşmayı planladık.

44 gün süren bu yolculukta 1400 deniz mili yaptık  ve  23 farklı limana uğradık.

 

Denizin Beyaz Kelebekleri bizimleydi

Limanlarda, marinalarda inanılmaz karşılamalar yaşadık.

Bu karşılamalar arsında bizim anılarımızda tüm renklerini ve heyecanını koruyarak kalacak olan bir tanesi vardı ki; şahaneydi…

Uğradığımız her limanda çok büyük zarafet ve dostlukla karşılaştık, ama İskenderun DTO ve Yeleken Kulübünün karşılaması hiç birimizin aklından silinmeyecek.

İskenderun limanına girerken bizi karşılayan, “beyaz kelebekler” diye isimlendirdiğimiz, optimist ve lazer  takımı, liman ağızında bizi beklediler ve onlarla beraber limana girdik.

Gençler bizi heyecanlandırdı, göz yaşlarımızı tutamadık. Bir kez daha üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin, yetiştirdiği gençlerle gurur duyduk.

 

Güle Oynaya gidiyoruz ve Çoğalıyoruz

Yolculuğumuzda çekirdek kadro 4 kişiydik, her limanda bize katılan kadın  dostlarımızla güle oynaya 28 kişi olduk. Önceden programlamadığımız halde yolda bizi tanıyıp, güvenip  bizimle gelmek isteyen katılımcılarımız oldu.

İskenderun’da kaldığımız sürede Sefa Atakaş Anadolu Meslek Lisesi Denizcilik öğrencilerinin diploma törenine eşlik ettik, okullarını gezdik. Bunlardan iki kız öğrenci çok heyecanlandılar, Karataş’a kadar bizimle gelmek istediler. Sabah, kaptan motora basmadan tekneye yetiştiler. İki gencecik, çiçeği burnunda denizcilik öğrencisi, bizim anlattıklarımızdan etkilendi ve bize katıldılar.

İşte tam da buydu yapmak istediğimiz. Etkilemek ve sevdikleri şeyi yapmaları için kadınlara fırsat yaratmak. “Biz bunu yapabiliyorsak, herkes kendince bir şey yapabilir” diye düşünerek çıkmıştık bu yolculuğa ve bunu başardığımızı anladık.

 

 

Bazen Canımızın sıkıldığı zamanlar da oldu

Bazen canımızın sıkı sıkıldığı zamanlar da oldu.

Örneğin Antalya Alanya arası mazot yüzünden motor hava yaptı ve denizin ortasında kaldık. Kaptanımız ve Ceyda ellerinde telefonla motora indiler, tamirciyi aradılar, uğraştık uğraştık yapamadık. Sounda Sahil Güvenlik her zamanki babacan tavrıyla bize el uzattı.

Aslında bununla bitmiyor, 2 kez de Taşucu- İskenderun  rotasında  motor istop etti. Hele bir tanesi inanılmazdı sanki bir şeyin üstüne oturmuşuz yada çarpmışız gibi aşağıdan yukarıya öyle bir ses geldi ki, hepimiz donduk, ne olduğunu anlayamadık. Denizin üstünde ne iskelede, ne sancakta bir şey yoktu…

Bir süre sonra ileri geri yaparken, tornistan da teknenin altından kocaman bir çuvalın çıktığını gördük. Biraz rahatladık ama bu bir kaç mil sonra tekrarlandı..

İskenderun’a  gidince pervaneye baktırmak şart olmuştu.

 

Bazı Limanlarda aklım kaldı

  1. günde Aydıncık…

Bütün yolculuğumuz boyunca girdiğimiz limanlar, ülkemizin nadide köşeleriydi.

Ama iki liman benim için unutulmaz ve gerçekten geri dönüp, didik didik yaşayacağım nitelikteydi.

Bunlardan biri, seyrimizin; 16.günüde 3 Haziran  tarihinde ulaştığımız  Aydıncıktı. Başta Mehmet Sarı olmak üzere Aydıncık’ta sosyal medya takipçilerimiz bizi sıcacık karşıladılar.

Filmlerdeki gibi desem yeri var, Jiplerle gelip bizi aldılar, civarı gezdirdiler. Hızlı bir Aydıncık turu yaptık.

 

Neler öğrendik, neler..?

