Yaşam Öykülerindeki Dersimiz – Emre Toğrul

Uyku ve uçak seyahati gibi zorunluluklar dışında,
Akıllı telefonsuz geçen anımız yok gibi. Hastalık.
Kabul edin akıllı telefon birçoğumuzu ele geçirdi.
Bayramda, Londra’ya, büyük oğluma giderken,
Muhteşem Türk Havayollarında, gururluyuz.
Telefonu kapatmak, okumak, film seyretmek.
Öyle sınırlı ve değerli bir zaman dilimi ki, anlatamam.
Tesadüfen çok anlamlı , derin, bir yeni film.
‘ Goodbye Cristhoper Robin’ by Simon Curtis !
Curtis, biz yaşlarda tiyatro kökenli bir yönetmen,
Bizim gibi yüzyılın geçişlerini birebir yaşamış bir göz.
Bir zamanlar dünyayı saran ‘’Winnie the Pooh’ çılgınlığınından muhteşem bir öykü çıkmış.
Yetenekli yazar bir babanın ve çevresindekilerin,
Bir çocuğu gerçekten dinleyerek, onu anlayarak,
Anlattığı hayallerden yola çıkıp,
Bir kahraman, bir hikaye ve bir dünya yaratmaları,
Sonra tüm insanlara yaptığımız gibi,
Hayalle gerçeği biribirine dolayıp, karmaşıklaştırarak,
Yaşamı çekilmez hale getirmemizin hikayesi bir film.
Beni çok etkiledi, tavsiye ederim…

●●●●○○○○●●●●

Fim seyredip, kitap okuyup, derin sohbet edip,
Sonra üzerine düşünmek kadar doyumsuz haz az.
Filmler, yaşamda hep gözden kaçırdıklarımızın aynası.
Çocukların bize söylediği, sorduğu ne,
Bizim anladığımız ve anlattığımız ne ?
Hepimizin evindeki hayatın farklı versiyonu.
Dünya yüzündeki en erdemli ve haysiyetli,
En kişilikli insanlar aslında çocuklar.
Daha perdelenmemiş bir gözle , delinmemiş kulakla,
Henüz kirletemediğimiz bir dimaktan gözlüyorlar,
Ve biz önyargılarımızla prangalamazsak, özgürler,
Özgürce söylediklerinde keyfimiz ondan,
Basiti, çıkarsızı ve doğalı söylediklerindeki keyfimiz.
Bizde bir zamanlar iyi insanlar olduğumuzu,
Bizde bir zamanlar özgür olduğumuzu hatırlıyoruz.
Filmi seyrederken, masum çocukluk hayallerinin,
Aslında ne büyük bir iyi insan olabilme çabası olduğunu,
Engellemeyip, yol gösterebilirsek bunu başarabileceklerini,
Yani bilinen birşeyi birdaha hatırlıyor insan.
Çocukların insanüstü kahramanlarda aradığı,
Basit bir oyuncak ayı, kanguru, ya da kaplana yüklediği,
Bazen bir sıradan insanda gördükleri şey, bir anlam
Aslında hep iyi insan olma çabası ve özgürlük mücadelesi.
Ve ne yazık ki bir çocuğun iyi insan olmasının önündeki,
Sayısız engellerden en önemlisi de onları dinlememek.
Anlatmak istediklerini anlamamak ve onlar gibi bakamamak…

●●●●○○○○●●●●

Londra güzel şehir, ve ben şuna kesinlikle inanıyorum ki,
Yeni dünyadaki birçok şehir Londra’dan esinlenmiş.
Oğlum ve arkadaşlarıyla bisikletle geziyoruz, zor iş.
Akşam onlarla Thames kıyısında oturup sohbet ederken,
Gençler bana yeni taşıma, otelcilik ve sinemacılık sistemini,
Gelecekte uçaklarda bavulla taşıma olmayacağını,
Artık devletlerin algoritmalara hükmedemiyeceğini,
Bir şeye sahip olmaktan çok ona ulaşmanın önemini,
Anlatıyorlarda anlatıyorlar.
Yirmi yıl öncesinin oyuncak ayıcık ‘Winnie the pooh’ hayranları,
Zamanında bir ayıcık, ya da başka bir kahramanla,
Bize bir şeyler anlatmaya çalışırken dinlemediğimiz çocuklar,
Şimdi bana geleceği anlatırlarken harf kaçırmıyorum.
Görüyorum ki, çocuklar anladıkları şeye evriliyorlar,
Aslında ‘Winnie the Pooh’ adlı ayıcığın yaptığı da,
Çocuğu anladığı ve anlattığı yoldan anlayan bir babanın,
Bunu, diğer çocukların anladığı yoldan anlatmasından ibaret.
İskandinavyadan başlayan son hızla batıya yayılan,
Yeni eğitim sisteminin ana çizgisi de bu.
Oyun oynuyor, boş geziyor, boş konuşuyor sandığımız çocukları,
Dinlemek, anlamak ve sadece onların anlayacağı,
Belki bize uygun olmayan bir açıdan eğitmek.
‘Goodbye Cristopher Robin’ tavsiye ederim, izleyin…