Ayşe Emel Mesci
İlhan Selçuk bir gün, “Dördüncü boyutu, zamanı unutmadan bakmak gerek yaşama” demişti. Fotoğraflar ve insanlar hakkında konuşuyorduk. Bugünün deneyiminden yola çıkarak şunu ekleyebilirim bu söze: Yaşama zaman perspektifini hesaba katarak bakmak, gündelik olanın boğduğu, tıkadığı kanalların açılması olanağını da veriyor.
Mersin Belediyesi’nin nazik daveti sayesinde gezip görebildiğim Tarsus’ta bu olanağı buldum. Çünkü Tarsus öyle bir yer ki içinde şimdiki zamanla tarihin karşılaşmamasına, hatta deyim yerindeyse çarpışmamasına olanak yok.
6 bin yıllık geçmiş; Hititler, Persler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar… Sayısız uygarlıkla tanışmış, sayısız inancın, kültürün beşiği olmuş, kelimenin tam manasıyla kadim bir kent Tarsus, Hitit dilindeki ilk adıyla Tarşa.
Gerçek bir Tarsuslu
Tabii Tarsus’u gezmeyi düşünürseniz, yanınızda bu tarihi biraz bilen birilerinin bulunmasında fayda var, çünkü Gözlükule’de yapılan kazılardan çıkan buluntulara göre, Neolitik (Yenitaş) döneminden İslam dönemine değin katman katman birikmiş yerleşimler söz konusu. Ben bu açıdan çok şanslıydım. Çünkü Tarsus’u bir proje üzerinde birlikte çalıştığımız gazeteci, yazar dostum sevgili Mehmet Canbolat ile gezme olanağını buldum. Uzun yıllardır Almanya’da yaşayan Canbolat, tarihine, kültürüne sonuna dek sahip çıkan, araştıran ve tanıtmak için uğraşan gerçek bir Tarsuslu.
Yazının devamını okumak için aşağıdaki linke tıklayınız:
www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/750054/Tarih_ile_bugun_kol_kola__Tarsus