Beldeleri hakkında çok değerli bilgiler verdiler, hepimiz  Aydıncığı daha iyi tanımak için kendimize zaman ayırmaya karar verdik. Antik çağdaki isminin Celenderis (Kelenderis) sonra zamanla  Gilindire olduğunu, Fenikeliler zamanında kurulduğunu öğrenince şaşırdık.

Kıbrıs’a en yakın liman olması nedeniyle eski çağlarda önemli bir tarihi liman kentliymiş ama ne yazık ki çok iyi korunduğu söylenemez.

Ama liman girişinde antik dönemden kalma hamamın kalıntılarını ve içindeki harika mozaikleri  gördük.

Gilindere yada Aynalıgöl Mağarası olarak da bilinen doğa harikası ile karşılaşınca, gerçekten bayıldık.

Kirpi arayan bir çoban bulmuş bu mağarayı. Çok ilginç değil mi, kirpilerin izlerini takip ederken, adam  denizden 50 mt yükseklikte  bir mağara girişi buluyor.

Şimdi mağaraya demir merdivenlerle giriliyor ve kendinizi fantastik bir film platosunda sanıyorsunuz, sarkıtlar, dikitler, perdeler, duvarlar….Bu doğa harikası 30 milyon yıl önce oluşmuş, mağara dendiğine bakmayın 550mt iniyorsunuz merdivenler merdivenler bitmiyor, odalar, salonlar bir odadan diğerine geçiyorsunuz ve sonunda bütün bu sarkıtların, perdelerin yansıdığı ayna gibi bir göle ulaşıyorsunuz.

Fantastik film dediğim kadar var, ne kadar anlatsam az, gidip görmek lazım.

Bu mağara Dünya’nın 8. Doğa Harikası olmaya adaymış.

Belki Aydıncığı didik didik edemedik ama Aydıncıkdaki dostlarımızla, “taş masa isimli tepede ”, Aydıncığa karşı biralarımızı içip, fotoğraflarımızı çektik.

Yemeği sahilde, Sahil Restaurant’ta çok mütevazi bir restauranda yedik, yediğimiz bamya ve kuru fasulyeyi hele de yoğurdu unutamıyoruz.

 

  1. günde Karataş

Veee 19.gün, 7 Haziran’da; bizim için iz bırakan limanlardan biri Karataş’taydık. Karataş Belediyesi de en az Aydıncık kadar sıcak bir karşılamayla, bizim limana  bağlanmamıza eşlik etti. Daha bağlanamadan liman ağzından başlayarak bir drawn bizi takip etmeye başladı ve görüntülerimizi aldı. Limana bağlanır  bağlanmaz da  Belediye görevlileri bize bir sunum yaptılar. Bölgede bulunan Akyatan Kuş Cennetini ve Yaban Hayatı Geliştirme Sahasını, Ağyatan ve Tuzla Lagünlerini tek tek anlattılar. Bunları dinleyince ağzımız açık kaldı.

İşte yine didik didik edilecek bir yer bulmuştuk. Kesinlikle geri gelmeliydik, daha uzun kalmalıydık. Bir fotoğraf düşkünü olarak, bu duraklarda rüzgarın ve ışığın peşinden koşmalıydık. Ama şimdi koşarak gittiğimiz bir hedefimiz vardı ve yanımızda taşıdığımız, gururla açtığımız, “Yurtta Barış, Dünya’da Barış”  pankartımız, her şeyden önce geliyordu.

Ülkemin bu  bölgesinde, böyle zengin Tabiat Parkları bulacağımı bilmiyordum, çok şaşırdım. Aklım kalmadı değil, kaldı ama bütün ekip, notlarımızda Karataş’ın altını çizdik ve “tekrar gelinecek” ibaresini koyduk. Tekrar geldiğimizde, Karataş’da bulunan Dünyanın ve Türkiye’nin sayılı uzun kumsallarından özellikle Harbiş ve Tuzla Plajının ve diğer kumsalların da keyfini sürmeye kararlıydık.

