Nezaket, Zarafet, Letafet – Emre Toğrul

Emre Toğrul
Emre Toğrul

İnsan ömrü uzuyor da uzuyor, yaşlanıyor nüfus.
Dünya sağlık örgütü verileri önümüzdeki on yıl içinde,
Yaşlı nüfusta bir kuantum sıçraması olacağını öngörüyor.
2030’da beklenen 65 üstü nüfus 1.2 milyar, üstelik;
Kadınların yaşlı nüfustaki oranı da erkeklerin üstünde.
Çocukluk on yıl, ergenlik on, onlar değişmiyor zaten,
Ama uzattıkça uzattık gençliği, sınır 65 şimdilerde,
Sonra bir 15 yılda orta yaş deniyor, nasıl ortaysa,
Yakın bir gelecekte dostlar, çok uzakta değil,
Yüz yaşını görenlerin sayısı azımsanamayacak.
Yani 65 üstü dönem, yaşamın üçte biri olmaya aday,
Sorarım o zaman; nasıl geçecek bu ömürler…

●●●●○○○○●●●

Şimdi diyeceksiniz başlığa bak girişe bak!
Yook be dostlar, tam da laf oraya geliyor zaten.
Ancak nezaket, zarafet, letafetle geçer bu ömürler,
Bilesiniz.
Kabalıkla, hödüklükle, angutlukla geçmez,
Vurdumduymazlık, sahtekarlık, garez ve gafletle,
Yalan yanlışın bağrında sürmez bu uzun ömür.
Bilesiniz.
Artık biyolojiler, fizyolojiler farklı, anatomiler bile,
İstesen de ölemiyon gardaşım, hababam yaşıyon.
Ve yaş alan herkesin yaşamdan beklentisi bu üçlü.
Cefa çekenden dahi bekleyeceğiz, vefadaki nezaketi,
O deve dişlimiz bile gözleyecek, tevazudaki zarafeti,
Ve sivri dilimiz belki sökecek hoşgörüden letafeti,
Gün aldıkça o uzun ömürden, her insan anlayacak,
Duyulardan, kalbe ve akla aktarılanları nasıl heba ettiğini.
Yaşlandıkça dünya, daha da yaşlandıkça insan,
Dudak bükülmeyecek, dil kesemeyecek, söz sükutta,
Uzanan el, gönülden gel, canımsın al olacak her insan.
Takıştırmak, sıkıştırmak, yarıştırmaktan kurtulacak,
Özüne sadeleşecek, olduğu kadarına yalınlaşacak,
İllaki bir teavün sandığına dönüşecek ilişkilerimiz.
Edep, adap, usul ve esası mecburiyetten kavrayacağız,
İllaki bu uzun ömür, hepimizi terbiye edecek…

●●●●○○○○●●●●

Amma, bakın bu amma çok möhim, çoook.
Bahsimize mevzu o nezaket, zarafet, letafet var ya,
O ne bir davranış, ne bir görüntü, ne de bir ses.
Yani, bir anlık reverans değil nezaketten kastımız.
Ya da gençliğin zahiri güzelliğiyle süslenmiş,
Mutlak geçicilik içindeki görüntü değil zarafet sanrımız.
Ve dahi, buharlaşıp uçuveren bir kompliman hiç değil,
Letafet hasletine yakıştırdığımız manadaki aslımız.
Güçle, güzellikle ve sanal dimağ ile alakası olmayan,
Madde ve eylemden bağımsız bir ruhani tekamül kastımız.
Er ya da geç bir gün gelecek, ama mutlak gelecek,
Yaşamın o ilk yarısında, allame-i cihan da olsa,
Her ölümlü, hele de o güzel ölüm geciktikçe,
İçten içe birşey isteyecek, olsa da hissetsem diye,
İşte odur kıssamızdaki nezaket, zarafet ve letafet.
İnsansak, aileysek, toplumsak, dünyayı üleşiyorsak,
Hepimizin derinden gereksinimi olan o şeyler için,
Bir tutam nezaket, zarafet ve letafet için öleceğiz.
O uzun hayatın, gittikçe uzayan öteki yarısına,
Ne kabalık ve hiddet, ne çiğlik ve tutarsızlık dem,
Ne kibir ve gurur, ne övgü ve paye em olabilecek.
Hepimiz, her an, varsa ve kalmışsa, ucundan da olsa,
Bir azıcık nezaket, zarafet ve letafet için deli olacağız.
Ne mutlu, yeni dünyanın aleladelik hengamesinde bile,
Bu üç mücevheri erkenden takıp, çıkarmayan, koruyan,
Üstelik çevresine de örnek olan dostlara, ne mutlu…