İnsanlığımızı Kucaklama Cesareti – Emre Toğrul

Emre Toğrul

Daha boş konuşan, saygısız ve öfkeli topluluklar halinde,

Ya bendensin ya da öteki taraftansın yabancılaşması içinde,

Diğerlerinin değerini düşürmeye çalışıp, sorumluluğunu reddedip,

Sadece kendi ihtiyaç ve inançlarına sahip çıkan insanlar oluşumuz,

Bilgi ve iletişim çağının en büyük kazığıdır bize.

Diğer insanları kolayca ahlaki ve fikirsel dışlamanın tehlikeli alanına itip,

Bunu yaparken de tutarsız bir anonim platform oluşturmanın ustalarıyız.

Üstelik çağımız insanı bu kolaycılığı pek bi sevdi!

Saygınlık ve saygılı olmak denen çok ince bir çizgi var,

Sağdan soldan öfkeli, korku dolu ve sorumsuz insanların her Allahın günü,

Görülmemiş bir sıklıkla aşıp, dehümanizasyon pratiği yaptığı bir çizgi.

Bu retoriğe dahil olup, bu imgeleri yaymak suretiyle insanlığımızı küçültüyoruz.

Sosyal medya, sokaklar, platformlar boş konuşan, gerçek ötesi(posttruth) inançlı,

Yaptığı saygısızlığın zerre farkında olmayan, sorumsuz güruhlara emanet.

Aşağılama, ötekileştirme ve dehümanizasyon öylesine yaygınlaştı ki,

Sanki bunlar sosyal adaletin modern enstrümanları gibi algılanmaya başlandı.

Diğerlerinin kutsallığına zarar vermek, aslında kendimize zarar vermekle,

İnancımıza ihanet ve öz saygımıza bizzat aşağılama ile eşdeğerdir.

Oysa inancımız ve insanlığa saygı gereği herkeste bir Tanrı sureti bulmak,

Ancak tüm insanları kapsayan bir toleransla mümkündür.

İşte buna ‘’ insanlığı kucaklama cesareti’’ diyor hakikatin dili…

●●●●○○○○●●●●

Her alan, açık büfe bilgiye ulaşabilme kolaylığında yüzeysel ulema olmuş,

Gerçek uygarlığa bizi götüren hakikati anlama ve söyleme düsturundan bihaber,

Boş konuşma, illaki saptırma ve demogoji dehümanistleri ile dolu.

Bunlar yalan konuşma gibi bir saptırmanın dahi bir üstüne çıkarak,

Gerçeğe düpedüz boş veren bir hal alıp,

İnsanlığın bütünlüğünü ve özgünlüğünü korumasına da darbe vuruyorlar.

Üstelik bu alanları takip edip, dikkatimizi bu tarza kaydırdığımızda,

Çoğumuz her konuda bişeyler bilmek ve bir yorumda bulunmak ihtiyacıyla,

‘’Boş Konuşma’’ miktarını arttırarak, bizzat kurgunun parçası oluyoruz.

Ancak günümüz dünyasında bu belanın böyle yaygınlaşmasının baş nedeni,

Kuşkuculuğumuzdaki mutasyon ve hakikati bilebilmeye olan inancımızı kaybetmemizle,

Nesnelin peşini bırakıp, yüzeysel hap bilginin kolaycı tembelliğine teslim olup,

‘’ Ben ne biliyorsam o gerçektir’’ ve ‘’benim bildiğimi anlatan doğrudur’’ arasında,

Çok sathi, mutlak taraflı, duygusal mazeretli yaşamaya alışmamızdır.

Oysa eleştirel düşüncenin, hakikati aramanın ve saygı çizgisinin temelinde,

Keskinlik siperimizin ve kendi düşün sınırımızın dışına çıkabilme cesareti,

Meraklı olmak, soru sormak, ve dayatma basitliğine kanmamak ilkeleri yatar.

Tek bir gerçek seçenek varmış gibi kurulan günümüz dayatma kültüründe,

‘’ Bizimle misin , yoksa bize karşı mısın’’ ayrıştırma çukuruna saplanmamak,

İnsanlığı kucaklama cesareti gerektir diyor, aklın yolu…

●●●●○○○○●●●●

Emre kardeşim, güzel dersin hoş dersin de, biz senin boş konuşmadığını,

Bizi taraf olmaya ikna etmediğini nasıl anlıyacağız, deyiver bakalım.

Öncelikle uygarlığın kısa tarifini yaparak sizlere anlatmak isterim dostlar.

Uygarlık, bir başkasının değerini düşürmeden,

Kimliğine, ihtiyaçlarına ve inançlarına saygı göstermektir.

‘’Saygısızlık etmeden aynı fikirde olmamaktır’’ ile başlamıştır uygarlık filizi.

Farklılıklar hakkında bir dialogda, çıkış noktası olarak ortak zemin aramaktır,

Ön kabulleri yok sayarak dinlemek, başkasına da bunu öğretebilmektir.

Kendi korku ve ıstırabına, öfke ve nefretine kısılmış olup taraf olmaya mahkum,

Ve bu duygusal tuzaklarda anlayış ve anlaşma çabalarını yitirmişleri,

Hasım olarak görmek yerine onlara hakikatin cömertliği ile yaklaşmaktır uygarlık.

O zaman bilinen Uygarlığın zirvesine ulaşmışken, nasıl oluyor da biz,

Boş konuşmaya, saygısız dayatmaya, dehümanizasyona direnemiyoruz dostlar.

Sakın bilinen uygarlığın etkin enstrümanları olan teknoloji, iletişim ve ulaşımı,

Tam da bilemediğimiz akılcı ve insani uygarlıkla bütünleyemediğimizden olmasın.

Bu ikilem içinde gün geçtikçe daha saygısız, daha sorumsuz ve kolaycı olmadık mı?

Oysa ‘yaşamın bütünlüğünü anlamaya en çok yaklaşan şey ikilemdir’’ der C. Jung.

Önüne serilen seçeneklerle direnemeyen ve kategorileştirilen günümüz insanının,

En büyük sorunu da, işte bu ikilemi çözecek cesareti gösterememesidir.

Boş konuşanı can kulağıyla dinleme ve boş konuşma hevesimiz bundandır dostlar.

Çözüm olarak sunulan ‘’insanlığı kucaklama cesaretinin’’ hissesine gelince;

Sınır koymayı, sınıra saygıyı ve korumayı,

Gerçekten ifade etmek istediğimizi söyleme ve söylediğimizi ifade tutarlılığını,

Güvenilir olma, adım atma, gerekirse özür dileme sorumluluğunu,

Sır saklayıp, neyi paylaşıp neyi paylaşmamak gerektiğini öğrenmeyi,

Rahatsızlık verici durumlarda bile evrensel değerlere uygun davranmayı,

‘’İnsanlığı kucaklama cesareti’’ olarak betimliyor uygarlığın dili…