Bu nefis sunumdan çok etkilenerek tekneye döndük, teknenin temizliğini bitirdikten sonra sıra yemeğe gitmeye gelmişti. Söylemesi ayıp ama hepimiz çok açtık. Bizi bir araba almaya geldi, hepimiz koca minübüse doluştuk ve tepedeki Yazlıque Restaurant’a  gittik. Restaurant’ın sahibi, Turgay beyin kendi elleriyle tuttuğu ve ocakta odun ateşiyle pişirdiği Akdeniz levreğini ve nefis Adana mezelerini yedik.

Yemek yedikten sonra ne yaptık biliyor musunuz ? Bici bici yedik… Herkes bu bölgede Şam tatlısını tavsiye ediyor ama biz bici biciyi çok eğlenceli bulduk.

Karataş’a İskenderun dönüşünde ikinci defa uğradık, bu sefer daha da az zamanımız vardı. Tepedeki restorana bu kez yürüyerek gittik. Karataş’da gün batışı çok büyülü,  görüntülemeden geçemedik.

“Hoşçakal Karataş” diyerek Kıbrıs’a doğru yola koyulduk.

Kıbrıs’a kadar sadece bir limanımız Taşucu ve  oraya kadar da 40 deniz milimiz vardı.

 

Kıbrıs’da bizi neler bekliyor?

Kaptanımız Neşe Hasipek,  Taşucu’ndan çıkış yaparak, Kıbrıs’a öncelikle Karpaz Marina’dan  giriş yapmayı uygun gördü.

Taşucu Karpaz arası 50 deniz miliydi ve sabah erken 6:30 gibi yola çıktık, kah motor yelken, kah yelken seyri yaparak, 11 Haziran’da saat 15:00’de Karpaz’a ulaştık.

Karpaz Marina yetkilileri  bizi  yine çiçeklerle karşıladı. Bu yolculuğun başından beri bizi karşılayanlar teknemizde taze çiçekleri hiç ama hiç eksik etmediler…

Karpaz Girne etabı ise sabah 10.30 ‘da başladı, önümüzde 50.4 deniz mili uzunluğunda bir seyir vardı. Daha Girne’ye varmadan Girne’den dostlarımız aramaya başladı, belli ki bizim için bir karşılama hazırlamışlardı.

Saat 18:00 gibi Girne’deydik. Sahilde atlılar, çiçekliler, Türkiye’den gelen dostlarımız, bir ellerinde çiçekler, diğer ellerinde “Barış” yazan dövizlerle bizi karşıladılar.

Hedefimize ulaşmıştık, yaptığımız rotaya bağlı kalarak öngördüğümüz tarihte öngördüğümüz limana varmıştık. Anlayacağınız işler yolunda, keyfimiz yerindeydi…

Projemizin içinde yaşadıklarımızı anlatan bir de fotoğraf sergisi vardı. Ferda Volkan ve ben, Şule Kükrer’in vizöründen.

Girne’de herkesin bildiği ve çok sevdiği Kamil Tunçay’ın balık restoranı Set üstünde sergimizi açtık.

Girnelilerin sergimize ilgisi ve destekleri bizleri çok sevindirdi.

Dostlarımızla Girne’de 3 gün geçirdik.

Her şey “Yurtta Barış, Dünya’da Barış!” için

Önümüzde 356 deniz mili daha vardı.

Biz bir kadın teknesiyiz, kadın dayanışmasına ve barışın ve mutluğun kadınların ellerinden kazandırılacağına vurgu yaparak, 1400 deniz mili yaptık.

Bu yolculukta bizi izleyen “Haydi! ben de” diyen kadınlara imkan sağlamayı, amaçladık. Uğradığımız limanlarda, yelkene dokunmak isteyen kadınlar, bizimle beraber yolculuğumuza dahil oldular ve giderek çoğaldık.

Bu rotada yelken açan 28 kadın olduk. Bize katılacak tüm kadınlar hem yelkenin tadını çıkarttılar, hem de  birbirlerini tanıdılar.

44 gün, 1400 mil sonra Bodrum Limanın’da hedefimize varmış olarak yolculuğumuzu bitirdik. Bodrum Milta Marina’da tüm deniz severler ve dostlarımız ve ailelerimizle yine çiçek çiçek karşılandık ve kavuşmanın ve başarının keyfini yaşadık.

Çok yorulduk, çok mutlu olduk, gururlandık, bu seyir bitti ama “Yurtta Barış, Dünya’da Barış!” için yeni seyirler olacak.

Şule Kükrer