Kalbinize sahip çıkın ve sevgi içinizden eksik olmasin… – Mine Liman

Size bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Yıllar önce okuduğum kitap, içinde olduğumuz pekçok şey ile benzerlik gösteriyor. En azından bu kitabı okuyarak, nelerimizi kaybetmememiz gerektiğini bulabiliriz diye düşünüyorum.

 

GEORGE ORWELL – 1984

Bu kitabı okurken iktidar kavramından ve bu hırsı taşıyan herkesten nefret ettim.

Kitap öyle bir ütopyadan bahsediyor ki ve bunu o kadar size yaşattırıyor ki, kitabı bitirdiğimde, ‘ Big Brother’ tarafından izlendiğim hissini 15 gün üzerimden atamadım.

Yazar 1948 yılında bu kitabı yazıyor. Kitap ise 1984 yılındaki baskıcı rejimi anlatıyor. Anlattığı tüm baskıyı size birebir hissettirerek.

Kitapta anlatılan pekçok şeyi şu anda yaşıyoruz. İnanılmaz benzerliklere şaşırıp kalıyorum;

Düşünce polisi var, Big Brother denilen partinin tepesindeki adamın her yerde broşürleri var, ‘ Büyük biraderin gözü üzerinde ‘ yazıyor nereye baksanız.

Sürekli izleniyorsunuz, telefonlarınız dinleniyor, propaganda altındasınız, düşünmeniz yasaklanmış, sorgulamanız söz konusu bile olamaz. Her evde mecburi televizyon var, ve kapatmanız yasak. Sürekli propaganda yapılıyor, konuşmalarınız o TV aracılığı ile bir yerlerde dinleniyor, eve kaçta girip çıktığınıza kadar izleniyorsunuz. Çok tanıdık değil mi???

Aşk, bağlılık, arkadaşlık, akrabalık duyguları köreltilmiş, aşk evliliği yapmak yasak. Sadece partiye yeni çocuklar doğurmak için evlilik yapılıyor ve çocuklar anne-babalarını partiye ispiyonlayabilecek şekilde yetiştiriliyorlar. (En az 3 çocuk yapııınnn!)

Parti sürekli eşitlikten bahsediyor. Ancak halk ile yöneticilerin standartları arasında uçurumlar var ve malasef halk bunun farkında bile değil.

Bana en inanılmaz gelen ise; Partinin uydurduğu ‘çift düşün’ tekniği. Bu sayede akla ve mantığa aykırı ne varsa ‘ parti bağlılığı adına’ halk sorgulamadan kabul ediiyor. Toplumsal hafıza tamamen yok edilmiş durumda.

Parti ‘yeni söylem’ diye bir dil geliştiriyor ve bu dilde kendi fikirlerine uymayan ne kadar kelime varsa hepsini atıyor. Unutturuyor insanlara o kelimeleri ve anlamlarını. Amaçlarını ise şöyle açıklıyor Parti; ‘Düşünce suçunu ortadan kaldırmak’ Nasıl mı? Bu kelimeleri ve anlamlarını unutan insanlar, düşünmektende bir süre sonra vazgeçiyorlar.

Kurgunun en çarpıcı öğesi, kitabın kahramanı Winston’ ın yaptığı iş olan, resmi tarihin parti tarafından sürekli güncellenmesi, yani değiştirilmesi. Eski gazete, kitap, belgeleri yeniden basıyorlar ve tarihi değiştiriyorlar. Hatta insanları hiç yaşamamış şekilde tarihten siliyorlar.

‘’ Kimse devrimi korumak için diktatörlük kurmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapar. Zulmün amacı zulümdür. İşkencenin amacı işkencedir. İktidarın amacı iktidardır. Şimdi anlamaya başladın mı beni?’’

Yine yazım çok uzadı ama bu kitabı şayet okumadi iseniz, lütfen alıp okuyun.

İktidar hırsının nerelere varacağını görün. Uyutulan insanlar olmamak için, bu kitaptan dersler alın. Evet keyifli değil kitapta anlatılanlar; ama çarpıcı, sarsıcı, herkesin yüzleşmesi ve durumu anlamasını sağlayacak gerçeklerle dolu.

Beyinler kandırılabilir ama, inançlar asla…

Kalbinize sahip çıkın ve sevgi içinizden eksik olmasin…