Yerli çevrim içi video platformu BluTV’nin bu sene adından sıkça söz ettirecek özel yapımı ‘Yeşilçam’ gösterime girdi.
Zordur dönem filmi yapmak. Ama iyi olursa da tadına doyum olmaz. Blu TV’nin günlerdir anons ettiği iddialı yerli dizisi Yeşilçam’ı merakla bekliyordum, afişleri güzel ve çekiciydi. Konusu da iç gıcıklıyor, sinema âşığı bir prodüktörün maceraları, kurt prodüktörlerle çekişmesi. Yeşilçam’dan ne diziler çıkar. Hele canlı tanıkları hâlâ hayattayken, canlı tarih, konuşturmak lazım, özellikle kadınları! Her birinin hayatı roman. Bu beklentiyle merakla izledim. Dizi Kocaeli İzmit’te, Avrupa’nın en büyük stüdyosu olarak nitelenen 55 bin m2 kapalı alan, 300 bin m2 açık alana sahip Sekapark’ta çekiliyor ve İstiklal Caddesi’nin nostaljik tramvayından sokaklardaki antik arabalara kadar dönemin atmosferini yaratmayı başarıyor. Ama Volkan Sümbül ve Levent Cantek’nin senaryosu şimdilik zayıf kalıyor, oysa malzeme çok.
PARLAK YILLAR…
Yeşilçam’ın parlak yılları, 60’lar. Semih Ateş, (Çağatay Ulusoy) sinema âşığı bir yapımcı; iyi filmler yapmak istiyor. Hâlâ göz yaşlarıyla izlediği bir tane (Kırlangıç Mevsimi) yapmış da. Ama artık ne hata yapmışsa (tam anlaşılmıyor) iflas etmiş, şirketini de Anadolu’dan gelmiş paragöz bir prodüktöre kaptırmış. Yeniden var olmak, yeniden film yapmak için kendini paralıyor, saatini satıp senaryo satın alıyor ama kadın düşkünü ortağı yüzünden onu da şirketini kaptırdığı adama kaptırıyor! Nedense hiç tepki vermiyor? Koysana oraya bir kavga sahnesi? Ortak her türlü dalavereyi yapıyor, tepki yok? Bir sinema güzeli seçilecek, pek bir modaydı o zamanlar, gerçek bir sinema yıldızı olmak isteyen Tülin (Afra Saraçoğlu) de katılıyor, birinci başkası, ama sonra o parlıyor. Bu hikâyeyi hatırlıyorum: sanırım Ses Mecmuası’nın yarışmasıydı. İkinci seçilen meşhur oldu, birinci unutuldu gitti. Ajda Pekkan mıydı? Kimdi? Neyse tabii ki size izlediğim iki bölümü anlatmayacağım!
Eski Hollywood filmlerini izlerken iki şeye takılırım, sürekli sigara içerler, bir de viski! Yeşilçam’ı izlerken de sürekli sigara içmelerinden içime fenalık geldi, kadını erkeği, birini söndürüp birini yakıyorlar, o yıllarda o kadar mı çok sigara içiliyordu? AKP iktidarının en büyük başarısı, sigarayla mücadele mi oldu?
ÇAĞAN MI, ÇAĞATAY MI?
Sinema eleştirmeni arkadaşlarım da merakla bekliyordu filmi ve Çağan Irmak’tan çok da umutlu değillerdi. Ama Çağatay, Çağan’ı oynuyorsa açılması gerekiyor. Ben daha fazla kredi açmıştım, belki beklenti yüksekliğinden düş kırıklığı, daha iyi olmasını bekliyordum. Eleştirmen dostlarım yönetmenden çok Çağatay Ulusoy’a güveniyor, o götürürse götürür diyorlardı, oysa dizilerde iyi bir öykünüz yoksa kimse götüremiyor! Yerli diziler içinde “Sen Çal Kapımı” romantik komedi olarak başladı, hikâye tükendi, oyuncular tükendi, ama Kerem Bursin ve Hande Erçel çiftini izleyici birbirine o kadar yakıştırdı ki bırakmıyor! Bir aşk hikâyesini ne kadar uzatabilirsiniz, uzamıyor işte ama fanları ısrarcı! Onun yanında Mert Fırat da, Nurgül Yeşilçay da sevdiğim oyuncular, ama Kefaret’te birbirlerine yakışmadılar, olmuyor! Çağatay Ulusoy’un karşısında da bana Yeşilçam’ı anımsatan kadın yok! Yeşilçam denilince meşhur dört yapraklı yonca gelir akla: Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit. Hadi Müjde Ar, Gülşen Bubikoğlu. Ne Selin Şekerci ne Afra Saraçoğlu, hiçbiri değil. Fahriye Evcen’i oynatmak çok mu pahalı olurdu? Ya da Kiralık Aşk’tan sonra bir türlü rolünü bulamamış ama reklam filmiyle bile parlayan Elçin Sangu?
Dizinin erkeklerine sözüm yok: Altan Erkekli, Yetkin Dikiciler, Özgür Çevik ne rol olsa eldiven gibi giyiyorlar! Ayta Sözeri’yi daha görmedik. Adviye’de Nilüfer Açıkalın’ı tanıyamadım! Güngör Bayrak’ı da? Belkıs daha çıkmadı mı? Yeşilçam ilginç bir konu, yolu açık olsun, izleyip göreceğiz diyorum! Yerli dizilerimiz en büyük ihracat malımız oldu, Brezilya’dan Filipinlere, her ülkeye satılıyor, izleniyor, başarılı olmasını bunun için de istiyorum. Sinema yaşamalı.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yesilcam-tadinda-degil-1830611