Sıradan Hayatların Karmaşası: Normal People

Sally Rooney’nin seveni kadar abartıldığını düşünenlerin çekişmesi ortasında kalan romanı Normal People şimdilerde dizi uyarlamasıyla konuşuluyor. Ana hatlarıyla klişelerle dolu bir aşk hikâyesi gibi görünen ama içinden etkileyici bir büyüme hikâyesi çıkan Normal People, her ayrıntısı düşünülerek kurulmuş uyarlamasıyla izleyenleri kendine hayran bırakıyor.

Sally Rooney, son yıllarda hakkında çokça konuşulan genç kuşak yazarlardan. Onun için Jane Austen, “Snapchat çağının Salinger’ı” gibi büyük benzetmeler yapanlar, genç kuşağın en iyisi olduğunu düşünenler bir hayli fazla. Tam aksini söyleyenler de var elbette. Tüm bu yorumlar, büyük beklentiler ve ön yargılar yaratıyor olsa da ilk kitabı Arkadaşlarla Sohbetler (Conversation with Friends) ve ardından gelen Normal İnsanlar (Normal People) ile bu ön yargıları kırmayı başarıyor. Rooney; okuruna ve karakterlerine karşı dürüst olmaya çalışması, kendini ve bir parçası olduğu jenerasyonunu anlayabilmesi, basit ve klasik aşk hikâyelerini zenginleştirebilmesi ve ele aldığı olaylarda duygu sömürüsüne yer vermemesiyle okurun takibini kaybetmiyor.

Normal İnsanlar’ın, Rooney’nin diğer kitabına göre biraz daha öne çıktığı söylenebilir. Kitap; İrlanda’nın küçük bir şehri olan Sligo’da yaşayan, karakter yapıları ve sosyal uyumlulukları birbirine zıt iki lise son sınıf öğrencisi Marianne ve Connell’ın ufak bir sohbetle başlayıp, üniversiteye geçişleriyle büyüyen ve değişen ilişkilerini temele alan, yaklaşık 6 yıllarını kapsayan hikâyesini anlatıyor. Temeldeki bu aşk ilişkisini etkileyen ve tetikleyen sosyo-ekonomik farklar, sosyal baskılar, aile faktörü, psikolojik sorunlar gibi yan konular hikâyenin daha gerçekçi bir hâl almasını sağlarken, iki karakterin sayfalar geçtikçe ergenliklerini atlatıp genç yetişkin olma yolculuklarında da yanlarında yürüme imkânı veriyor.

Yazının devamını okumak için tıklayın