Ülkü Tamer için Hüseyin Ferhad

“Şiir ateşin habercisidir,/ yangının kundakçısı.” der Ülkü Tamer:

“Yanardağın üstündeki kuştur şiir.”

Giderek kuzguna dönüşen bir serçenin yürek tıpırtıları: Yanardağın Üstündeki Kuş (Toplu Şiirler, 1986). Bir şah kitap. İlhan Berk’in dokunmaktan kendini alamadığı imge, metafor salkımları.

Şiir nedir? Niçin yazıyorsunuz? Kimlerden etkilendiniz? abes sorulardır. Abes, çocuksu. Bir şaire sorulmamsı gerekir. Yanıtları eserlerinde vardır zaten, merak eden arar bulur. Ama yine de sorulur. Ülkü Tamer “Okuma yazmayı ilkokula başlamadan önce annem öğretti bana. Birinci sınıfa gittiğimde Grimm Kardeşler’in Gençlik Hikâyeleri’ni çoktan okumuş bir öğrenciydim. Hep sevdim okumayı. Okuduğum şiirlere özenip şiir yazmaya da ilkokulda başladım.” der böylesi bir soruya karşılık (MerdivenŞiir, Mayıs-Haziran 2005): “Bu özenti ortaokul sıralarında da sürdü. Lisede ise artık kendimi ‘ifade’ etmek için yazıyordum. Yazdıkça kendimi keşfettiğimi, daha iyi anladığımı gördüm. Kendimi. Çevremi. İnsanları. Hayvanları. Bitkileri. Dünyayı. ‘Niçin şiir yazıyorum?’ diye düşünmedim hiçbir zaman. Yazma güdüsü hep vardı, o güdüye bıraktım kendimi, yazdım. Yazıyorum. Dün nasıl baktımsa şiire, bugün de öyle bakıyorum. Ezra Pound bir şiirinde, ‘Tanrım’ der, ‘küçük bir tütüncü dükkânı ver bana/ Ya da hangi mesleğe yazarsan yaz/ insana her zaman beyninin gerektiği/ Bu kahrolası yazarlık mesleğinden başka.’ Yazılmıştım bir kere. Yazıyorum.”

Yazacaktır. Adı şuara kütüğüne çakılmıştır bir kere. Niçin şiir yazdığını da ne kendisi düşünmüştür, ne Ezra Pound veya bir başkası. Memet Fuat “İkinci Yeni’nin, çağdaş İngiliz şiirini yakından izleyen, çeviriler yapan, Batı etkilerine açık bir şairiydi.” der onun için (Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, 1985): “Özellikle 1960’ların ikinci yarısında yazdıklarıyla kapalı şiir anlayışının kusursuz örneklerini verdi. Toplumsal sorunlara yönelirken de şiirin düzeyini düşürmedi.”

İkinci Yeni’nin Virgül’üdür Ülkü Tamer, duraklama, nefes alma işareti. Tırnak içinde bir şeytan, bir Yerli. Sol, hiç değilse Türk Solu, gülmeyi, hiç değilse için için gülmeyi, Antep’in bu ‘okumuş çocuk’undan kapmıştır. Daha önemlisi, o, yerkürenin poetik haritasını dizlerimize sermiştir. Amerika’yı, Latin Amerika’yı. Bir ömür, şiire bahşedilmiş bir hayat, denilebilirse, yurduna bütün gemi mürettebatıyla dönen bir Odysseus resmi verir. Kim bilir, Ezra Pound’u da mahsus anmıştır üstad. Şiirinin peşine düşeceklere mim taşı, el feneri olsun için.

“İkinci Menzil”den |Şark Belleği, 2016  Hüseyin Ferhad