Latinceden çok kelime geçmiş dilimize.
Bunlardan biri, ‘’ SERVICE’’, yani servis.
Kökü ‘’serve’’, anlamı ve yüklendiği harika.
Birine yarayan bir iş yapma, işini görme.
İhtimam, özen, bakım gerektiren bir eylem,
Latincede eylemi yapana ‘’SERVANT’’ deniliyor.
Görev ve görevli, servis ve servis elemanı gibi,
Bu kelimenin tanımı belki de hayatın tarifi.
Benim kelimeyi tam anlamıyla kavramamsa,
Bir kişisel eğitim proğramı sırasında oldu.
Londra’da mesleki sunum teknikleri kursundayım,
Eğitmenimiz eski BBC spikeri Roy Sheppard,
Bir fotoğraf çıkarıyor ve ne gördüğümüzü soruyor.
Resim siyah beyaz, bir resepsiyonda çekilmiş,
Churchill ve zamanın Amerikan elçisi önde ayakta,
Churchill ağızda klasik puro, büyükelçi fraklı vakur,
Herkesin gördüğü şey bu ikili, istisnasız herkesin…
Ama eğitmenimiz, farklı bir şey görüyorum diyor.
Hiçbirimizin dikkat bile etmediği birini gösteriyor;
Resmin koyu arka planında duran görevliyi,
Özel kıyafetli, elde dolu tepsi, serviste olan adamı.
Roy ‘ bu resimde ben sadece onu görüyorum’’ diyor.
Hepimizin şaşkın gözlerle sorduğunu da anlıyor;
‘Çünkü’ diyor, ‘ o benim dedem’…
∞Ω∞
Bizler biraz mahcup, ne diyeceğimizi düşünürken,
Eğitmen bizi asıl amaçladığı noktaya taşıyor.
‘’Dedem bana bu resmi ilk gösterdiğinde tepkim;
İç burukluğu ve bilinçsiz bir utanma olmuş, ve
Dedeme bunu söylediğimde sadece gülmüş,
Servis dünyanın en önemli işi demişti’ diyor.
Yıllarca dedesiyle bu konuda tek kelime konuşmuyor.
Taa ki , dede ölmeden, evlerinin arka bahçesinde,
Roy’un konuyu açmasıyla dersini almasına dek.
Dede; bu dünyada herkesin bir tür ‘SERVICE’ yaptığını,
Önemli olanın, yaptığın ‘SERVICE’’te göstermen gereken,
İhtimam, özen, dikkat ve özümseme olduğunu,
Yaptığın ‘’ SERVICE’’ nedeniyle kazanılan hiçbirşeyin,
Paranın, payenin, ünvanın; işini layıkıyla yapmaktan,
Daha önemli olmadığını anlatıyor ve vurguluyor;
‘’Yaşamını değerli kılan herşeyin başlangıcında,
Sana ‘’Service’’ yapabilme şansı verilmesi yatar’’.
Ve ekliyor: ‘’We are all servants in different clothes,
Aslında hepimiz farklı kılıkta görevlileriz’’.
Roy’un dedesinin cenazesinde bu olayı anlatması,
Onun kendine miras bıraktığı kavramı anlamasıyla,
Hayatında yeni bir ufuk açılıyor ve onu geliştiriyor.
O da bir ‘’SERVICE’’ neferi olup çıkıyor. Layıkiyle…
∞Ω∞
Günlük yaşamda, mesleklerimizde, sosyal hayatta,
Hep önümüzde duran, fakat atladığımız çok şey var.
Gördüğümüz halde kavrayamadığımız çok şey.
Bizim de, o resme bakarken atladığımız gibi.
Eğitmenimizin hikayeyi anlatması sonrası,
Tekrar dönüp, resme baktığımızdaki net görüntü,
O insanın görevini layıkiyle yapmasındaki sembol,
Duruşunu, kıyafetini, bakışını tariflediğindeki anlam,
‘’SERVICE’’ neferi dedeyi gözümüzde büyütüyor.
Artık Churchill ve elçi dışındaki resmi de görebiliyoruz.
Ama biz o gün, muhteşem bir hikayeyle başlamanın ,
Bir sunumu nasıl unutulmaz yapabileceğinin ötesinde,
‘’SERVICE’’ in anlamını kavrama şansı yakalıyoruz.
Geçiştirmeden, ihtimam gösterip içselleştirerek,
Dahası görevi yapabilme şansını değerlendirerek,
Bizim dışımızdaki dünyaya verdiğimiz ‘SERVICE’in,
Yaşamdaki en anlamlı eylem olduğunu, ve belki de,
Bizi gerçek anlamda mutlu eden tek şey olduğunu,
Derinden idrak ediyoruz.
Bu dünyada herkesin bir tür servis yaptığını,
Bu şansı yakalamanın, almaktan değerli olduğunu,
Göreve atfedilen isimlendirme ya da kazanımlar,
Hatta görevin tanımı ne olursa olsun, aslolan şeyi,
Titiz bir özenle, layikiyle ifa etmenin anlamını,
Bir kez daha kavrıyoruz.
Martin Luther King gibi söylersek;
Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse,
Michaelangelo’nun resim yaptığı,
Beethowen’ın bestelediği, ya da,
Shakespearenin şiir yazdığı gibi süpürün.
O kadar güzel süpürün ki, gök ve yerdeki herkes,
Dünyanın en iyi görevlisi, burada yaşıyor desin.